Bir yanlış ve esas doğru

BENİM kitabımda tevil yazmaz. Yanlışımı dobra dobra kabullenmekten gocunmam.

Zaten de böyle bir yanlışın bilincine vardığım an derhal ve alenen özeleştiri yaparım. Ahlak anlayışım ve meslek etiğim bu tür bir dürüstlüğü zorunlu kılar. Dolayısıyla, bugünkü makaleme de aynı türden bir özeleştiriyle başlayacağım.
* * *
ÇARŞAMBA günkü yazımda, “Cumhuriyet” Gazetesi’nin “milli maç” yerine “ulusal maç” deyimini kullanmaya başladığını söylemiştim. Söz konusu gelişmeyi de “neo-ittihatçı–ulusalcı” kesime bayrak addedilen ceridenin genel ideolojisiyle ilişkilendirdim. Oysa ilk vurguladığım nokta tamamen yanlıştır! Bu tespit yapmakla gaflete düşmüşüm. Çünkü adı geçen gazete aynı terimi seksenli yıllar nihayetinden beri kullanıyormuş.
Dolayısıyla, ilk iş olarak hatalı saptamamdan ötürü özür diliyorum.
* * *
ÖZÜR diliyorum ama kutsal bildiğim her şey üzerine de yemin ediyorum ki demagoji aklımın ucundan geçmedi. Halep oradaysa arşiv buradadır, tahrifatçılık da kitabımda yazmaz.
Bütün mesele, benim büyük, çok büyük ihmalim, hatta affedilmez suçum, hiçbir gazetedeki hiçbir spor sayfasını belki otuz, belki kırk senedir okumamamdan kaynaklanıyor.
Ve işte “Cumhuriyet”teki o “ulusal maç” deyimine de ilk kez bundan birkaç ay önce ve birinci sayfada rastladım. Araştırmadan da terimin yakın tarihe uzandığı kanaatine vardım.
Her halükarda tekrar özür dilerim fakat şunu da derhal ekleyeyim: Bu “teknik yanlış”ın vahameti ne yazımın özününü, ne de sonucunu zerre kadar değiştiriyor.
Yani, masum olmayan dille, o dildeki “ideolojik yön” ilişkisini ortadan kaldırmıyor
Başka bir deyişle, yukarıdaki ceride “milli” yerine “ulusal” kelimesini seksenli yıllardan beri kullansa dahi, onun tercihi de asla ve asla masumiyet yansıtmıyor.
* * *
ERTUĞRUL Özkök de perşembe günkü yazısında ilkin yukarıdaki yanlışıma değindi.
Yerden göğe kadar haklıydı ama ardından da beni “dil zaptiyesi” olmakla eleştirdi.
Yetmişli yıllardaki “ideolojik dil” saflaşmasına atıfta bulunduktan sonra, makalemde değindiğim terminolojik ayrıştırmayla şahıs ve fikirleri kutuplaştırdığımı kaydetti. Ve işte, “öz”e ilişkin bu eleştiri haksızdır!
* * *
HAKSIZDIR zira tersine, ben o kutuplaşmayı reddettiğim içindir ki bunu baştan beri dayatanların halen “Cumhuriyet”te cismanileşen “dil zaptiyeleri” olduğunu söylüyorum.
Onların empoze ettiği kültürel dil kopukluğu dünyanın başka bir yerinde yaşanmadı.
Kaldı ki “milli” kelimesinin “ulusal”a dönüşmesi dahi “zaptiyelik” sonucu değil mi? Sözcük dilin doğal evriminde doğmadı. Güneş Dil ve TDK zırvalarının ya resmi, ya da aynı “Cumhuriyet” Gazetesi’ne tevdi edilen yarı-resmi dayatmaların sonucunda lugate girdi.
“İlericilerin” dinlence, “gericilerin” tatil veya “laiklerin” uygarlık “dincilerin” ise medeniyet kelimelerinde kullanması; yani aslında nötr ve ortak olması gereken dilin partizanlaşması, birincilerin metazori bir “yeni”yle ikincileri ötekileştirmesinden kaynaklandı.
Mevcutla düşünen, konuşan ve yazan o ikincilerin haklı tepkisi de ayrışmayı törpüledi.
O halde “kutuplaşma”yı benim eleştirimde değil bu ceberutlukta aramak gerekiyor.
* * *
İŞİN esası şu ki, Özkök’ün dediği gibi tabii ki herkes her dili kullanmakta özgürdür.
Ancak, tüm toplum nötr ve ortak lisanda “milli maç” derken “ulusal maç”taki şifreyi çözmemek ve bunun asla bir “özgürlük dili” olmadığını görmemek de mümkün değildir.
Zira o dil tam da burada, bizzat “dil zaptiyesi” bir “kutuplaşma ideolojisi”nin dilidir. Evet, yanlışım yanlış ama doğrum da doğru, “dil zaptiyeliği” işte bu ideolojiye aittir.
Yazarın Tüm Yazıları