KONUŞMA içeriğinde dişe dokunur ve numunelik tek yeni şey bulunmadığını özellikle kaydetmesine rağmen, Cengiz Çandar dünkü yazısında yine de nezaketi elden bırakmıyor ve Denktaş’ın TBMM hitabetini ‘eh, hoş seda’ diye tanımlıyordu.
Ben Çandar kadar kibar değilim ve Frenk deyimiyle ‘kediye, kedi’ diyeceğim.
Dolayısıyla, ‘Bay Hayır’ın Ankara’daki ‘no, no, no’ diskurunu ‘hoş seda’ yerine ‘boş seda’ diye sıfatlandırmaktan kaçınmıyorum.
* * *
ÖYLEYDİ ve nitekim, yine gargaraya getirebileceği umuduyla Meclis’e çıkmak ihtirasıyla yanıp tutuşan; Bülent Arınç’ın işgüzarlığısayesinde de muradına erişen Cumhurbaşkanı, ben diyeyim bininci, siz deyin binbirinci defa aynı nakaratı tekrarladı.
Bir de tabii ki, klasik ‘statüko zaptiyeliği’ içgüdüsüyle işi MGK’ya vardırmak ve ‘Annan Planı’nı kendi demagojik yorumuyla tahrif etmekten kaçınmadı.
Ama tüm bunlar öylesine ‘boş seda’ olarak kaldı ki, pireyi deve yapmakta üstad bizim medyamız bile Rauf Denktaş’ın hamasetine ahım şahım yer ayırmadı.
‘Mister No’nun hitabetine günah savmak kabilinden ayrılan yer, bir ‘boş seda’ evrensel gazetecilik kıstaslarında ne kadar değerliyse, işte o kadar oldu.
Denktaş faslı bitmiştir ve de malûm ‘seda’lar çeşit çeşit, gelelim bir diğerine...
* * *
EFENDİM pek gariptir ki, her şeyin her forumda ve her şahıs tarafından tartışıldığı o en civcivli Kıbrıs süreci boyunca kendi ses ve sedalarından ne ‘hoş’unu, ne ‘boş’unu, ne de ‘dolu’sunu işittiğimiz kemketum Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bu ‘bilge suskunluğu’nu yumurta kapıya dayandıktan ve ‘dönülmez yolun ufkuna’ varıldıktan sonra bozmak teveccühünü gösterdi.
Üstelik tesadüfe bak, sukûtu tam Denktaş’ın TBMM hitabeti arifesinde bozdu.
Daha daha üstelik, al sana sana bir tesadüf, Cumhurbaşkanımızın kelam buyurması ‘cihet-i askeriye’ önünde yaptığı konuşmada gerçekleşti.
Sezer yüce hukukçuluğuyla, ‘deragasyon tehlike’lerine karşı necip Türk milletini uyarmak ve ‘tarihi sorumluluğun affetmezliği’nihatırlatmakla yetinmedi.
‘Annan Planı’nın MGK’da onaylanmamasına rağmen hükümetin angajman altına girdiğini ve böylelikle de, işi bir nevi oldu bittiye getirdiğini ‘ifşa etti.’
Dedim ya ‘seda’lar çeşit çeşit, eh buna da‘ifşaat sedası’ demek gerekiyor.
Fakat yine de gelelim bu ‘seda’nın yorumuna.
* * *
BAŞBAKANRecep Tayyip Erdoğan ve bazı bakanların Sezer’e hatırlattığı gibi, ben de TC Anayasası’na göre MGK’yı bir ‘tavsiye kurumu’ olarak biliyorum.
Eh, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’ndan gelen Sezer’in bilmesi mümkün mü?
Kabul, bazıları bu forumda, Kıbrıs’a çözüm ve ülkemize uygarlık, demokrasi ve refah coğrafyası yolunu açan ‘Annan Planı’na karşı çıkmış olabilir.
Ama, Türkiye’nin sivil ve seçilmiş hükümeti bu ‘tavsiyeler’i ancak not eder.
Sonra, rotasını bizzat kendisi çizdiği siyaseti fiilen ve re’sen uygular. Nokta.
Bundan daha normal ve daha ‘anayasal’ bir şey düşünülebilir mi?
Hele hele, ‘AB uyum paket’leri ülkemizi böyle bir güzergaha çevirmişken?
O halde, ‘ifşaat sedası’ ne anlama geliyor ki? Hangi amacı güdüyor ki?
Fakat ufkumuz açık, tıpkı ‘Mister No’nun TBMM’deki ‘boş seda’sı gibi ‘ifşaat sedası’nı da geçelim ve yegane ‘hoş seda’yı dinleyeceğimiz o uygarlık, demokrasi ve refah hedefine doğru sürdürdüğümüz kararlı yürüyüşe devam edelim.