MALÛM, Belçikalı dâhi desinatör George Rémy’nin, nâm-ı diğer Hergé’nin 1929 yılında yarattığı o emsalsiz çizgi-romandaki efsane kahramanın adı “Tenten”dir.
İkinci şahsiyet “Kaptan Hadok” ise ayyaş bir deniz kurdu olarak tasvir edilir. Fakat tek zaafı bu değildir. Her an burnundan soluduğu için bir de dehşet küfürbazdır. Ama abartmayalım. Serüvenler “yediden yetmişe okunmak” için yayınlanmıştır. Ahlak zaptiyesi bir Cizvit papazının yönettiği Katolik yayınevi Tophaneli argosuna he diyecek değil ya! Hergé de yedi deryayı dolaşmış Hadok’un ağzını fermuarla sansürlemiştir. Kaptan’ın öfke ifadelerini o denizlerdeki limanlara özgü lisanlardan üretmiştir. Pekii, hazretin en çok dil pelengi ettiği kızgınlık alametlerinden birisi de nedir? Sıkı durun, Fransızca imlâyla “bachi-bouzouk”, Türkçe fonetikle de “başibuzuk”tur!
TABİİ anladınız. Kelime bizim “başıbozuk” sözcüğünün alafrangalaştırılmış şeklidir! “Hadok Reis”in ağzında kâh lânet, kâh küfür, kâh da ünlem niyetine kullanılır. Ve geç Osmanlı dönemine özgü ve halis Türkçe bu askeri terimin Joyce ve Voltaire lisanlarına girmesi, İngiliz ve Fransızlarla müttefik olduğumuz 1853 Kırım Harbi’ne uzanır. Üsküdar’da Cuma gaydası çalan İskoçlara nazire “Kâtibim”i bestelediğimiz ve Yalta açığında gülle yiyen ata büyükbabamı Britanya filikasıyla kurtardığımız harbi kastediyorum. Buradaki esas hayati noktayı, fonetik açıdan deforme edilmiş şekliyle bile olsa bu “başıbozuk” kelimesinin Batı dillerine bir olumsuz ifadesi olarak girmiş olması oluşturuyor.
NORMALDİR, zira Yeniçeriler zaten mafiş; artı Tımarlı sipahiler de giderek dejenere olmuş, eh Saray da nitelik zaafını kelle sayısının niceliğiyle kapatabileceğini sanmıştı. Tuttu, itten kopuktan oluşan; kışlaya sırf akçe uğruna giren; talan ve haraç peşinde koşan; ama ne cengi bilen, ne de talime ve terbiyeye gelen ve bugün “lumpen proletarya” diye adlandıracağımız şehir ve köy tortularından sözümona “asker” (!) devşirmeye başladı. Söz konusu ipsiz takımına da yerden göğe kadar haklı olarak “başıbozuk” denildi. Ve işte yukarıdaki Kırım Harbi sırasında da Dersaadet, bu ipe sapa gelmez haşereyi hiç olmasa biraz dizginlemeleri için Fransız ve İngiliz zabitlerden yardım rica ve talep etti. Ne fayda! Bırakın Martini tüfengle nişan vurmayı, herifçioğlulları tekmil vermeyi bile reddettiler. Tek tük cepheye gidenleri de düşmanı gördükleri an geriye tabanvay yağladılar. Varsa talan; varsa hırsızlık, arsızlık ve canilik; varsa asilik; bu “başıbozuk” avene ne Rus stepinde, ne de onu izleyen 1878 savaşının Tuna ovasında bir nebzecik yararlık gösterdi. Üstelik bir de kazan kaldırdılar ki, baş belâsı taife nihayet o tarihte baştan defedildi. Yani “Tenten” çizgi-romanındaki “Kaptan Hadok”un “başi-buzuk” diye küplere binmesi, Frenklerin 19. yüzyıl Osmanlı ordusundaki tecrübeyi tanımış olmasına uzanıyor.
İŞTE diller arasındaki ilişki çoğu defa böyledir. Etkileşimi kavimlerin, ulusların ve devletlerin tarihin her hangi bir döneminde ve her hangi bir “öteki”ne karşı yansıttıkları imajlar, semboller ve tarzlar belirler. Yukarıdaki gibi, fonetik deformasyona uğrasalar bile bazı kelimeler, deyimler ve tanımlamalar şu veya bu oluşu adlandırmak için Türkçeden Fransızca ve İngilizceye geçerler. Ne var ki o “öteki”nin algıladığı o imaj, o sembol ve o tarz bir müddet sonra geçerliliğini yitirirse, yine bir müddet sonra sözcük lügatten çıkar. Veya anlamı unutulur. Aman aman, ta 1929 doğumlu “Tenten”de kullanılan ve artık unutulmuş olan şu “başi-buzuk” deyimini tekrar hatırlatacak başka imajlar, semboller ve tarzlar yaratmayalım da, öfkesi daima burnundan fışkıran “Kaptan Hadok”un telaffuz yanlışı kusur kalsın!