YANILMA payını açık bırakıyorum, çünkü bu satırlar yazılırken failler bilinmiyordu.
Ama yine de bana sorarsanız, Güngören katliamı PKK kokuyor. Leş gibi koyuyor.
Şöyle ki, kalleş ve hain saldırı çok büyük ihtimalle, başta Kandil bombardımanı olmak üzere, tedhişçilere yönelik son askeri operasyonlara karşı bir "misilleme" olarak düzenlendi.
Eh, kurt puslu havayı sevdiğine ve "Ergenekon iddianamesindeki bariz "kara"lar spekülatif "gri"lerle karıştığına göre, şu an kasten susmak da PKK’nın taktiğine uygun düşüyor.
***
EVET uygun düşüyor, çünkü bırakın Kürt kitlelerin ezici çoğunluğunu, bizzat "Kürt siyaseti"nin ana ekseninden de kopmuş olan o PKK artık tam bir "desperados" örgütüdür.
Bu deyim İspanyolcada "umutsuzlar" anlamına gelir. Siyasetbilim lûgatinde ise, nesnel gerçekle köprüleri atmış ve günlük hayatla ipini kopartmış yapılanmalar için kullanılır.
Onlara göre, araç amaça hizmet ettiği müddetçe her yöntem "mübáh" ve "meşrû"dur.
Dolayısıyla, Güngören’de bomba katliamı da düzenlerler; Şırnak’ta "hain" (!) Kürt köylü de kurşunlarlar; bünyede "casus" keşfederek militanlarını da işkencede öldürürler.
Zaten aynı köylülerin en lumpen tortularından adam devşiren ve "marksist" salçalı şovenizmini de dini fanatizmle yoğuran PKK, işte tam yukarıdaki türden bir yapılanmadır.
Ve, bu cins mikrokozmos örgütlerde tek bir strateji ve taktik mevcuttur: İleriye kaçış!
***
SÖZ konusu "ileriye kaçış stratejisi" gerilimi tırmandırmak üzerine kuruludur.
İç savaş dahil, her melánete başvurarak çelişkileri zirveye tırmandırmak hedeflenir.
Zira, insani etik ve değerler açısından kaybedecek hiçbir şeyi olmayan "umutsuzlar", tek bir blok addettikleri "hasım tarafı" da aynı tür "insaniyetsizlikler"e zorlamak isterler.
Böylelikle de, kendi "kaşarlanmış" fanatizmlerinin avantaja dönüşeceğine ve sahip oldukları bu "erdemler" (!) sayesinde "toylar"ı (!) alt edebileceklerine inanırlar.
Kaldı ki, her zıtlaşma kendi değirmenlerine su taşıyacağı için, o "hasım blok"ta hep "en şahinler"in, "en intikamcılar"ın ve "en hissiyatçılar"ın hákim olmasını arzularlar.
***
EVET bunu arzularlar ve de nitekim PKK, onunla restleşmeye teşne bir "ulusalcılık" idelojisini ve bu hezeyanın en dibe vurduğu "Ergenekon" garabetini, çelişki esnekleştirecek ve sorunu çözümleyecek demokratik bir Türkiye’ye haydi haydi tercih eder ve etmektedir.
Çünkü, zaten "aynı telden çaldığı" birincisiyle bilek güreşine girmek şansı vardır.
Dolayısıyla, onun da "insaniyetsizleşmesi"ni tam sağlayabilirse, daha sonra dış baskı ve uluslararası kamuoyu falan derken, bir ihtimal aradan "sıyırtmak" fırsatı doğabilir.
Oysa, asla tuzağa düşmeyecek olan ikincisinde böyle bir şansı yoktur. Baştan sıfırdır.
***
İDDİANAMEDE afáki bir spekülasyon olarak öne sürüldüğü gibi organik bağlamda falan değil ama, zımni bir hedef paralelliği olarak, "Ergenekon" zanlılarının ve PKK "desperadoslar"ının aynı tür bir "feláket stratejisi"ne bel bağladığı göz çıkartıyor.
Zaten, aynı iddianamede yer alan ve çok tanınmış bir zanlının "müjde" (!) varsayımı olarak dile getirdiği şu, "bir noktada eğer ortalık karışırsa, hem siyasi, hem ekonomik olarak belki asker gelirse, bir şey olabilir" cümlesi dahi, bunu ispatlamaya yetiyor.
Ama tabii buradan hareket ederek Güngören katliamının arkasında bir "Agarta" veya "Ergenekon" eli keşfetmeye kalkışmak da, komplo teorilerinin cinnet raddesini bile aşıyor.
Katledilen insanlarımızın yakınlarına başsağlığı; aynı "feláket tellallığı"ndan medet uman ve aynı "umutsuzlar" kategorisine giren düşman kardeşlere ise acil şifa diliyorum.