Ama yine de, üstünkörü bile olsa, şöyle armut piş, ağzıma düş cinsi bir özet okuyun.
Kiev prensliğinin kurulduğu 880 yılından bugüne dek, o Rusyalar tarihine bir göz atın.
***
MUTLAKA şunu göreceksiniz ki, söz konusu Rusya, avuç içi kadar bir bölgeden yola çıkıp hiç durmaksızın genişlemiş ve bunu da şimdiye dek ikáme ettirebilmiş yegáne devlettir!
Mekán ve süre itibariyle, insanlık tarihinde başka bir eşi, emsáli ve örneği yoktur.
Zira, yayılma, yukarıda kuzey kutbundan aşağıda Kafkas ve Pamir hattına; batıda Leh ovasından doğuda Pasifik Okyanusu’a, dünyanın en geniş sathında gerçekleşmiştir.
Ve de tabii ki, tüm kavimlerin boyunduruk altına alınmasıyla mümkün olmuştur.
***
ÖYLE olmuştur ve de nitekim, eğer o Rusyalar daha 18. Yüzyıldan itibaren siyasetbilim lûgatinde "milletler hapishanesi" diye adlandırıldıysa, bu, bir tesadüf değildir.
Artı, liberal Tocqueville’den komünist Marks’a veya Fransız romantik Custine’den Alman sosyalist Bernstein’a, "sol" veya "solumtırak",hiç olmazsa hümanist diyebileceğimiz şahsiyetler Moskofya’ya karşı hep mesafeli, háttá hasmane bakmışlardır.
Zaten, elinizdeki tarih sentezini alıcı gözle okursanız, bu defa da şunu göreceksiniz:
Söz konusu ilk derebeylik; sonra prenslik ve çarlık; daha sonra Bolşeviklik ve nihayet şimdiki "Putinlik" (!) falan, Kremlin’e damga vuran ideoloji ne olursa olsun, taktik değişse bile, Rusya’nın yayılmacı ve dayatmacı stratejisinde milim farklılaşma gerçekleşmemiştir.
İşte, yukarıdaki tablo iyi okunmadığı takdirde de, Rusya’nın Gürcistan’ı kısmen işgal etmesi ve toprak bütünlüğünü fiilen parçalanmasıyla noktalanan son gelişme tam anlaşılamaz.
***
EVET,Gürcü lider Saaşkavili’nin tabii ki Moskova’da hazırlanmış tuzağa düşüp Rus emperyalizmine hediye sunması bir yana, Kafkasya’daki olay da bu tarihi çerçeveye oturuyor.
Ve, hayale kapılmayalım, uzun vadede demiyorum ama kısa - orta vadede iş bitmiştir.
Yani atı alan Üsküdar’ı geçmiştir ve Kremlin "malı götürmüştür".
Dışişleri Bakanı Lavrov’un "Gürcistan’ın toprak bütünlüğü artık fiilen bitti" açıklamasından sonra, Güney Oseyta ve Abhazya "liderleriniağırlayan" (!)Cumhurbaşkanı Medvenev’in de "Rusya her iki halkın alacağı karara saygı gösterecektir" formülüyle ayrılıkçılara "açık çek" vermesi, somut göstergelerdir. Moskova geri adım atmayacaktır.
Çarlık ve kızıllık geleneğinden süzülen bir diplomasi bunları láf olsun diye söylemez.
***
KALDI ki, Sarkozy’nin hazırladığı plan da Gürcü egemenliğini garantiye almıyor.
Şu açık, AB içindeki "ihtiyar Avrupa" (!) oldu bittiyi "yutmak" eğilimini taşıyor.
Sonra, daha "şahin"miş (!) gibi görünse dahi, aslında ABD’nin de eli kolu bağlıdır.
Çünkü, Bush’un temel önceliği İran’dır. Damdan düşer gibi gelen Kafkas sorunundan dolayı da, o İran’dan ötürü ihtiyaç duyduğu Moskova’yla "kapışmak" öyle kolay iş değildir.
Üstelik, aynı Moskova’nın damarına basacağını bile bile Polonya’yla önceki gün "füze kalkanı" antlaşması imzalaması, gayet manidardır. ABD’nin de buna karşılık Gürcistan’daki Rus oldu bittisini "hazmedeceği" veya fazlakıyamet kopartmayacağı sinyalini vermektedir.
Artı, hem Tiflis’in, hem de Ukrayna’nın NATO üyeliği yatmış, en azından donmuştur.
Her halükárda da, tekrarlıyorum, en az bin kusur yıldan beri hiç durmadan yayılan Rusya kısa - orta vadede stratejik bir zafer kazanmıştır, fakat uzun vadesi henüz muammadır.