İNANILMAYACAK şey, Ankara’daki melûn katliamdan sonra komplo teorileri yine gırla gidiyor. Yine öküz altında buzağı ve yine bomba fünyesinde kumpas keşfediliyor.
Sağcı, solcu; laikçi, İslamcı; ulusalcı ve háttá "liberalci" kalemler, kendi meşreplerine göre, meczûp bir fanatik tarafından gerçekleştirilen saldırıyı şuna veya buna bağlıyorlar .
Kimine sorarsanız, saldırı Batı, yani aslında ABD güdümlüdür.
Seçim öncesi kaos yaratmak ve uzun vadede de ülkemizi bölmek amacına yöneliktir.
Nitekim, cingöz hafiyeler eylemde Portekiz imalátı patlayıcı kullanılmış; teröristin Hollanda’da ikámet etmiş ve Kuzey Irak’ta eğitim görmüş olmasını "delil" diye sunuyorlar.
* * *
FAKAT ötekilerine sorarsanız, evet, tabii ki seçim arifesi kargaşa çıkartmak gibi bir hedef vardır ama, bunun arkasındaki ipleri aslında "derin devlet" çekmektedir.
Meğersem, provokasyon bir yandan ordunun Kuzey Irak’a girmesine zemin yaratmak; diğer yandan şovenizmi körükleyerek bağımsız Kürt adayların önünü kesmek; öte yandan da, Ankara’yı dış dünyadan tecrit ederek AKP’nin ufkunu karartmak amacını güdüyormuş.
Falan filan!
* * *
İLKİN, her defasında temcit pilavı gibi öne sürülen şu silah konusundan başlayayım.
İmdii, bana parayı bastırın ve diş doldurur komisyonumu verin, zırhlı otosundan ağır makinelisine ve plastik patlayıcısından güdümlü uçaksavarına, önünüze cephanelik yığacağım.
Artı, istediğiniz ülkeden ve istediğiniz markadan patenti siz seçeceksiniz.
İnsaf, bazukanın bile işportada satıldığı bir Ortadoğu’da yaşıyoruz ve silah ticareti denilen olgu insanlık tarihinin en eski ve en sınır tanımaz uğraşlarından birisi oluşturuyor.
O halde, Ankara’daki alçağın Portekiz mamulátı dinamit; dağdaki PKK’lının Alman yapımı tüfek; Sinagog baskınındaki teröristin de Çin üretimi mayın kullanmış olması, bunların arkasında Lizbon, Berlin yahut Pekin’in bulunduğu şeklinde yorumlanabilir mi?
Yani şimdi, Seylan’daki Tamil Kaplanları devlet havaalanlarını Çek "L-159" uçağıyla bombaladılar; Kenya’daki "El Kaide" teröristleri İsrail yolcu jetini Rus "SAM-7" füzesiyle düşürmeye kalkıştılar; yahut "ETA" desperadosları İspanyol polisleri İtalyan "Beretta" mitralyözle taradılar diye, Kolombo Prag’ı; Mombassa Moskova’yı ve Madrid de Roma’yı "teröre ve bölücülüğe destek vermekle" mi suçlayacak?
Oraların komplo teorisyenleri de, aslında tüm bunların "her şeye kádir" (!) bir gözünmez el tarafından gayet ince ince planlandığı doğrultusunda láf ebeliği yapacak?
* * *
HAYIR, hayır, hayır!
Saldırıyı hayali bir Batı, afáki bir ABD veya palavra bir "derin devlet" düzenlemedi!
Tıpkı, zıt doğrultudaki Yargıtay, Dink ve misyoner cinayetlerinin de arkasında da herhangi bir "dış" veya "iç" komplo olmadığı gibi, intihar eyleminin de saklı ve gizli yok!
İntihar eylemi yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuz ihtimalle PKK; yahut onun taşeron olarak kullandığı ultra marjinal birileri tarafından gerçekleştirildi.
Ve işte, zaten adı üstünde "intihar eylemi", fanatik tedhişçileri ölüme atlamaya razı edecek bir "gizli servis" ve bir "derin mekanizma" daha anasının karnından doğmadı.
Nitekim de, her şey buradaki "fa-na-tizm" kelimesinde odaklanıyor.
Düşünün ki, materyalizm yaladığını öne süren Kürt terör örgütü ve onun taşeronu bile işi bir "imáni intihar"a (!) vardırmaktadır. Buradan itibaren artık rasyonel mantık aranamaz.
Buradan itibaren sonsuz vahim ve sonsuz ortak bir cinnet arázından söz etmek gerekir.
Çarşı katliamının zıddı olanlar da dahil, ruhi ve kolektif bir travma ortaya çıkmaktadır.
İşte, her cinayet ertesi üretilen komplo teorileri de bu cinnetin doğal uzantılarındandır.