Bask modeli mi

MALÛM, bir ara ‘Bask modeli’ falan diye sabah akşam tartışmıştık.Oysa, galiba biraz maymun iştahlıyız ki, İspanya’nın o ‘Bask ülkesi’nde iki hafta önce seçim oldu ve sonuçlar kıyıda köşede birer ajans haberiyle geçiştirildi.Durumu kısaca özetleyeyim ve ‘model’den çıkartabilecek ‘ders’e öyle geleyim.* * *İLK gösterge şu ki, birinciliğini korusa bile, 1979’dan beri yerel hükümeti denetleyen ve ‘ılımlı milliyetçi’ diye tanımlanan ‘Ulusal Bask Partisi’ PNB fena halde geriledi.Dolayısıyla, ‘kendi kaderimizi tayin edelim’ lafazanlığıyla demagoji yapan bu parti lideri Juan Jose İbarretxe’nin ‘referandum planı’ yattı. Bunu artık bir kalem geçelim.Ancak, İspanyol Yüksek Mahkemesi eski paravan ‘Batasuna’yu yasaklandığı için bu defa ‘Memalik-i Bask Komünist Partisi’ adıyla seçime katılan tedhişçi ‘ETA’ yandaşları biraz skor yükselttiler. Yetmişbeş üyeli bölge parlamentosuna dokuz milletvekili soktular.Sosyalistlerin son oylamada Hıristiyan Demokratların önüne geçmesine ise fazla değinmiyorum, çünkü zaten her ikisi de üniter devletle karşı bir husumet beslemiyor.* * *BU durum sonrasında ben ilkin, ‘İspanya Siyasi Tarihinde Bask Milliyetçiliği’ adı altında iki cilt kitap yazmak da dahil sorunu uluslararası çapta bilen ve İberya Yarımadası’na gerçekten vakıf olduğu için gönlümün bir gün Madrid Büyükelçisi olarak görmeyi arzuladığı Lyon Başkonsolosumuz Akın Özçer’e telefonu edip, kendisinden ‘mütalaa istedim’.Aklın yolu bir, Özçer’in söyledikleriyle benim düşündüklerim aşağı yukarı aynı kapıya çıktığından, ünlü ‘Bask modeli’nin bugün vardığı noktayı şöyle özetlemek gerekecek: Zaten en baştan itibaren beri kara Katolik papazların kışkırttığı ve özünde bir ‘zengin şımarıklığı’ndan; bir ‘bencil kibirliliği’nden başka bir şey olmayan ‘mikro’ nitelikteki ‘Bask milliyetçiliği’nin varıp duracağı yer burasıdır. Ne kısalacaktır, ne de uzayacaktır.Yani, ‘ılımlılar’ın gerilemiş, ‘aşırılar’ın ilerlemiş falan, pek tınmamak gerekiyor. * * *TINMAMAK gerekiyor, çünkü ancak kendi bünyesindeki ‘iç transferler’le yaşayan bu ‘mikro milliyetçilik’ muhtemelen önümüzdeki yıllarda da varlığını devam ettirecek sürdürecek ama, tabii ki tedhişçilik hariç, cirmi kadar yer yakar.Başka bir deyişle, ‘görünür gelecekte’ Baskların İspanya’dan ayrılması; hatta ve hatta merkezi devlet yapısını ‘federalleşmeye’ zorlaması dahi söz konusu değildir!‘Kendi kaderini tayin hakkı’ lafını geveleyen ‘ılımlı’ (!) İbarretxa’nın 17 Nisan seçimlerinde boyunun ölçüsünü alması da ispatlıyor ki, ‘Euskadi’ bölgesi halkı esas çoğunluk olarak böyle bir taleple ortaya çıkmıyor. Ayrılıkçı belagate rağbet etmiyor.Zaten, neden etsin ki? Dilse dil; yerellikse yerellik; zaptiyeyse zaptiye; televizyonsa televizyon, daha ne istiyorsun ve ne isteyeceksin be adam? Bağımsızlıksa, yirmialtı yıldır tüm sonuçlar gösterdi, havada bulut, sen bunu unut !* * *ÖZETLE şunu söylemek istiyorum:Hakim milliyetçiliklerin bile ötesinde ‘irrasyonel’ dürtü taşıyan ‘mikro milliyetçilik’ler daha epey bir müddet sürecek. Heyhat, kimlik duygusunda illa ‘mantık’ galebe çalmıyor. Ama, ‘mantiki’ ilaç verildiğinde de o ‘mikro milliyetçilik’ dikiş tutturamıyor. Ve, bu ‘mantıki’ çözümleri sunabilen ve bugüne dek pek çok yerde, pek çok defa sınanan yegane geçerli sistemi ise genel anlamıyla çoğulcu demokratik rejim oluşturuyor.Dolayısıyla, idari mekanizma özünde ayrıntıdır, aslında bir ‘Bask modeli’ falan yok.Aksine, o demokratik sistem sayesinde bütünü kucaklayan bir ‘İspanyol modeli’ var. Kimse de şüphe duymasın, ‘ulus devlet’ler yaşadığı sürece İspanya bölünmeyecek.
Yazarın Tüm Yazıları