AKP’ye yalan emsál

"STATÜKO zaptiyeleri" yine yalan söylüyorlar. Yine işkembe-i kübradan atıyorlar.

Eh, AKP’ye yönelik "hukuki darbe"de minareye kılıf gerekiyor ya, uydur bakalım.

Dolayısıyla, son bir haftadır da aşağıdaki tahrifatı dillerine ve kalemlerine doladılar.

Önce, hiç utanmadan ve hiç sıkılmadan, "böyle şeyler Batı’da da olur" diye girizgáh yapıyor ve hemen ardından, Belçika’daki "Flaman Bloku" partisinden dem vuruyorlar.

Zira, "VB" kısaltmasını kullanan bu şoven ve ırkçı kurum, dört yıldır yine aynı rumuz altında, fakat "Flaman Çıkarları" (Vlaams Belang) ismiyle siyaset sahnesine çıkıyor.

İşte bizim hazretler de buradan hareketle, aynı partinin yasaklandığını yumurtluyorlar.

Tekrarlıyorum, böyle bir mugaláta baştan sona kadar yalandır ve de kuyruklu yalandır.

* * *

HAYIR, tahrifatın aksine, Belçika Danıştay’ı "Flaman Bloku"nu asla yasaklamadı.

Bu parti 14 Kasım 2004’deki Anvers kongresiyle kendini gönüllü olarak feshetti.

İsim değiştirdi ve daha o an, tamamen aynı program ve üyeler etrafında tekrar kuruldu.

Bunun ilk nedenini, yerel seçimler arifesinde "imaj yenilemek" çabası oluşturuyordu.

Diğeri ise, Gent şehir mahkemesi partinin yan örgütlerini "ırkçılık" suçlamasıyla ağır para cezasına çarptırdığı için, "papelleri kaptırmamak" açıkgözlüğünden kaynaklanıyordu.

Ve Kuzey’de yüzde yirmi oy alan "VB" hálen Parlemanto’da 19 temsilciye sahiptir.

Dolayısıyla, sakın ha, bizim "statüko zaptiyeleri" demokratik hukukla özdeşleşmiş o Benelüks ülkesini "despotik hukuk" sultası altındaki Türkiye’ye bir daha örnek vermesin.

Yalanı dahi yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar ki, sipsivri Pinokyo burunları uzuyor.

* * *

ÖTE yandan, bırakın Belçika’yı falan, rejimin kökleştiği bütün çoğulcu ülkelerde ne zırt pırt parti kapatılır; ne de kapatılması için, gazete kupüründen "iddianame" hazırlanır.

Demokrasiler çocuk oyuncağı değildir. Onların ayrılmaz parçası olan siyasi kurumlar ise "hakimler"in iki dudağı arasından çıkacak fetváların yaz - boz tahtası hiç değildir.

Ve yegáne yasaklama istisnalarını, şiddeti fiilen savunmak; başka ülke casusu olmak ve evrensel hukuk tarafından insanlık suçu addedilen Nazizmi álenen sahiplenmek oluşturur.

Zaten 2. Savaşı nihayetinden itibaren yakın Avrupa tarihi incelendiğinde, sonsuz nadir de olsa, kapatılmış tüm siyasi kurumların yukarıdaki kategoriler içinde yer aldığı ortaya çıkar

* * *

NİTEKİM, Bask tedhiş örgütü "ETA"nın legal kolu olduğunu bağıran ve hep çeşitli isimler altında zuhur eden "Batasuna", konjonktüre göre, İspanya’da ara sıra yasaklanmıştır.

Ama daha geçen ay gerçekleşen seçimlere de "Aukera Guztiak" adıyla katılmıştır.

Öte yandan, Batı Alman Komünist Partisi "KPD"nin 1956 yılında kapatılması, söz konusu kurumun Doğu Berlin tarafından idare ve finanse edildiğinin ispatıyla gerçekleşmiştir.

Fakat yine de 1968’den itibaren "DKP" adıyla tekrar faaliyet göstermeye başlamıştır.

Ancaaak, kasten cımbızla seçtiğim bu çok istisnai iki örneğe rağmen ne Kuzey İrlanda’daki "İRA" terörünün uzantısı olan "Sinn Fein" Birleşik Krallık’ta; ne, táa 1946’dan beri neo -faşizmin kitle partisi oluşturan "MSI" İtalya’da; ne de, her ikisi birden neo-nazizmle gerdeğe giren "NPD" Almanya’da ve "FPÖ" Avusturya’da siyaset sahnesinden uzaklaştırılmışlardır.

Eee, AKP yasağına emsál arayanlara göre hani "Batı’da da böyle şeyler oluyordu?"

* * *

EVET evet, bizim "statüko zaptiyeleri"nin özrü ve yalanı kabahatinden de büyük.

İslami hassasiyetten demokratik bir kurum olan AKP’yi yukarıdaki partilerle kıyaslamaya kalkışmak cüretkárlığı yetmiyormuş gibi, bir de minareye kılıf ararken, o kılıfın örnek verdikleri klise kulesine dahi hiç uymadığını bilemeyecek kadar cehalet sergiliyorlar.

Onların yalanından kim ölmüş? Ama gerçeği haykırmak da demokratların boyun borcu.
Yazarın Tüm Yazıları