AB krizi

HADİ hayırlısı, Yunanistan şimdilik vartayı atlatmış gözüküyor.

Haberin Devamı

Ama dikkat, bilhassa “şimdilik” diye vurguladım. Zira külli miktardaki AB yardımına ve yüksek faizli tahvillere rağmen piyasalarda ciddi bir güvenin oluştuğu söylenemez.

Her halükarda, bugünkü yazımda Atina’daki yerel krize değil onun daha gerisindeki ve daha derinindeki genel ve esas krize değineceğim.

Yukarıdaki Avrupa Birliğini kastediyorum!

* * *

ÖYLE, zira batı komşumuzdaki iktisadi buhran aslında Brüksel’de hanidir hüküm süren “kimlik buhranı”nın gözler önüne serilmesi açısından bir turnusol kağıdı işlevi gördü.

İlkin, Topluluk bünyesinde daima “motor güç” addedilmiş olan Almanya-Fransa çiftinin hiç de uyumlu bir izdivaç yaşamadığı artık ayan beyan ortaya çıktı.
Zaten daha önce Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin iç borçlanma, Merkel’in ise tam tersine kemerleri sıkma politikasıyla netleşmiş olan bu çelişki Yunanistan kriziyle birlikte artık gizlenemez hale geldi.

Kasa durumundaki Federal Cumhuriyet’in Paris’in aksine Atina’ya keseyi açmakta çok zorlu davranması, hatta Berlin’deki bazı ağızların işi “gerekirse ‘euro’dan vazgeçilir” cümlesini telaffuz etmeye vardırması, sırf çift arasındaki zıtlaşmayı yansıtmakla kalmadı.

Bunun ötesinde, bizzat AB bütünündeki kırılganlığın delilini sundu.

* * *

Haberin Devamı

EVET böyle bir kırılganlığın delilini sundu, çünkü şu kesin ki, bırakın “eurodan vazgeçilmesi”ni falan, bu ihtimalin ciddi ciddi ifade edilmesi dahi orta-uzun vadede “Avrupa ütopyası”nın nihayet bulması anlamına gelir.

Zira şimdiki durumda AB’yi AB yapan ve onu cazibe merkezi kılan temel olgu ortak para birimidir. Ekonomik özelliğinin çok ötesinde, euro politik mihenk taşıdır.

Bunun bir varsayım olarak bile “sallantıya girmesi” ise, hadi büyük konuşup Topluluk’un dağılmasını getirir demeyelim ama, aynı Topluluk’un bir daha toparlanmamasını getirir.

Merkez-kaç güçler hızla ivme kazanır ve Brüksel odak olmak işlevini yitirir.

Nitekim de Balkan’daki potansiyel aday üyelerin Atina krizine paralel gelişmeler ertesi daha şimdiden tereddüt ve endişelere kapılması bunun ilk göstergesini oluşturuyor.

Dolayısıyla, şu an için bertaraf edilmiş gözükse bile Yunanistan’dan sonra İspanya, Portekiz, hatta belki İtalya veya başka bir yerde buhran başgösterdiği ve Berlin’den de yine pamuk elleri cebe atması istendiği takdirde, Almanya ebedi kasiyerliğe yanaşmayacağı için “euro’nun encamı” hakkındaki tartışmalar gündemin en zirvesine oturacaktır.

Ve dediğim gibi, o “euro’nun encamını” tartışmak da özünde “AB’nin encamını” tartışmak anlamına gelecektir.

* * *

ASLINDA tüm bunlar Avrupa Birliği’nin iktisaden zayıfladığı anlamına gelmiyor.

Bir Yunanistan ve onun kısmi benzerleri bütün organizmaya mal edilemez.

Fakat tabii ki kabul, hiç şüphesiz Yaşlı Kıta eski “pırıltısını” yaşamıyor. Ekonomik mihraklar dünyanın farklı coğrafyalarına kayıyor. Ama yine de o Avrupa Birliği hem hayat standardı ortalaması, hem de üretim verimliliği açısından en başlara güreşmeyi sürdürüyor.

O halde, başta kullandığım deyimle AB’nin “kimlik krizi” nereden kaynaklanıyor?

* * *

Haberin Devamı

SİYASETTEN! Evet evet, Avrupa’nın krizi özünde iktisadi değil siyasidir!

Daha doğrusu, yukarıdaki ütopyayı asgari gerçekçilikle donatacak genel bir politik stratejinin inşa edilememiş olması AB’nin yaşadığı buhranın temel nedenini oluşturmaktadır.

Ve Türkiye’nin üyeliğine ilişkin “ayak sürümeler” de aynı siyasi strateji yoksunluğundan kaynaklanmaktadır ki, bu konuya yarın değineceğim. 

Yazarın Tüm Yazıları