HALAS ki halas, işte bitti ! Topu topu üç haftalık barutu varmış, o da bitti!
Ve, kuru sıkı attı ama aslında o barutunu dahi atamadan bitti.
Neyse, önce, insanlığa hayırlı olsun
Sonra, savaşta ölen tüm masumların toprağı bol, yakınlarının da başı sağ olsun!
Eh tabii bir de, ‘‘barışperest’’ lafazanlık arkasına saklanan ve şimdi çok fena halde ‘‘Saddamzede’’ duruma düşen bizim ‘‘Saddamzade’’lere geçmişler olsun!
Bitti bitti, hepimize müjdeler olsun!
* * *
HEM de ne bitiş yani... Bu kadarına pes! Doğrusu, en iyimser tahminlerimi bile geçti.
Hadi, bizim ‘‘Saddamzede’’lerin ümit bağladığı o 1942-1943 Stalingrad'ı türü direniş hayalini bir an unutayım. Ne onlar yazmış ve söylemiş, ne ben okumuş ve duymuş olayım.
Lakin, Haramibaşı ve avenesi 1945 Berlin'indeki bir Hitler kadar bile dayanamadı.
Bağdat iskambilden bir şato, şato ne kelime, deve kılından bedevi çadırı gibi yıkıldı.
Lanet ‘‘Duvar’’ın ve komünizmin çöktüğü ‘‘1989 Devrimi’’ sahneleri tekrar yaşandı.
Korku ve dehşet üzerine inşa edilmiş tüm rejimlerde olduğu gibi, o korku ve o dehşet bittiği an, ebedi kalacakmış izlenimi veren haşmetli kule yerle bir oldu. Ruhuna el Fatiha!
Ve, dün de sormuştum, hani neredeydi ‘‘direnecek’’ (!) olan o Bağdat ahalisi?
* * *
YİNE dün, ben de sizler gibi, o ahaliyi yine televizyonun canlı yayınında gördüm.
Bırakın sipere yatıp mavzer sıkmayı; bırakın şişe kapıp molotof atmayı; bırakın eşikte durup ağlamayı, şen şakrak yalelli çeken halk Amerikan askerlerine ‘‘hoşgeldin’’ diyordu.
Eh çöl adeditir, despot ve avenesine ait ev, fabrika, dükkan hepsini de yağmalıyordu.
Bir de, cellaba giyinmiş ihtiyar bir fellah ayağından çıkardığı pabuçla Saddam'ın bez portesini yol ortasında dövüp duruyordu. İşte, bütün savaştan bana bu imaj kalacak.
Eğer yaşarsam, on, yirmi, otuz yıl sonra, 9 Nisan 2003 biten Irak hengamesini daima diktatör suretini terliğiyle pataklayan yaşlı bir Arap sahnesiyle hatırlayacağım.
* * *
BİTTİ de, tabii daha Tıkrıti aşireti silahşörleri ve ‘‘cihad’’ (!) meczubu lejyoneleriyle bir bölüm kılıç artığı hala duruyor. Mutlaka orada burada tatava çıkartacaklardır.
Kıymeti harbiyesi yok! Cürümleri kadar yer bile yakamadan cehennemi boylayacaklar.
Zaten, eğer Koalisyon komutanı ben olsam, üzerlerine ordu sürmeye tenezzül etmem.
Sadece ve sadece, Bağdatlı Harami'den canı yanmış Iraklılardan küçücük bir bölümünü o taraflara salıverirdim ki, yalnız tükürükleriyle boğuversinler. Yeter da artar.
Evet evet, önce 11 Eylül 2001'de çağın ve paradigmanın değiştiğini anlamayan; sonra ‘‘biz tezkere vermezse savaş çıkmaz’’ diye ahkam kesen; daha sonra, ‘‘ateşkes olacak’’ hayalini fitilleyen; nihayetinde de ‘‘Irak direnecek ve Bağdat'ta Stalingrad tekrarlanacak’’ palavrasını sıkan ‘‘Saddamzede’’ler yine gerçeğe tosladınız ve yine şapa oturdunuz.
İş üç haftada ‘‘mafiş’’ ve yukarıdaki kılıç artıklarına da ümit bağlamayın, yanarsınız.
Bari, biten savaşın sizin düşünce sistematiğinizi bitirdiğini de anlayın da, bir defa olsun defa dürüst ve dobra davranıp, hiç kıvırtmadan bunu kabullenin!
* * *
SAVAŞ bitti, fakat başlayan dönemin dünyaya ‘‘hayırlı’’ olacağını asla söylemiyorum.
Hele hele, Irak'taki kolay ve taktik zafer ‘‘W’’ rumuzlu Bush'un zorlama ve stratejik hükümranlık hedefine hizmet edeceğinden, gelecek için bayağı bayağı endişeleniyorum.
Ancak bu bir başka konu ve bugün için savaş bitti, insanlığa müjdeler olsun!