Paylaş
Gazetede rasladım, Jules Verne'nin küçük torunu demeç vermiş ve Piccard-Jones yolculuğunun ecdadının kitabıyla kıyaslanmasına karşı çıkmış. ‘Büyük Dedem’in yazdığı her macerada insanlığı ilerletmek kaygısı vardır. Burada böyle bir şeyin söz konusu olduğunu sanmıyorum’ şeklinde konuşmuş.
DOĞAL fenomenini çok basite indirgersek genel olarak diyebiliriz ki, belirli bir irtifada yerküre rüzgarları batıdan doğuya doğru eser.
Nitekim, örneğin Londra'dan İstanbul'a uçarken, bunun aksi istikametindeki bir İstanbul - Londra uçuşuna oranla yaklaşık yirmi dakika kazanırsınız.
Bu kazanç Atlantik'in iki yakası arasında kırk, kırk beş dakikaya çıkar.
Söz konusu olgu bilhassa da Ekvator üzerinde yoğunlaşır.
* * *
EFENDİM, sanki Kandilli rasathanesinde meteoroloji uzmanıymışım gibi böyle bilgiç bir girizgah yaptığım için kusura bakmayın, aslında lafı ‘balonla seyahat’e getirmek istiyorum.
Malumunuz, İsviçreli Bertrand Piccard'la İngiliz Brian Jones'in sepetinde bulunduğu bir balon yukarıda sözünü ettiğim rüzgar esintileri kullanarak, Afrika, Hint, Çin, Pasifik, Amerika, Atlantik, Mongolfiere kardeşlerin havadan hafif taşıtla uçtuğu tarihten bu yana ilk kez dünya turu yaptı.
Tamam aşağıya sarkan kabininin içinde her türlü konfor mevcut ama yine de dile kolay, iki kafadar söz konusu güzergahı tam on dokuz günde tamamladılar.
Tekrar yere konduklarında Doğan Hızlan'ın kaleme aldığı güzelim makaledeki tavsiyeye uyup Jules Verne'ye teşekkür edip etmediklerini bilemiyorum.
Fakat her halükárda, benim çocukluk ufkumu da engine açmış olan emsalsiz Fransız yazarın ‘Balonla Beş Hafta’ romanını fiilen hayata geçirerek hayal alemimizi biraz daha genişlettiler.
* * *
NE var ki gazetede rasladım, Jules Verne'nin küçük torunu demeç vermiş ve Piccard-Jones yolculuğunun ecdadının kitabıyla kıyaslanmasına karşı çıkmış.
‘Büyük Dedemin yazdığı her macerada insanlığı ilerletmek kaygısı vardır. Burada böyle bir şeyin söz konusu olduğunu sanmıyorum’ şeklinde konuşmuş.
Öp atababanın elini !
Tamam doğru, gerçekten de Verne 19. yüzyıl pozitivizminin ve modernitenin yazarıdır ama, onu yine Hızlan'ın deyimiyle ‘düşgücü imparatorluğu’ndan soyutlamak mümkün müdür ?
Bir ‘80 Günde Devr-i Alem’, bir ‘Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’, bir ‘Aya Yolculuk’ buhar volanını döndüren pistona, su sathına çıkan periskopa, yerçekimini aşan baruta indirgenebilir mi ?
İstediği kadar ‘ilerlemeci’ olsun, bizi uzak egzotikalara, bilinmedik steplere, zorlu serüvenlere götürmediği takdirde Jules Verne okunur mu ?
Geçelim torun bey, geçelim !
* * *
FAKAT bu torun - dede ilişkisinde yolculuk kahramanı Bertrand Piccard'ın üzerinde bilhassa durmak gerekiyor.
Çünkü biliyor musunuz ki, artık nedenini genetik bir kromozom formülünde mi aramak gerekiyor çıkartamıyorum, Mösyö Piccard'ın hem büyükbabası, hem de babası başka serüvenlere imza atmış çok önemli iki mucid-alimdir.
Baba oğlunun tam tersine denizin altını yeğlemiş ve icad ettiği ‘batiskap’ aletiyle suların dibine inerek ellili yıllarda dalma rekoru kırmıştır.
Onun pederi, yani Bertrand Piccard'ın dedesi Auguste Piccard ise torunundan çok önce balona merak sarmış ve 1931 yılında on altı bin metreye yükselerek strosfer tabakasına giren ilk insan olmuştur.
Üstelik, son derece renkli bir şahsiyet oluşturduğundan da ‘Tenten’ çizgi - romanının desinatörü Belçikalı Herge, nam-ı diğer George Remy, o tarihten itibaren maceralara kattığı sağır ve unutkan ‘Profesör Turnesol’u Profesör Piccard'dan esinlenerek yaratmıştır.
Her zaman bulutlarda gezen ‘Profesör Turnesol’, gerçekten bulutlarda gezinmiş olan Auguste Piccard'ın yansıması olarak miras kalmıştır.
* * *
ŞİMDİ hepsini altalta dizelim:
Göklere balonla çıkan büyükbaba, suların dibine ‘batiskap’la inen baba, yine balonla dünya turu gerçekleştiren torun ve bizleri ‘Tenten’ sayfalarında aya, çöle, kutba götüren, üstelik küçük denizaltıyla ıssız ada koyunda hazine aramaya daldıran ‘Profesör Turnesol’, sonunda yine nereye varıyoruz ?
Tabii ki Jules Verne'e !
Bunların hepsi teker teker büyük romancının tahayyül dünyasında var ve hem maaile Piccard familyasının, hem de George Remy'nin Verne kitaplarını satır satır hatmettiği kuşku götürmüyor.
Çağımızımın bilgin ve yaratıcıları bugün dahi, önemli ölçüde, Jules Verne'nin ‘düşgücü imparatorluğu’ sayesinde bilgin ve yaratıcı oluyor.
Ben sizin yerinizde olsam çocuğuma hemen bir Jules Verne kitabı alırdım.
Sonra da, o kitap elinde uyuduğunda romanı kapar ve bitirene kadar sabahlardım. Göklerde uçar ve balonla emsalsiz bir yolculuk yapardım.
Daha önce okumuş olmak yetmez, hayalimin sınırlarını strosfer tabakasının da üzerine çıkartırdım.
Paylaş