BAŞLIK yukarıdaki partiye ilişkin olarak ciddi bir tahlil yapacağım izlenimini veriyor
Oysa işin aslına bakarsanız CHP hakkında kalem oynatmak hiç de içimden gelmiyor. Niye gelsin ki? Ha buza, ha sütuna yazmışsınız, hiç fark etmiyor. Etmeyecek. Kellim kellim lâyem fa, altı oklu kurum yine bildiğini okumayı sürdürecek. Yönetime kim gelirse gelsin ve ideolojik varyant hangi kavse dümen kırarsa kırsın, “endişeli kentlilerin”(!) ve blok Alevilerin oyları nasılsa çantada keklik! Dolayısıyla, aynı ideolojinin “bir lokma, bir hırka” kanaatkârlığına zaten çoktan fit bir CHP ana muhalefet statüsüyle haydi haydi yetindiğine ve yetineceğine göre, ona iktidar kapısını yahut iktidar ortaklığını aralayabilecek her türlü perspektife de kapalı, kör ve sağır!
FAKAT muhtemelen, kendisini daha da “ulusalcılaştırmak; yani toplumda daha da marjinal ve dünyada daha da tecrit kılmak için nasihat ve talimat buyuran “Cumhuriyet” Gazetesi’ne veya “OdaTv” sitesine falan kulak veriyordur ama ben o cihetten değilim. Zira yine malûm, bizlerin adı kendi karar ve irademiz hilâfına “liberal”e (!) çıkartıldı. Dolayısıyla, hâlâ bir nebze umut sunmaya devam eden Kemal Kılıçdaroğlu başta, ne zaman ki parti yöneticilerine “şu tarafa meyletseniz hem sizler, hem de Türkiye için daha hayırlı olur” diyecek olsak, yukarıdaki “talimat korosu” derhal salvo atışına geçiyor. “Aman ha! Görmüyor musunuz, CHP’yi de ‘sağcılaştırmak’ (!) isteyen ‘liberaller’ (!) altı ok ilkesinden taviz verilmesi için kampanya yürütüyor. Sakın oyuna gelmeyin, sakın tuzağa düşmeyin” diye dehşet vaveyla kopartıyorlar. Sanki o CHP biraz modernleşme ve çağdaşlaşsa bizim boyumuz bir karış büyüyecek. Sanki bu sayede izzet ve ikbal sahibi olacağız.
FAKAT eh n’apalım, hasbelkader bir de “liberal” olduk ya, boynumuz kıldan ince! Bizlere ancak susmak düşer. Çenemizi kapatmak ve bilgisayarımızı söndürmek kalır. Dolayısıyla, varsın CHP yöneticileri o bizleri değil de şu pek “solcu” (!) “Cumhuriyet” Gazetesi’ni, “OdaTv” sitesini, Bedri Baykam “öngörüsünü” (!) veya Onur Öymen diskurunu pusula belleyerek siyaset rotası tayin etmeyi sürdürsünler. Bugünkü mal meydanda, yarınki malı da çok yakında ve hep beraber göreceğiz. Bakalım, dokuz köyden değilse de altı oktan seve seve kovulan o biz “doğrucu Davut”lar mı haklı çıkacak, yoksa yukarıdaki çokbilmiş “nasihat ve talimat korosu” mu? Tabii burada aklıma bir de içinde “kılavuz” ve “karga” kelimeleri geçen bir atasözü geliyor ama almış olduğum “iyi aile terbiyesi”(!) tekrar etmemi engelliyor.
İĞNELİ lâtife bir yana, şu bizim CHP acaba dünyadaki hangi örgütle benzeşebilir diye düşünüyorum da aklıma bir tek Meksika’nın “Kurumsal Devrimci Partisi” geliyor. Evet evet, yanlış işitmediniz! Hem “kurumsal”, hem de “devrimci”! 1910’ların Zapata ihtilaline uzanan bu parti de tıpkı CHP’nin altı ok ilkesi gibi, bir geçicilik ve olağanüstülük durumu olan “devrim” kelimesiyle, onun tam zıddındaki kalıcılık ve sıradanlık durumunu ifade eden “kurum” sözcüğünü bir araya getirmekten çekinmemiştir. Artı, yine tıpkı Türkiye’deki tek parti devrindeki gibi fakat Meksika’da çok daha uzun süren bir otoritarizm döneminde ülkeyi CHP ideolojisiyle türdeş bir pratikle yönetmiştir. Sözün özü, “Kurumsal Devrimci Parti” aslında mutlak bir statüko partisi olmuştur. Zaten “kurumsallaşmış” bir “devrimcilik”ten (!) başka şey ummak da ahmaklık olur. İşte, büyük iyi niyetle ve sırf CHP’nin encamı ve serencamı yukarıdaki Latin Amerika partisinden belki farklı olur ümidiyle bu yazıyı yazdım ki, lâfım meclisten dışarı değilse bile “sakın ‘liberallerin’(!) tuzağına düşmeyin” diye nasihat ve talimat veren korodan dışarıdır!