TEK bir hayati nokta hariç, şu an sürdürmekte olduğu Ortadoğu gezisi sırasında "W" rumuzlu George Bush’un ağzından çıkan her sözü müthiş bir ihtiyatla karşılamak gerekiyor.
Hele hele, yıl sonuna dek mutlaka bir Filistin devletinin kurulacağı yönündeki kuyruklu yalanı yutmak için tam anlamıyla ebleh olmak gerekiyor.
Fakat, yukarıdaki o tek nokta öyle önemli ki, bölgeyi ve dünyayı sonsuz ilgilendiriyor. İran’ı hedefleyen uyarıları ve tehditleri kastettim!
Çünkü, Bush burada ne yalan söylüyor, ne de kuru sıkı atıyor.
* * *
NİTEKİM, İsrail - Filistin ziyaretleri dahil, ABD önderi bütün temasları boyunca hep aynı İran konusuna odaklandı. Konuşmalarındaki en temel ve hayati önceliği oluşturdu.
Daha Kudüs ve Ramallah’tan itibaren, Kuveyt’te de, Körfez’de da, Riyad’da da daima ve daima ilk iş olarak, Farsi devleti provokatörlük ve saldırganlıkla suçladı.
Hem bölge başkentlerini Tahran’a karşı işbirliğine çağırdı, hem de her halükarda, Acem ülkesinin atom silahı üretmesine izin verilmeyeceğini vurguladı.
Çok büyük ihtimalle de bugün aynı şeyi, son uğrayacağı Kahire’de tekrar yineleyecek.
Ve, velev ki Beyaz Saray kiracısı "yolcudur Abbas" olsun, George W. Bush’un ağzından çıkan bu yegáne doğruyu ciddiye almak gerekiyor.
* * *
EVET ciddiye almak gerekiyor, zira nasıl ki daha 11 Eylûl’ün hemen ertesinde, aslında uzak - yakın hiçbir ilişkisi olmamasına rağmen Irak o Bush’un beynindebir takıntıya, bir obsesyona, bir "fikr-i sabit"e dönüştü ve ABD’yi batağa saplamak pahasına maceradan çekinmedi, işte aynı beyni saplantı şimdi de İran konusunda hüküm sürüyor.
Ve muhtemelen bunda da, Teksaslı Hıristiyan mürtecinin kendisine ve ülkesine biçmiş olduğu "mesih" rolüyinebelirleyicilik taşıyor. Hazretin dürtüleri "gaip"ten (!) kamçılanıyor.
Fakat psikanalitik ve teolojik tahlil yapmadığımıza göre, tekrar gerçeğe dönelim.
* * *
BUSH’un gün sayıyor olması ve İran nükleer programınının ABD servisleri tarafından göreceleştirmesi durumu değiştirmez, Beyaz Saray lideri giderayak dahi Tahran’a vurabilir.
Zira, yukarıdaki "mesih" kuruntusu bir yana, üç ana nokta belirleyicilik taşımaktadır.
Bir; Acem devletinin atom silahı üretmesi hem bölge dengelerini, hem de Washington’un Ortadoğu statükosunu olduğu gibi çökertecektir. Kaos kaçınılmazlık kazanacaktır.
Irak’ta sütten ağzı yandığı için ABD’nin yukarıdaki yoğurdu üfleyeceğini; dolayısıyla da bu defa gelişmeye "tınmadan" yeni statükoyu kabulleneceğini düşünmek ise hayalciliktir.
Ultra süper güç, hayati bir jeo-stratejik bölgeyi göz göre göre bırakmaz ve bırakamaz
* * *
İKİ; İsrail kendi varlığını tehlikeye sokacak böyle bir ihtimale tabii ki baştan karşıdır.
ABD’yle ortak veya değil, önlemek için her şeyi yapacaktır.
Ancak onun ötesinde, oportünist Suriye hariç, Mısır’dan Suudi Arabistan’a bütün Arap ülkeleri de böyle bir "Şii bomba"ya yine baştan karşıdır. Onlar da önlenmesini istemektedir.
Tersi durumda, yani İran söz konusu bombayı ürettiği takdirde, Türkiye dahil pek çok bölge ülkesinin de çekirdek silahla donanması kesinlik kazanacak ve "ipin ucu" kaçacaktır.
Nihayet üç; Amerikan halkı "boy"ların rehin alınmasını asla affetmediği içindir ki, ne denligözden düşse de, Bush, İran’a yönelik bir girişimde kamuoyunu arkasında bulacaktır.
Yani, Irak’tan farklı olarak, bölge ülkelerinin zımni ve utangaçdış desteği bir de iç destekle pekişmiş olacaktır ki, eh hayali bir "mesih" için bunlar yeter de artar bile!
Ve bizler umalım ki, işler böylesine bir "dönülmez akşamın ufkuna"na gelmeden önce "W" rumuzlu Bush Beyaz Saray’dan yolcu; İran da "atom sevdası"ndan arınmış olur!