Paylaş
Kasten, cevabı bugün askeri, cumartesi günü de Latince lûgatten okuyacağım.
* * *
YILLARDIR artık darbe olmayacağını, zira statükonun “stratejik ricad” durumunda olduğunu yazıyorum. Bu “stratejik ricat” deyimi yukarıdaki askeri lûgate dâhildir.
Terim, geri çekilişin zamanda kalıcı ve mekânda geniş olduğunu tanımlar.
Yani, burada söz konusu olan ricat, öyle güç topladıktan sonra yeniden sıçramak ve kaybedilmiş mevzileri tekrar kazanabilmek için gerçekleştirilmiş taktik bir manevra değildir.
Mecburi bir harekâttır, dönüşü yoktur ve statüko sahayı ve safı terk etmek zorundadır.
ÖTE yandan, geriye bakıp olayları mesafeyle irdelersek, aslında epey önce başlamış olan yukarıdaki sürecin esas fay hattını, Genelkurmay’ın e-muhtırası oluşturdu.
Cihet-i askeriyenin bu atılımı, gerilemenin farkında olan fakat yine de ricatın stratejik karakter arzettiğini henüz kabullenmeyen statükonun taktik taarruzuna tekabül etti.
Esas olarak da, yitirmiş olduğu mevzileri tekrar ele geçirmekten ziyade, 27 Nisan 2007 tarihinde sahip bulunduğu noktayı korumak ve orada sabit kalabilmek hedefini güttü.
Lâkin vahim kurmay hataya düşüldü. Ne taraflar arasındaki yeni güç dengesini, ne de muharebe alanındaki coğrafya engebesini hesaba kattığı için, taarruz daha baştan akim kaldı.
Püskürtülmesi bir yana, yenilginin dinamiği onu mevcut mevzilerinden de geriye itti.
Ve o andan itibaren de, ricatın tamamen stratejik boyut kazandığı ve eski statükoya artık asla dönülemeyeceği kesinlik arzetti. “Pro” veya “anti”, bu gerçek herkese dank etti.
Zaten işte ispatı: “Islak imza”yla birlikte sızan ve bizzat Genelkurmay bünyesinde hazırlanmış olan “durum değerlendirmesi” de yukarıdaki olguyu nesnel biçimde saptıyor.
ANCAK askerlik tarihini alıcı gözüyle incelersek, stratejik ricata geçmiş orduların dahi bir son şans girişimiyle ve çoğu defa mucizeye bel bağlayarak, biraz da yenilen pehlivan güreşe doymazmış misali, yeni karşı taarruzlar gerçekleştirmekten geri kalmadıklarını görürüz
Her hangi bir bağlantı kurmak için değil söz konusu askerlik tarihinde en somut ve en modern örneklerden biri olarak öğretildiği için de aşağıdaki örneği vereceğim.
2. Savaş Almanya’sı hem Doğu, hem Batı cephelerinde hızla geri çekilirken, 1944’ü 1945’e bağlayan kış aylarında mareşal von Rundstedt ve Model komutasındaki kuvvetler Belçika ve Lüksemburg’un Arden dağlarında “Ren’e Doğru” kod adlı harekâtı başlatmışlardı
Taarruzun hedefini, Amerikan ve İngiliz birlikleri arasındaki nispi boşluktan yararlanıp, kısa bir süre önce terkedilmiş Anvers limanını tekrar ele geçirmek oluşturuyordu.
Vakıa, ahı gitmiş vahı kalmış Alman ordusunun bu amaca ulaşıp ulaşamayacağı hala tartışma konusudur ama yine de, eğer küçük bir ABD tümeni Bastogne kasabasında direnmeseydi, nihayetinde savaşın kaderi değişmeyecek olsa dahi, o savaş uzayıp gidecekti.
İŞTE, 2007’deki e-muhtıranın akim kalmasından; yani stratejik ricatın kesinkes gün ışığına çıkmasından sonra bile, bunu hala hazmedemeyen statükonun şimdi de “ıslak imza” da somutlaşan yeni bir taarruz planlamasını, yukarıdaki çerçeveye oturtmak gerekiyor.
Bu, hem TSK’nın militarist kültüründen, hem de yenilmeye doymayan o statükonun mucize umudundan kaynaklanan bir “son şans” girişimidir. Ama cürmü kadar yer yakar.
Ok yaydan çıkmıştır ve hiçbir taktik harekât yukarıdaki stratejik ricatı önleyemez.
Hele hele, demokrasi ve sivilleşme mecrasında akan nehrin ters yöne çevrilip, aynı sularla yine stratejik bir karşı taarruza dönüştürülebileceğini sanmak, ancak hezeyan olur.
Askeri lûgatte sayfa bunları yazıyor ki cumartesi günü onu Latincesinden okuyacağım.
Paylaş