CHP hatırası

ELÁLEMİN galiba hiç başka işi gücü yok, herkes CHP’den bahsediyor.

Dolayısıyla, konu hakkında iki satır karalamak artık bana da vácip oldu.

Aksi takdirde ‘gündemi kaçırmış’ addedileceğim. Modern deyimle ‘out’ düşeceğim.

Böyle ‘gündem’e zaten kitakse de, fakat Allah rızası için yeni diyebilirim ki?

Malûm, ilkokul beşinci sınıfların cicili bicili hatıra defterleri ortaya çıkınca çocuklar teneffüslerde, ‘hatıra hatıra, ne yazayım senin gibi katıra’ tekerlemesini dil pelesengi eder.

Tabii ki zoolojik kelimeyi kullanmıyorum ama, işte benim söyleyeceklerim de böylesine bir mecazi bıkkınlığı yansıtmaktan öteye gitmeyecek.

* * *

GİTMEYECEK ve de gidemez, çünkü kemikleşmiş durağanlığına hanidir ve hanidir kanaat getirmiş olduğum CHP benim açımdan bir ‘sorun’ niteliği taşımıyor.

Zaten, medyadaki tüm patırtıya rağmen Türkiye halkının da ezici çoğunluk olarak Deniz Baykal’ın partinin ‘encam’ını kendine ‘dert ettiği’ne asla inanmıyorum.

Niye edinilecekmiş ki, zira yine aynı modernist deyimi kullanırsak, ‘altı ok’lu kurumun ülkemiz gündeminde ‘out’ olması haniyse Nuh-u Nebi’ye uzanıyor.

Virajı, ‘yeter, söz milletin’ sloganının zafere ulaştığı 1946-1950 seçimleri oluşturur.

Nitekim, son elli yılın istatistiklerine şöyle bir bakın, 1960 askeri darbesi yahut 1974 ‘Kıbrıs fütuhátı’nın kamçıladığı ‘yükseliş trendleri’ kuralı bozmayan istisnalardır.

Başka bir deyişle ve çok şematik olarak söylersem, eğer bazıları hálá bir ‘CHP sorunu’ (!) olduğunu düşünüyorsa, bu, öz itibariyle yalnız bir ‘demografi sorunu’dur.

Yani, Türkiye nüfusu gençleştikçe CHP gerilemektedir; çünkü CHP yalnız yaş skalası itibariyle bir ‘ihtiyarlar partisi’ değil, bizatihi kendisi bir ‘ihtiyarlık partisi’dir!

* * *

ÖYLEDİR ve bunun da ‘önderlik’le falan hiç mi hiç ilgisi bulunmuyor.

Çünkü, liderliğe Baykal değil Ali; Ali değil Veli gelsin, CHP, Recep Peker’in ‘İnkıláp Dersleri’ enine boyuna teorileştirdiği ve yarı faşizan yarı korporatist bir ‘siyasi devlet’ modeli vaaz eden tek parti ideoloji ve pratiğiyle köprüleri tamamen atmadığı; o da yetmez, bunun‘redd-i miras’ı dobra dobra yapmadığı müddetçe silinmeye mahkûmdur.

Hadi, ‘silinmek’ fiilini kullanarak abarttım ve ileri gittim diyelim.

Fakat şu iki kere iki dört eder ve ediyor ki, kısmen ‘emekli memurin tabakası’yla; kısmen de zaten artık çantada keklik olmaktan çıkmış Alevi oylarının ‘kontenjan’ kesimiyle kalacak olan CHP, gazetelerdeki ‘vefat’ ilanlarına paralel bir seyirde dibe vuracaktır.

Buna bir de, kendilerini ‘laisizan’, ‘solumtırak’ ve ‘sosyal demokratimtırak’ hissettikleri ve; ya diğer partileri ‘gönüllerine yediremedikleri’; yahut ‘mutlaka muhalefet olmalı’ refleksini benimsedikleri için iyi niyetle CHP tercihi yapan bölümü ekleyebiliriz.

* * *

BEN de en çok onlara üzülüyorum, zira olsa olsa dünyada belki ancak Meksika’nın ‘Kurumsal Devrimci Partisi’yle veya Arjantin’in ‘Peronist’leriyle irtibatlandırılabilecek bizim CHP, kökenleri sivil tabandan yeşermiş Batı ‘sosyal demokrasi’yle benzeşebilir mi?

Akıl var, yakıl var, Onur Öymen’in bile yönetime tırmanabildiği bir kurum ‘sosyal’ ve ‘demokrat’ sıfatlarını yanyana getirebilir mi? Böylesine bir hayale bel bağlanabilir mi?

Üstelik de mal meydanda, Yekta Güngör Özden’inkinden Mümtaz Soysal’ınkine; Rahşan Ecevit’in zevcininkinden ajan sabıkalı ‘Karanlıkçı Maocular’ınkine, ‘statüko zaptiyesi’ tüm ultra marjinal partileri altalta toplasanız yüzde kaç virgül küsurat ediyor ki?

Aynı ‘ulusalcı’ gudubeti eşeleyen CHP taze kan ve yeni müşteri bulabilir mi?

Baştan dedim ya, benim ilkokul beşinci sınıfta çaka çaka başı dönmüş bu ‘ihtiyarlık partisi’nin ‘hatıra defteri’ne yazacak bir şeyim yok.
Yazarın Tüm Yazıları