"BALO", "maske", "maskara", "palyaço", "makyaj" ve de tabii ki "karnaval"!
Bu kelimelerden hiçbirinin tam Türkçesi olmadığı için, hepsini Batı dillerinden aldık.
Arapça ve Farsça gibi diğer temel İslam lisanlarında da olduğunu sanmıyorum.
Çünkü, Hıristiyan, Musevi, Konfüçyüsçü veya Budist toplumlardan farklı olarak, yukarıdaki "karnaval"la benzeşen ve insanların "kurtlarını dökmesine" (!) imkan tanıyan bir eğlence adeti Müslüman kültürlerde yer almıyor.
Çehre resmetmek bile dahil, hilál simgeli din kurumlaştığı andan itibaren, böylesine "hoppalıklar"ı (!) haram kıldı.
Oysa, kökeni pagan geleneklere uzanan aynı "karnaval", zaten "ebedi günah" tabusu üzerine inşa edilmiş olan İseviliğe, en az Muhammedi imana olduğu ölçüde zıt düşüyor.
***
ZIT düşüyor ama, istavrozlu inanç pagan "karnaval"ı "ehlileştirmek" yolunu seçti.
Nasıl ki, Müslümanlığın hac farzı dahil bütün semávi dinler kendilerinden önce hüküm süren bazı ritüelleri kısmen kutsallaştırmıştı, Hıristiyanlık da aynı yönteme başvurdu.
Tıpkı, yine putperest dönemin "sevgililer günü"nü engelleyemediği için hiç yoktan bir Aziz Valantinius yortusu icat etmesi gibi, burada da pragmatik davrandı.
Özünde bir "bahar ayini" olan o "karnaval"ı Paskalya öncesindeki "günahlardan arınma orucu"yla bütünleştirdi.
Biraz, "gidi hınzırlar, hadi son kurtlarınızı dökün, fakat bilesiniz ki, yarından itibaren kapanıma sıkışacak ve kırk gün boyunca ancak nefs köreltebileceksiniz" dercesine, kasten tam perhiz arifesine denk getirdiği "karnaval"a göz yummak zorunda kaldı.
Bana sorarsanız da, Hıristiyanlık gayet akıllıca bir karar almış oldu.
***
EVET akıllıca bir karar almış oldu, çünkü "karnaval", daha doğrusu, bir yandan maskesi, makyajı, maskarası, palyaçosu; diğer yandan da alaycılığı, taklitçiliği, kahkakacılığı ve mızıkacılığıyla onun bünyesinde toplanan bilûmum in-sa-ni unsurlar, toplumların kolektif ve bireylerin ruhi ihtiyaçlarına cevap veriyor.
Nitekim, üç aşağı, beş yukarı ortak ögeler kapsayan Yahudilerin "Purim", Hinduların "Holi", Konfüçyüsçülerin "Ejderha" veya Şintoistlerin "Dadaoişi" bayramları da aynı ihtiyaçlara cevap verdikleri içindir ki, o din uygarlıklarında hüküm sürmeye devam ediyor.
***
ÖYLE, zira "karnaval" ilk baştan beri,sosyal statülerin, hiyerarşilerin, tabuların "ciddiyet ötesinde" sorgulanmasına imkán tanıdığı ölçüde, aynı zamanda da gülmek, eğlenmek, tepinmek, "çılgınlaşmak" fiilleriyle, psikolojik açıdan bir "deşarj" işlevi görüyor.
"Kralın soytarısı" tarafından dile getirilen bir gerçeği kolektif biçimde dışavuruyor.
Artı, peçe hariç İslam toplumlarının tamamen yabancısı olduğu maskenin ve yine İslam lisanlarında karşılığı bulunmayan ve aslında cinsellik dışı bir kıyafet dönüşümünü yansıtan travestiliğinin haniyse insanlık kadar eskiye uzandığı bir vakıa oluşturuyor.
Kaldı ki, "çılgınlık" (!) sırasında aynı cinselliğe atıfta bulunulması ve ona karşı nispeten daha hoşgörülü veya serbestili yaklaşılması, bastırılmış içgüdülerin ve duyarlılıkların kısmen denetimli bir biçimde dışavurumu açısından bir "emniyet sübabı" rolü oynuyor.
Başka bir deyişle, "karnaval"daki "gayrı ciddilik"i arkasında, aslında çok büyük ciddiyet arzeden beşeri ve ruhi sorunlara kismi çözüm arayışlarının ipuçları yatıyor.
***
PEKİ, İslamtoplumları bu sorunlardan muaf mıdır ki hiç "karnaval" başlatmadılar?
Yoksa aksine, "karnaval" başlatmadıkları için midir ki sorun yumağında yaşıyorlar?