Paylaş
Bakkaldan az biraz nevale düzecektim ama cebimde hiç nakit para yoktu. Tasa değil, benimkisi de dahil ilerideki caddede ibadullah banka otomatı var ya, onlara güveniyorum.
Fakat o ne! Daha sokağa çıktım ki bir yandan pat, küt, şırrak havada taşlar uçuşuyor; diğer yandan da göz yaşartıcı bombaların gazı hüngür hünhür ağlatıyor.
Gömleğimin yakasıyla maskelenip, n’oluyoruz diye zar zor köşeye kadar yürüdüm.
* * *
SANKİ 6-7 Eylül pogromu tekrarlanıyor. Cam çerveve paramparça, hepsi gitmiş.
Tam o anda da, omzunda “Eastpack” çanta, kıçında “Lee” blucin, ayağında “Nike” pabuç ve sırtında da kukuletası çekilmiş filanca sweet-shirt, keratanın biri koca taşla tüm otomatların teker teker icabına bakıyor. Hızını alamayıp, kırdığı ekranları bir de spreyliyor.
Zaten bir diğeri de yine spreyle, duvara “Yaşasın Leninist Gerilla Birliği” yazıyor.
Ötekiler ise hem yukarıdan aşağı kalkanlarla inen polise sapan fırlatıyorlar, hem de hep bir ağızdan “kahrolsun IMF” diye slogan haykırıyorlar.
Anlaşıldı, şunun şurasında 1 Mayıs’tan beri bu ikinci vukuat olduğuna göre, demek “gerillalar” (!) benim mahalleyi stratejik alan ilân etmişler ve de bir Latin Amerika “foko”su, bir Çin “kızıl üssü” veya bir Vietnam “Hoşimin pisti” olarak kullanmak kararı almışlar
* * *
NEYSE, madem Beyoğlu sokaklarında böyle bir gerilla savaşı sürmektedir ve madem civarda mevcut bütün para otomatları mortoyu çekmiştir, o halde bana tek çare kalıyor.
Gözyaşartıcı bombalardan zaten kızarmış yüzümü biraz daha kızartmam gerekecek.
Bakkala, “kuzum Celal efendi, bir ekmek, yarım kilo peynir ve beş gazete veriver, hesabı yarın öderim” diyeceğim ki, hayatımda ilk defa veresiyeye başvurmuş olacacağım...
Ve, “canın sağolsun, lâfı mı olur” diyen fakat protestoculara karşı burnundan gazap ve hiddet soluyan o Celal Efendi aşağıdan gelen haberi nasıl da çabucak almış!
“Tüh, bir Tophane esnafı kadar olamadık! Onlar haytaları bir güzel patakladılar ama biz burada nazik davranıp işi polise bıraktık” diye hayıflanıp duruyor.
Alev alev yanan ve sümkür sümkür akan genzimle ne cevap vermemi beklersiniz ki?
* * *
TABİİ aslında şu cevabı verebilirdim. Reçeteleri köhne ve tedbirleri insafsız IMF’nin asla matah bir şey olmadığını ve yeni dünyaya mutlaka ayak uydurması gerektiğini bilmeme, söylememe ve yinelememe rağmen İstanbul protestocuları için aşağıdaki tahlili yapabilirdim.
Onlar esas olarak zengin veya yarı zengin ülkelere özgü “kırıcılar”la, “otonomlar”la, yahut “karalar”la aynı sosyolojik sınıfın ve aynı marjinal isyanın mensubiyetini taşıyorlar.
Yani demek istiyorum ki, tıpkı 1 Mayıs’taki gibi, söz konusu gençlerin cüzi bir kesimi kenar mahalle lumpen proletaryasından iniyor ama, aslında onlar bile dahil ana eksen, refah toplumlarını belirleyen ve yukarıdaki çantaları, blucinleri, pabuçları, sweet-shirtleri edinmek şansına sahip olan; en azından bilinçaltında böyle bir irade taşıyan “lüks âsiler”den oluşuyor.
Artı, bu ortak hal ve oluş tarzları; bu simgesellik kodları; bu evrensellik sembolleri, kendileri reddetse dahi, özünde aynı protestocuları belki herkesten daha çok kü-re-sel kılıyor.
Daha artı, yine tıpkı diğer refah toplumlarının o “lüks âsiler”i gibi öylesine naiflik ve öylesine toyluk sergiliyorlar ki, Türkiye’nin en büyük metropolünün en çok kozmopolit semtine “Leninci gerilla” (!) sloganı yazacak kadar ipin ucunu kaçırıyorlar.
Üstelik, aynı uyanık Lenin’in bile her türlü eylemi “kitle çizgisi”yle sınırladığını dahi bilmedikleri için, işte bizzat “kurtarmaya” (!) çalıştıkları esnaftan bir araba sopa yiyorlar.
Her neyse, banka otomatı bugün tamir olacağına göre, bari “Leninci gerillalar” tekrar sökün etmeden ve IMF henüz gitmeden, hemen nakit çekip şu bakkal veresiyesini ödeyeyim.
Paylaş