Paylaş
Eh, bugün 2010’a siftah ettiğime göre, oyunbozanlığa kalkışmadan geleneğe saygıda kusur eylemeden bari ben de aynı vazifeyi yerine getireyim.
Ve de kendi bakış açımdan yola çıkarak, lâfı hiç uzatmadan fakat “esas olarak” diye altını çizdikten sonra, 2009’un Türkiye için “mükemmel” bir yıl olduğunu saptayayım.
* * *
BİLİYORUM, yukarıdaki sıfatı kullanmış olmam şimdi pek çok kişiyi şoke edecektir. Üstelik de kazan kaldıracak kesimi sırf her şeye marazi ve travmatik bir iktidar düşmanlığıyla bakan ve bitmiş üçyüz atmışbeş günün üçyüz atmışbeşinde de sabahtan akşama kadar felaket tellallığı yapan “statüko zaptiyeleri” ve onların yandaşları oluşturmayacaktır.2009’u “mükemmel” diye tanımlamam aynı zamanda, ülkeye ve hayata daha mutedil, daha ılımlı, daha uzlaşmacı, daha demokrat yaklaşan kişileri bile yadırgatacaktır.Çünkü doğru, genel iktisadi krizinin Türkiye üzerindeki etkilerini saymasak bile daha ilk bakışta, siyasi planda da sonsuz kaotik bir takvim çevirdiğimiz izlenimi uyanıyor.
Hangi birini sayayım?
* * *
MESELÂ, ebedi “dokunulmazlar”a bile nihayet dokunmaya cesaret eden Ergenekon Davası’nın “öz” itibariyle hayati ve tarihi bir viraj oluşturmasına rağmen, soruşturmanın aynı zamanda çok vahim usul hukuku ihlallerine zemin hazırladığını mı söyleyeyim?
Yahut, en az yukarıdaki kadar hayati ve tarihi olan “Kürt açılımı”nın hem hükümet kanadındaki acemilikten, hem de Türk ve Kürt şovenleri arasında oluşmuş olan “kutsal ittifak”ın buna çomak sokmasından dolayı “rölantiye alınmasına” mı ekleyeyim?
Veya listeyi, 2009’un kronolojik sıralamasında sondan başa doğru ilerleteyim.
Örneğin, TSK’nın “kozmik” karargâhlarına dahi artık sivil yargıçların girebildiğini ve de zaten, geçmişte ülkeye kışla nizamı reva görmüş o TSK’nın bugün “fırkateynli ihtarlar” la (!) bile toplumu susta durduramadığını; artı, Kürtler için legal bir “nefes borusu” işlevi gören DTP’nin kapatılmasıyla siyasi ufuksuzluğun tekrar ortaya çıktığını ve nihayet, “titreyip kendine dönen” CHP’nin Dersim katliamını açık açık sahiplenmekle, kökü kazınmak istenmiş kolektif hafızayı tazelemek gibi bir görevi yerine getirdiğini vurgulayayım.
Daha artı, gazeteci Şamil Tayyar mahkûmiyetlerinin, eşitsizlik balyozu Danıştay kararlarının, askeri ve sivil suikast girişimlerinin, kurutulmuş ıslak imzaların, ayağa düşürülmüş telekulak dinlemelerinin, kafese sığmayan kafes planlarının birbiri ardına gündeme düştüğünü kaydederek, biten yılın yukarıda belirttiğiminin tam tersine, hiç de “mükemmel” bir bilançoyla noktalanmadığını saptayayım.
Oysa dikkat, söz konusu sıfatı kullanırken “esas olarak” diye altını bilhassa çizmiştim
* * *
EVET, bu kaotik tabloya rağmen 2009 “esas olarak” bizim için “mükemmel” geçti.
Çünkü o “esas”ı Türkiye’nin kabuk değiştirmesi oluşturuyor. Ülke devinim yaşıyor.
Oysa, böylesine dev bir dönüşüm bir çırpıda gerçekleşmeyecek. Zamana yayılacak.
Dolayısıyla, geçen yıl tanık olduğumuz çelişkiler, zıtlaşmalar ve hesaplaşmalar, yıkılan ve yıkılması mukadder olan eski statükoyla, ancak o çelişkilerin, o zıtlaşmaların ve o hesaplaşmaların nihayetinde kurulacak olan yeni statüko arasındaki mücadeleye tekabül etti.
Nitekim, stratejik ricatta olsa bile, hem eski statüko can havliyle taktik karşı saldırılara geçti; hem de henüz çok acemi ve bazen de çok bağnaz olan yeni statüko vahim hatalar yaptı.
Ve bilge sözdür, denizler dalgalanmadan durulmaz. Kaosa inmeden kozmosa çıkılmaz.
Ve işte o dalgalanmanın yükseldiği yıl olduğu içindir ki de, 2009 “mükemmel” geçti.
Paylaş