Belçika çözülürken Kürt Sorunu (I)

ÇOCUKLARIMIN hasreti, yılbaşı münasebetiyle bir kaç günlüğüne Brüksel’deyim.

Haberin Devamı

Paris’ten gelen kızıma ve torunuma kavuştum. Oğullarım ise zaten orada yaşıyor.
Ve şunu kesinkes gördüm ki, Belçika çözülmektedir. Dağılacaktır. Belki de bitecektir.
Kabul, yukarıdaki süreç sürpriz bir gelişme olmadı. Aniden ve gökten zembille inmedi.
Nitekim önce mülteci, sonra gazeteci olarak çok uzun süre ikamet ettiğim bu ülkenin tedricen ve kısmen gerilemekte olduğunu henüz oradayken de fark ediyordum.
Eh, nerede fakirliği dahi haniyse cebren yasaklamış olan 1970’lerin “inayetli devlet”i, nerede berduşların, dilencilerin lumpen proleterlerin köşede avuç açtığı 2000’ler Belçika’sı?
Nerede oluk oluk ve bol keseden dağıtılan o cömert işsizlik sigortası, nerede Kızılhaç tarafından kaynatılan çorba kazanı önünde kuyruk oluşturmaya başlayan o düşkünler ordusu?

Haberin Devamı

TAMAM ama yine de benim orayı terk etmiş olduğun son üç sene zarfında yukarıdaki “yuvarlanış”ın böylesine hızlı ve trajik biçimde gerçekleşeceğine ihtimal vermemiştim.
Örneğin, sırf asayiş bab’ında şu kadarını söyleyeyim:
İstanbul Brüksel’in yanında zemzem suyuyla yıkanmış sayılır.
Bizim şehrimiz Belçika başkentine oranla bir İzlanda köyü kadar sakin ve sükûnetli kalıyor.

ÖYLE, çünkü düşünün ki bugün Brüksel’de metroya binmek, öğlen saati dahi tenha bir sokakta gezinmek veya küçük bir mağaza işletmecisi olmak, resmen cesaret istiyor.
Meselâ, can arkadaşım Garo’nun sonsuz mütevâzi seyahat acentasını daha iki ay önce ve güpegündüz tabancayla basmışlar. Kasa niçin tamtakır diye de intikam için dövmüşler.
Refakatçimin kızı ise yine harcıâlem bir kuyumcunun yine güpegündüz soyulduğunu ve kaçan eşkıyanın ilk geçen otomobili gaspederken, direksiyondaki kadıncağızı oracıkta kurşunlayarak katlettiğini kendi gözleriyle gördüğünü yemin billâh ve ağlayarak anlatıyor.
Tramvaydaki çanta kapkaçları, kuytudaki kama dayamaları, kalabalıktaki yankeseci icra-i sanatları ise vaka-ı adiye sayıldığından bunları burada zikretmeyi dahi yersiz buluyorum

POLİSE gitsen ne değişecek ki? Zabıt tutup “bulursak haber veririz” diye savacak.
Zira bir; “büyük cinayet ve gangsterlik” olaylarından dolayı işi zaten başından aşmış.
İki; İçişleri Bakanlığı’ndaki bütçe kısıntısından ötürü yeni personel istihdam edemiyor.
Fakat en beteri üç; genel laçkalaşmaya paralel olarak, her devletin en temel direklerini oluşturan zapti ve adli mercilerden de bundan nasibini alıyor.  Otorite de iyicene dökülüyor.
Üstelik utangaç bir mahcubiyet duygusuyla ve “aman ayıp olmasın”, “aman adımız ‘ırkçı’ya çıkmasın”, “aman siyaseten doğruculuk bozulmasın” diye fellik fellik gizlenen ama Emniyet Müdüriyeti’nin arşivlerinde kapı gibi duran istatistikler ve raporlar ne diyor?

Haberin Devamı

ONLAR diyorlar ki, yabancı kökenliler tarafından gerçekleştirilen saldırı, darp, gasp ve cinayet olaylarının oranı Belçikalılara kıyasla yirmi, otuz, belki kırk kat daha fazladır!
Onlar diyorlar ki, her köşebaşını tutmuş Rumen ve Bulgar Çingenesi dilencileri mafya kamyoneti sabah akşam dağıtılmakta ve toplanmakta; ceplerine beşyüz euro konulup sınırdışı edildiklerinde de, en geç altı gün sonra Belçika’ya dönüp tekrar aynı yerlerini almaktadırlar.
Ama tabii ki susun, aksi takdirde “ırkçı” damgası yersiniz ve “siyaseten doğrucular”ın ın tüm bu gerçeklere rağmen kopartacağı yaygara karşısında utançtan yerin dibine geçersiniz.
Ama Brüksel ve Valonya’dakinin aksine, susmayanlar Kuzey’deki Flamanya’da tavan yaptığı için de işte Belçika’yı kaçınılmaz bir çözülmenin, belki bölünmenin kaosuna atarsınız.
İlk bakışta ikisi arasında büyük farklar varmış gibi görünse dahi, Belçika’nın böylesine derin bir uçuruma yuvarlanmasıyla Kürt sorunu arasındaki paralelliğe yarın değineceğim.

Yazarın Tüm Yazıları