GEÇEN hafta tam bugün yayınlanan makalemin ilk paragrafı aynen şöyleydi:
"Yanılma payını açık bırakıyorum, çünkü dün ben bu satırları yazarken failler bilinmiyordu. Ama yine de bana sorarsanız, Güngören katliamı leş gibi PKK kokuyor.
Şöyle ki, kalleş ve hain saldırı (?) son askeri operasyonlara misilleme oluşturdu.
Eh, kurt puslu havayı sevdiğine ve Ergenekon iddianamesindeki bariz ’kara’lar spekülatif ’gri’lerle karıştığına göre, şu an susmak da PKK’nın taktiğine uygun düşüyor."
*
TAHA Akyol’ün dünkü "Milliyet"te "İşte Bebek Katilleri" başlığıyla kaleme almış olduğu makalenin ilk paragrafı ise aşağıdaki gibiydi:
"Güngören katliamından sonra ’Bebek katilleri’ başlıklı yazımda PKK’yı lanetlemiştim.İnternet adresime mesajlar geldi.
PKK bu olayı reddettiği halde ben nasıl PKK’yı suçlu gösterebilirmişim?
’Bir de hukukçu geçinirsin’ diyenler de vardı; zanlılar bile belli olmadan nasıl böyle yazabilirmişim?! Ve ’faşist... liboş... emperyalist’ gibi seviyesiz laflar.
Cevap vermedim, sadece ’katiller yakalandığında utanırlar mı’ diye düşündüm".
*
İMDİİİ, birbirimizden tamamen habersiz olarak aynı tahlili yapmış olduğumuz için, aziz meslektaşıma gelen mesajların benzeri tabii ki benim de elektronik postamı doldurdu.
Ama bunlar "ahval-i ádiye" olduğundan, edepsizlikleri geçelim ve şuraya gelelim.
*
BİR; geçen hafta da belirttiğim gibi, PKK, lumpenleşmiş köylü kökenlilerden adam devşiren ve laik - milliyetçi láfazanlığına rağmen aslında dini - feodal fanatizm ekseninde ideoloji üretmeye çalışan, "desperados" kimlikli bir "umutsuzluk örgütü"dür.
Yani, başta temsil etmek iddiasından yola çıktığı çok geniş Kürt kitleler olmak üzere, hayatın, siyasetin, dünyanın ve Türkiye’nin gerçeğinden kopmuştur. Onlardan soyutlanmıştır.
Gemileri çoktan yakmıştır ve tüm stratejisini gerilim tırmandırmak üzerine kurmuştur.
SonGüngören katliamı ise o stratejinin doğal bir uzantıdır. Sorumluluğun inkárı da, bazılarının sandığı gibi, örgütün kendi militanlarını denetleyemediği anlamına gelmemektedir.
*
GELMEMEKTEDİR, zira emri veren PKK yönetimi daha ilk anda yalansöylemiştir
Zaten de, söylemesi gerekiyordu! Aksini düşünmek abesle iştigal ederdi.
Ve, bu zorunluluk örgütün duyduğu "insani" (!) bir utançtan filan kaynaklanmıyordu.
Saldırı AKP ve Ergenekonbulanıklığına denk düşürüldüğüne göre,puslu havayı seven o kurdun katliamı muallakta bırakması tabii ki bir "taktik mecburiyet" oluşturuyordu.
Nitekim, "acaba mı" sorusu doğdu ki, eğer failler yakalanmasaydı da sürüp gidecekti.
Yani, komplo teorileri zehirini saçacaktı ki, zaten ikinci nokta da burada odaklanıyor.
*
BURADA odaklanıyor, zira ne Taha Akyol, ne ben müneccim olmamıza rağmen sırf rasyonel akıldan hareketle katili işaretlediğimiz gün, örneğin, "Batı Müslüman soykırımına hazırlanıyor" kışkırtıcılığı başta, ciddi bir gazetede "İslamcı-ulusalcı" komplo teorisyenliği yapan kalemşör, "Güngören’de olanı sakın klasik örgüt saldırısı sanmayın" buyurmuştu.
Tabii, "zehir hafiye"miz(!) araya "bir çok başkenti" sokuşturmayı da unutmamıştı.
Valla ne diyeyim, madem öyle faillerin itirafına ve delillerin somutluğuna inanmayın.
Katliamı PKK’nın "klasik örgüt saldırısı" değil de "meçhûl el komplosu" sanın.
Akyol’un "katiller yakalandığında utanırlar mı" sorusunu ise duymazdan gelin.
Eh, sizdeki komplocu yüz mahkeme duvarıysa da, katliamının "klasikliğini" derhal saptadığımız için, bizlere "emperyalist" ve "liboş" diye mesaj ve çamur atarsınız.