Paylaş
CHP'yi dünyadaki hangi siyasi yapılanmayla bağdaştırabilirim diye düşünüp taşınırken nihayetinde karar verdim ki, Latin Amerika ülkesindeki diktatoryal iktidar gaspı hariç, bugün Ankara'da kurultay toplayan örgüt ideolojik açıdan en çok Meksika'nın ‘Kurumsal Devrimci Parti’siyle benzeşmektedir.
Tanıma kitakse, ‘kurumsal devrimcilik’ !..
Birbirleriyle tamamen çelişen yukarıdaki iki kavram diyalektik yasanın abecesine aykırı olsa bile CHP'nin temel ruhunu böyle bir eksen belirliyor.
KDP'nin yüzyıl başı Zapata'sına sarılarak bu büyük özgürlük savaşçısının mitosu etrafında varlık sürdürmesi gibi, CHP de mevcudiyetini Mustafa Kemal Atatürk'ün fırkası olmuş olmanın prestiji üzerinde ispatlamaya çalışıyor.
Nasıl Meksika örgütü yirmili yıllar retoriğini hep ağzında geveliyorsa, bizim partimiz de otuzların ‘altı ok’ ilkesini tekrarlamaktan bitap düşüyor.
* * *
EN önce, Atatürk ulusun malıdır ve hiç bir kurum veya kesimin O'nu kendi tekeline almak hakkı yoktur. Gazi'nin CHF kurucusu olması bunu değiştirmez.
Kaldı ki, Mustafa Kemal'in partisi olmak dahi Mustafa Kemal'in yepyeni bir millet yaratırken gerçekleştirdiği ve o günün şartlarında açıklanabilirlik taşıyan politika ve uygulamaları şimdi de talep ve empoze anlamına gelmez.
Mustafa Kemal devletçiliği ancak 1929 dünya krizi ertesinde ve genel himayeci trende paralel olarak benimsemek ihtiyacını hissetmiştir ama, 1923 İzmir İktisat Kongresi'nde Cumhuriyet'e çizdiği ana yön de liberal ekonomidir.
Atatürk yerkürede totalitarizmlerin yükseldiği ve demokrasilerin tukaka edildiği bir dönemde tek parti iktidarını kurmuştur ama, Terakkiperver ve Serbest fırkaları siyaset arenasına katmak insiyatifini alan da kendisidir.
Gazi'yi dahi kılan unsurların başında pragmatik kişiliği gelmektedir.
Kemal, doktrinleri ve tabuları reddettiği için kemal olmuştur.
CHP ‘Atatürk’ün partisiyiz' belagatiyle hiç bir yere varamaz ve ufkunu ancak Atatürk'ü günümüz konjonktüründe yorumladığı ölçüde açabilir.
* * *
AYNI şey ‘altı ok’ için de geçerlidir. Bugün ‘altı ok’u savunmak komiktir.
Ötesi, açın okuyun bu okları yontmuş olan ve o dönemler CHF ideologluğunu üstlenen Recep Peker'in ‘İnkilap Dersleri’ni, burada vaaz edilen fikriyat devlet - parti bütünlüğü öngören korporatist ve totaliter bir modeldir.
Oysa, 1931'den şimdiye dek dünya ve Türkiye muazzam ölçüde dönüşmüştür.
Değerler ve kavramlar pratikte sınanmış işe yaramayanları çöpe atılmıştır.
Ve, orak çekiç armasını değiştirmek ihtiyacını hisseden müteveffa komünist partileri bile artık anlamışlardır ki yeni hayat eski teorilerle açıklanamaz.
Hele hele, eski reçeteler yeni dertlere asla ve asla derman olamaz.
Dolayısıyla, ‘kurumsal devrimci’ bir CHP'nin amblemindeki ‘altı ok’ çocuk oyuncağı plastik oklar olmaktan öteye gidemez ve tek bir hedefi bile vuramaz.
* * *
CHP'nin önünde şimdi iki alternatif var ! Her zamankinden daha kesin var !
Ya yukarıdaki ‘kurumsal devrimci’ retorikte ısrar ederek kendisini süper marjinal ‘çağdaşçı’ derneklerin memuriyetten emekli üyeleri ve bunlardan biraz daha az marjinal mezhep dedelerinin müritleri ile sınırlamayı sürdürecek...
Bunun sonu çok uzun olmayan bir gelecekte ve tedrici biçimde yok oluştur.
Ya da, ‘kurumsal devrimcilikle’ köprüleri tamamen atacak ve ‘altı ok’un yerine ‘pembe gül’ü koyarak evrensel bir sosyal demokrat partiye dönüşecektir.
Bu CHP resmi değil sivil; laikçi değil laik; milliyetçi değil yurtsever; devletçi değil liberal ve müdaheleci değil toplumcu olacaktır.
Yığınları kucaklayacak bir CHP ancak böyle bir projeyle yeniden doğabilir.
Bütün kalbimle diliyorum ki bugünkü kongre ‘kurumsal devrimciliği’ noktalamaya ve ikinci alternatifi seçmeye giden yolda kilometre taşı olsun.
Paylaş