Paylaş
Onun, "siyaset farklı hayat tarzları arasındaki mücadeledir" tanımını kıstas aldı.
Oysa hayır, totalitarizmin Alman ideoloğu halt etmiş, asla da, kata da öyle değildir.
* * *
DEĞİLDİR, çünkü illá "mücadele" kelimesini kullanmak gerekiyorsa, o halde siyaset ancak ve ancak farklı "hayat düşünceleri" arasındaki mücadeleye tekábül edebilir.
"Hayat tarzı" bunun şekli uzantısıdır. "Öz" daima "biçim"i ve fikir de zikri belirler.
Meselá, sünnet varsayıp çember sakal koyveriyor ve ibadet haricinde de takke giyorsanız, bu sakálet içsel bir düşüncenin, inancın, fanatizmin falan dışavurumunu yansıtır.
Öyle olduğunuz için sofu değilsinizdir. Tam tersine, sofu olduğunuz için öylesinizdir.
Ve o sofuluktan caydığınız takdirde, yüzde doksandokuz virgül doksandokuz ihtimalle sinek kaydı tıraş olur ve muhtemelen de başınıza beyzbol takımının kepini geçirirsiniz.
Yani, "hayat düşünceniz" değiştiği ölçüde "hayat tarzınız" da değişir. Değişecektir.
İşte siyasi mücadele de bu birincinin farklılığında gerçekleşir ki, ikinci yalnız etkilenir.
* * *
ANCAK, ne Aktan’ın nasyonal sosyalist Schmitt’i baş tácı etmesi, ne de Nazi hukukçunun bu siyaset tanımını yapması tesádüf ve masûmiyet arzediyor.
Emekli elçi entelektüel anlamda aydındır ve neyi ne için referans aldığını iyi bilir.
Zaten, ırkçı sağ ve otoriter Katolisizmden kayıp Hitler’e yamanan aynı Karl Schmitt’in en baştan beri en temel özelliğini, hümanist aydınlanmacılığa olan düşmanlığı oluşturur.
Teorisinin özü, cebri kutsallığı ortadan kaldırdıkları; yani yurttaşı özgür kıldıkları için liberal devlete ve pozitif hukuka duyduğu nefret üzerine oturur. Onların tarafsızlığını reddeder.
Dolayısıyla, Aktan’ın Schmitt tercihi kendi açısından gayet isabetlidir.
Çünkü Renanyalı ideolog hem MHP adayından çok, çok önce "tarafsızlık ötesi pederşahi" devlet teorisine "ağababalık"; hem de yeni tür bir cebri hukuku bu defa "seküler mukaddesiyatçılık"la donatmak girişimine öncülük yapmıştır.
Yani, emekli elçinin "her şey devlet için" fetişizmi ve ona "her şey mübáh" dürtüsü, "egemenci meşruluk" adına liberal hukuku tepe tepe çiğnemiş Carl Schmitt’te hayat bulur.
* * *
ZATEN buradan itibaren, tabii yine Schmitt’e atfen liberalizmi "siyasetin doğasını değiştirmek gibi boş bir hayal" diye tanımlaması dahil, Gündüz Aktan’ın evrensel demokrasiye karşı duyduğu derin ve vahim hasmaneliği açıklamak kolaylaşıyor.
Çünkü, özünde araç olan ve her halükárda da modernite çağında yurttaşa karşı tarafsız ve mesafeli durması gereken devleti "tarafsızlık ötesi" kılmak istiyorsanız, akan sular durur.
Nasıl ki, yukarıda siyasi mücadele tanımını "hayat düşüncesi"nden "hayat tarzı"na çevirip onu dejenere etmiştiniz, burada da aracı amaca dönüştürürsünüz. Carl Schmitt’in izindeki Gündüz Aktan gibi, devleti kendi "kutsal"ınızın "taraf"ı olmaya zorlarsınız.
* * *
OYSA, buradaki her "kutsal"ı ve her "taraf"ı bileği güçlü olan saptar. Dayatır.
Pazu kuvveti ise asla bir doğrululuk ve bir yanılmazlık kıstası değildir. Asla da olamaz.
Alman hukukçunun kılıfına uygun yasalar ürettiği Nazizm de buna en bariz örnektir.
Zaten işte bu dehşet tehlikeyi öngördüğü içindir ki, liberal devlet ve pozitif hukuk kavramları mümkün mertebe tarafızlık ve mümkün mertebe "lá-kutsiyet" üzerine oturur.
Tamam mükemmel değildir ama, MHP adayı emekli elçinin "yağlı urgan" teorisi üreteceği projelerden bin deva evládır ki, buna cumartesi değineceğim.
Paylaş