Baraka!

ÖNCE İbraniceden Arapçaya geçen, oradan da bazı Batı dillerine "baraka" olarak giren ünlemin kökeni, bizim "bereket" diye telaffuz ettiğimiz "bárákáat" kelimesine uzanır.

Lûgat anlamında, Allah tarafından bahşedilmiş cömertlikleri tanımlar.

Ancak, deyimdeki bu metafizik boyut, sömürgecilik döneminde Sami kavimlerle ilişki kurmuş bir bölüm Avrupa ülkesinin lisánına yerleşirken, kısmi anlam kaymasına uğramıştır.

* * *

ŞÖYLE ki, ora dillerinde hafiften argotik, daha doğrusu popüler içerikle donanmıştır.

Her halükarda da, başta talih oyunlarında olmak üzere, büyük bir kazancı, umulmadık bir sürprizi, beklenmedik bir ikramiyeyi sıfatlandırmak için kullanılır.

Örneğin, köy panayırının nişangáhında hedefi vuran ve dolayısıyla da kıtıpiyoz bir oyuncak kazanan arsız çocuk, bunun sevinciyle "baraka" diye etrafı yaygaraya verir.

Veya, rulet masasının topu kendi numarasında durduğu takdirde, bu defa aynı ünlem, son kuruşunu da oraya yatırmış olan kumarbaz kadının ağzından histerik bir kahkahayla çıkar.

Yahut da, günde üç paket cigara içen adam "check-up" tahlilinden sonra hálá kansere yakalanmadığını öğrenince, "baraka" diye haykırarak doktorun boynuna atlayıverir.

Özetle, "bereket"ten türemiş İbrani - Arabi sözcük Batı dillerine ulaştığında, "başına devlet kuşu konmak"tan "malı götürmek"e uzanan deyimlerin tümünü ünleme dönüştürür.

* * *

O halde diyebiliriz ki, küçük ismi zaten aynı kökenden inen Barack Obama, geçen hafta gerçekleştirdiği Avrupa turnesinden sonra ne kadar "baraka" diye bağırsa, hakkıdır.

Çünkü, hiç şüphe yok ki Demokrat Parti adayı bütün bir Yaşlı Kıta’yı fethetti.

Hem başkentlerdeki "ricál"i fethetti, hem de sokaklardaki kitleleri fethetti.

Háttá Berlin’deki kalabalık, ABD’deki kampanya sırasında toplananları bile aştı.

Üstelik, eşek amblemli parti adayı yalnız Avrupa’yı değil, aslında dünyayı da fethetti.

* * *

ÖYLE, zira tüm sondajlar, Obama daha Clinton karşısında "esas rakip"e dönüştüğü andan itibaren, başta Müslüman Álem’deki "Amerikan imajı" olmak üzere, Bush’la birlikte en dibe vurmuş olan o "imaj"ın küresel olarak hızla yükselmeye başladığını ortaya koyuyor.

Illinois senatörünün zenci - melez kimliği ve bu kimlikten bir şahsın da Beyaz Saray kiracılığını talep edecek ölçüde "yükselebilmesi", haniyse "devrim" olarak algılanıyor.

Başka bir deyişle, yansıttığı afro portre, öngördüğü dış politika ve vardığı zirve nokta sayesinde, sırf Barack Obama değil bütün bir ABD de "baraka" ikramiye kazanmış oluyor.

Önyargıları sarsan gelişme, Yeni Dünya’nın başına talih kuşu olarak konuyor.

Ancaak?

* * *

ANCAĞI şu ki, Obama başkanlık seçimlerini ne Ürdün’de, ne Afganistan’da, ne de Almanya’da kazanacak. Tabii ki, rakibiyle kendisi ülkesi olan ABD’de hesaplaşayacak.

Dolayısıyla da, şeytan kulağına kurşun, şimdilik o Cumhuriyetçi rakip John Mc Cain’in üç - beş puan önünde gözükse bile, Kasım’a kadar köprülerin altından çok sular akacak.

Ve, dış politika kampanya sırasında ne denli tartışılırsa tartışılsın, "Derin Amerika" nın bu suları esas itibariyle iktisadi kriz ve toplumsal - dini çelişki anaforlarından geçecek.

Oysa, daha çok toy olan Obama, kurt Mc Cain’in bileğini buralarda bükebilecek mi?

Kendisine hálá mesafeli duran o "Derin Amerika"yı fethedebilecek mi?

Yahut, illá fethetmek kaygısıyla nabza göre şerbette ölçüyü kaçırıp, dünya sathında kazandığı "baraka" ikramiyeyi kumar masasında kaybetmek yanılgısına düşecek mi?

Soruların cevabını henüz bilmiyoruz ama, Bush’lu ABD’den yılmış bir insanlık olarak, 4 Kasım gecesi Barack Obama için "baraka" diye sevinç çığlıkları atmak istiyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları