Bir sol ki! (I)

KENDİNİ genel anlamda “sosyalist” olarak tanımlayan “Birgün” gazetesi akıllara seza bir referandum tahlili yaptı. Doğrusu, benim de dudağım uçukladı. Şaşırdım kaldım.

Haberin Devamı

Bu inanılmaz “sol” (!) tahlile yarın geleceğim, önce şu “sosyalist” sıfatındaki utangaçlığa, samimiyetsizliğe ve riyakârlığa değinmek istiyorum.

* * *

GEREK söz konusu yayın organı, gerekse üç - aşağı beş yukarı aynı “devrimci” saplantıdaki diğer “keskinler” (!) hangi akla hizmet yukarıdaki kelimeden medet umuyorlar?

Neden kendilerini inkâr etmek, en azından gizlemek ihtiyacını hissediyorlar?

Yani, o “devrim”e bel bağladıkları için reformizmi “sınıf işbirliği” sayanlar, niçin aynı reformizm ve aynı işbirlikçilikle özdeşleşmiş “sosyalist” sıfatını kullanıyorlar?

* * *

ÖYLE, çünkü cümle âlem bilir ki 1917’deki Bolşevik darbesinden beri; her halükarda 1919’da Komintern’in kurulmasından; en geç de 1920’daki Tours Kongresi’nde Fransız partisinin bölünmesinden sonra dünya solu kavga döğüş ve ayan beyan ikiye ayrışmıştır.

Malûm, söz konusu reformcular “sosyalist”, devrimciler ise “komünist” adını aldılar.

Nitekim 2. Savaş ertesi Merkezi ve Doğu Avrupa’da Kızıl Ordu süngüsüyle metazori “birleştirilen” kurumlar hariç, komünistler hiçbir zaman “sosyalist” yaftası kullanmadılar.

Aksine, velev ki Marksist - Leninist tezler uyarınca sosyalist toplumu komünizme gideceği farzedilen yolda bir aşama sayıyor olsunlar, yine de o “sınıf işbirlikçileri”ne (!) hasım ve düşman olduklarını vurgulamak için kendilerine daima “komünist” dediler.

Zaten sorarım, Türkiye’deki garabet terminolojiyi bilmeyen yabancı bir siyasetbilimci sırf bu “sosyalist” kandırmacasından dolayı “Birgün” çevresini veya diğer “keskinleri” ez kaza, örneğin bir İspanyol Sosyalist Partisi veya bir Alman SPD çizgisiyle karıştırsa ne olur?

Tabii ki herkesten en önce kendileri “hop dedik” diye ayaklanır.

* * *

Haberin Devamı

ÜSTELİK “Duvar”ın yıkıldığı güne kadar Türkiye’deki durum da hiç farklı değildi!

Vakıa sıfat hukuken yasaktı ama sırtına Marksist etiketi yapıştırmış binbir “sol” (!) aşiretten hangisinin yayın organını açsanız, hangisinin militanıyla konuşsanız, hangisinin “teori”sini (!) karıştırsanız, hepsi kendini “en kıpkızıl komünist” diye takdim ederdi.

Yasal zorunluluklar hariç, “sosyalist” kelimesi haniyse hakaret addedilirdi.

Oysa söz konusu “Duvar” tek fiske vurmadan yıkıldı ki; oysa “palyaço generaller” darbesinden sonra SSCB bir çırpıda dağıldı ki; yani komünizm denilen totaliter ve determinist ideolojinin insanlık tarihindeki en büyük yalana tekabül ettiği ortaya çıktı ki, aniden ne oldu?

* * *

Haberin Devamı

ŞU oldu: Daha düne kadar ve üstelik yasaklı ortamda “komünistim” diye bar bar bağıranlar, artık cezai sakınca da kalmamasına rağmen sıfatı unutuverdiler.

Lügatten sildiler.

Müteveffa TKP’nin ismiyle az biraz müşteri tavlayabileceğini anlayan birkaç açıkgöz hariç, işte “sosyalizm” aşağı “sosyalistler” yukarı; işte varsa “sosyalist hareket”, yoksa “sosyalist eğilim”,  bizim hazretler eski “komünist” kelimesini bir çırpıda tu kaka ettiler.

Duyan da sanacak ki sanki Alman Bernstein’in 1898’deki sosyal demokrasi teorisini veya aynı Alman SPD’nin 1959 programını benimsemiş sosyalistler söz konusudur.

Ne gezer! Tarihin en büyük yalanı patladığından beri “komünizm” kelimesi sıfırı tükettiğinden, artık deyimi dobra dobra kullanamayan utangaç “keskinler”den bahsediyoruz.

Hayatın dönüşümüne rağmen dönüşmeyi reddeden ve büyük bir samimiyetsizlikle de, sırf dışarıya karşı ve sırf taktik olarak terminoloji değiştirmekle yetinenlerden söz ediyoruz.

Ve heyhat bunlar hâlâ “sol” (!) addediliyor ki, “Birgün” gazetesinin akıllara seza tahlilinden yola çıkarak yarın bizzat o “sol”un referandumda kimi “sol” saydığına geleceğim.

Yazarın Tüm Yazıları