CHP’ye değdi mi

BU satırlara oturmadan önce epey bocaladım. Acaba CHP hakkında yazmalı mı?

Benim ekran karşısında, sizin de sütun önünde yitireceğiniz zamana günáh değil mi? Komünist partiler gibi, kurultay öncesi her şey ayarlandığına ve "altı ok"lu kurum ne ideoloji, ne de lider yenileyeceğine göre, söylenecek her láf havanda su dövmek olmaz mı? Açıkçası, Baykal - Öymen sultalı bir CHP hakkında "çene yormaya" değer mi?

* * *

ASLINDA değmez ve bunun yerine, örneğin ABD’de niçin Obama’yı desteklediğime; 1 Mayıs mitingini neden Taksim’de istediğime; háttá daha havaiyata kaçıp, Nijerya’da zuhur eden "Bakire Meryem" mûcilerinin hangi sosyal ortamdan kaynaklandığına dair yazabilirim Böylelikle hem daha dişe dokunur konulara değinirim, hem de "asabatım" bozulmaz. Lákin, artık terminolojiye inanmasam bile yine de kültüründen indiğim "sol"a hürmet ettiğimden ve CHP de o "sol" kavramını gasp etmeye yeltendiğinden, iki çift láf farz oldu.

* * *

ÖNCE, bu kurum bütün tarihi boyunca asla "sol" olmadı. Asla ve asla olmadı.

Tabii burada "sol" derken evrensel tanımı kastediyorum. "Şark’ta muteber" ve koca cahil yarı-münevverlerin iğfalinden peydahlanmış olan o "alaturka sol"u kıstas almıyorum. Dolayısıyla, CHP "biz bize benzeriz" ideolojisine uzanır. Nev-i şahsına münhásırdır. Ama bizim "evde kalmış kıza" illá dengi dengine bir "damat" arıyorsak, onu belki Meksika’nın "Kurumsal Devrimci" veya Arjantin’in "Peroncu Partisi"yle evlendirebiliriz.

Ancak doğru, CHP zamana, mekána ve konjonktüre göre kılıf ve kap değiştirmiştir. Fakat bu "değişim" (!), son moda kozmetiklerden medet uman kokona bir hatunun, yüzünü gözünü bunlarla boyamasından başka bir şey değildir. "Esas ruh" daima aynıdır. O ruh da, Recep Peker’in "Inkiláp Dersleri"nde teorize ettiği "otoriter öz"dür!

* * *

ÖTE yandan, zaten "sol" olmayan aynı CHP giderek ve cidden "sağcılaşmaktadır"! Zira, hızla "ulusalcılaşmaktadır". Oysa bu ideoloji, vaaz ettiği dünya ve Türkiye açısından, tüm siyasetbilim lûgatlerinde "faşizan", en azından "aşırı sağ" kategorisine girer. Nitekim, diğer ülkelerdeki aynı "faşizan" ve "aşırı sağ" kurumları izleyenler, bizdeki "ulusalcı" söylemlerin hınk demiş onların burnundan düşmüş olduğunu anında fark ederler.

Zaten evrensel gözlemciler de "ulusalcılar"ı hep yukarıdaki iki sıfatla anmaktadır.

Dolayısıyla, mekanik fiziğin "itme - durma" yasasında olduğu gibi, CHP "aşırı sağcı" bir "ulusalcılık"la gerdeğe girdiği oranda, bizzat kendisi "sağcılaşmaktadır". Bu "itme" dinamiğinin "durma" o "aşırı" raddeye vardırması bile mümkündür.

* * *

DİĞER taraftan, CHP’nin káh uzayan, káh kısalan bir "ebedi müşteri" kitlesi vardır. İkisini kalıp, birini de elástiki saymak üzere, bunları üç ana kesime ayırmak gerekir. İlki, "statüko cumhuriyeti" ideolojisine ve "bir ekmek, bir hırka" kaderciliğine iman eden "kıdemliler"e odaklanmıştır. Demografik insan ömrü icábı da sayı azalmaktadır.

Bu kategori kemikleşmiştir ve "torunlar"ını çağırarak, "ulusalcılık"a oynamaktadır. İkincisini, "esas blok" itibarıyla CHP’ye oy atan Álevi kitle oluşturmaktadır. "Dede" itáati kırıldığı oranda esnekleşme mevcuttur ama "gelenek" daha sürecektir.

En yüzer gezer ve en geniş son kesim ise "seküler şehirliler"de yoğunlaşmaktadır. Bunlar, çizgisinden ve yönetiminden hiç hazzetmemelerine rağmen, "laik kaygılar"dan yola çıkarak ve bir "denge refleksi"yle CHP’ye oy veren seçmenleri kapsamaktadır.

Ve hiç şüphesiz ki, yukarıdaki sosyolojik tablo daha epey bir müddet devam edecektir. Dolayısıyla da, tam marjinal değilse bile "yedekte" bir CHP de varlığını koruyacaktır. Bilmem, böyle parti için benim yazı yazdığıma, sizin de bunu okuduğunuza değdi mi?
Yazarın Tüm Yazıları