Paylaş
Çin atasözü ‘tek bir kırlangıç yuva yaptı diye bahar geldi sanma’ der. Bizim de bu Konfüçyüs doğrusunu iyicene, ama iyicene bellememiz gerekiyor.
Çünkü bazılarımız, bırakın yuva yapmayı kuş zemheri ayında kazaen şöyle bir ötecek olsa baharın değil, neredeyse yazın geldiği müjdesini veriyor.
Tir tir titrenen bir kara kışta Temmuz sıcağı havasına giriyorlar.
İşte şu sıralar böyle bir örneği AB'yle olan ilişkilerde yaşıyoruz.
* * *
NEYMİŞ, Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin Brüksel ziyareti ertesinde Ortak Pazar sözcülüğü tarafından yayınlanan bir basın bildirisinde Ankara'nın adı ‘üyeliğe aday on iki başkentten biri’ olarak zikredilmiş.
Neymiş, aynı Komisyon, Topluluk'un Türkiye'ye vermeyi öngördüğü kredileri Yunanistan ipoteğinden kurtarabilmek amacıyla bu kredilerin ‘kalkınmakta olan ülkeler fonu’ndan karşılanması için taktik geliştirmiş...
Ölme eşeğim, ölme! Fakat bizde bir sevinç ve bir tafra ki sorma gitsin.
Ankara'daki resmi ağızlara bakarsanız basın bildirisiyle Türkiye'nin aday statüsü benimsenmiş ve kredi atılımıyla da üyelik perspektifi ivme kazanmış...
El insaf!
* * *
BİR kere Brüksel'in basın bildirisi sadece retorik bir anlam taşımaktadır.
Türkiye'nin ‘üyeliğe aday on ikinci devlet’ şeklinde zikredilmesi AB'ye somut yükümlülük getirmez. Mevcut hukuki durumu teyid etmekten öteye gitmez.
Çünkü hali hazırdaki anlaşmalar uyarınca Ankara zaten ‘üyeliğe aday’dır.
Yürütme organı sıfatıyla sırtında yumurta küfesi olmayan bir Komisyon'un her gün onlarcasını yayınladığı bir basın açıklamasında yukarıdaki ifadeye yer vermesi diplomatik planda bir parmak bal çalmaktan başka bir şey değildir.
Dolayısıyla, Türkiye'yle ilişkileri iyileştirmek için kendi yetki alanında çaba gösteren AB kurumunun karar yetkisinden yoksun olduğu unutulup onun tek bir kırlangıç gibi hafiften ötmesiyle baharın gelmekte olduğu ilan edilemez.
* * *
ÖTE yandan, yine aynı Brüksel Komisyonu'un yine aynı ‘iyileştirme’ çabaları çerçevesinde Türkiye'ye kredi aktarmak için yöntem aradığı doğrudur.
Ama insaf eyleyiniz, Gümrük Birliği tahahütlerin bile çok çok altındaki rakkamların konuşulduğu ve global meblağa oranla devede kulak kalan bir para dilimin serbest bırakılması olasılığı-o da eğer Atina engeli aşılabilirse-Ankara'nın üyelik hedefini perçinleyen bir gelişme olarak sunulabilir mi?
Doğrusu, diğer aday başkentlerle kıyaslandığında komik kaçan bu kredilerin ‘üyeliğe adım’ diye takdim edilmesine değil kırlangıçlar, kargalar bile güler.
Kaldı ki, Yunanistan'ı devre dışı bırakmak için taktik manevra olsa dahi paranın ‘kalkınmakta olan ülkeler fonu’ndan sağlanmaya çalışılması düşündürücü bir gelişmedir. Ankara skalasının aşağıya indirilmesi tehlike içermektedir.
Hem aday üyelikten dem vurmak, hem de ikinci sınıftan üçüncü sınıfa düşmüş bir kategoriden yardım görmek objektif olarak başlıbaşına bir çelişkidir.
* * *
KENDİMİZİ aldatmayalım, Brüksel-Ankara ilişkilerinde kış, en azından güz havası hüküm sürmektedir. Tek bir kırlangıcın ötmesiyle bahar gelmemiştir.
Kuşkusuz, bu, Türkiye'nin AB'den cayması anlamına gelmez ve de gelmemelidir.
Mevcut badireli döneme rağmen ülkemizin tercihi kalıcı olmak zorundadır.
Ancak, tercihler, mevcut durumu nesnel biçimde saptayarak ve ona uygun siyasetler geliştirilerek sürdürülebilir. Hayaller ve kandırmacalarla değil!
Baharın gelmesi için yürütme organı Komisyon, danışma organı Parlemanto ve karar organı Konsey bütün AB kırlangıçlarının hep beraber yuva yapması ve hiç çatlak ses çıkmadan onların tümüyle ‘Türkiye’ diye şakıması gerekmektedir.
Oysa henüz bugün ortada ne böyle yuvalar, ne de bu cıvıltılar vardır.
Paylaş