1989 yazıları (I): En kısa yüzyıl

OTUZDÖRT gün sonra, yani 9 Kasım’da, Berlin Duvarı’nın yıkılışının yirminci sene-i devriyesini idrak edeceğiz. Aslına bakarsanız, modern tarihi değiştirmiş olan bu çok, ama çok büyük olay hem “en uzun yıl”ın, hem de “en kısa yüzyıl”ın zirve noktasını oluşturuyor.

Haberin Devamı

Açıklayayım:

* * *

BURADAKİ “en uzun yıl” deyimiyle 1989’u kastediyorum.

Yani, Mihail Gorbaçov’la birlikte SSCB’de esmeye başlayan kısmi özgürleşme rüzgarlarının Polonya’dan itibaren Doğu Avrupa’da ani fırtınaya dönüştüğü ve tüm komünist rejimleri birer kağıttan şato gibi üfürdüğü o sonsuz yoğun; dolayısıyla da o sonsuz uzun üçyüzatmışbeş günlük takvimden söz ediyorum.


İşte, eski çağı kapatmış olan bu 1989 dünya ve Türkiye açısından hayati önem taşıdığı; artı, Duvar’ın yıkılışından yirmi sene sonra dahi hâlâ yeni sistem inşa edilemediği için, ben yıl sonuna dek “1989 yazıları” adı altında genelleyeceğim bir dizi makale kaleme alacağım. Aktüaliteyi kaçırmamak kaygısıyla da bunu tefrika haline getirmeyeceğim. Günlerin akışına ve yirmi yıl öncesinin hatırlatmalarına göre, düzensiz aralıklarla konuya döneceğim. 

Haberin Devamı


“En uzun yıl”
a ilişkin bu açıklamadan sonra, şimdi ona zıt “en kısa yüzyıl”a gelelim.

* * *

BUNUNLA bütün bir 20. yüzyılı kastediyorum. Zaten herhangi bir yüzyıl nedir ki?


Alt tarafı, insanların icât etmiş olduğu kolaylaştırıcı, ama sanal bir zaman dilimidir.


Nitekim, Latincede “kuşak”, “nesil” anlamına gelen “saeculum” sözcüğünden türemiş olan bu kelime ilk Roma döneminde otuzüç senelik bir döneme tekabül ederdi.


Çift sıfırlı rakamlarla nihayete ermesi neden sonradır.


Ve her halükarda, eğer yukarıdaki insanlık tarihini etkilemiş virajları; artı, söz konusu virajlar arasındaki sürekliliği referans alırsak, bir asır illâ aritmetik yüz yıla denk gelmez.


Bazen daha çabuk, bazen de daha geç noktalanan yelpazelere yayılır.

* * *

ÖYLEDİR ve örneğin, 19. asrın 1801’de başladığı ve 1900’de bittiği varsayılır.


Ancak, en azından Batı âlemine damga vurmuş olaylardan yola çıkarsak, bu asrı 1789 Fransız Devrimi’yle başlatmamız ve 1914 1. Cihan Harbi’yle de sona erdirmemiz gerekir.


Birincisi gibi ikincisi de muazzam dönüşümlere yol açmıştır. Arada yaşanmış olan devrede ise belirli bir devamlılık, belirli bir istikrarlılık, belirli bir “ana hat” mevcuttur.  

Haberin Devamı


Dolayısıyla, 19. asrın aslında yüz değil yüzyirmibeş sene sürmüş bir “uzun yüzyıl” olduğunu söylersek, hiç de yanlışa düşmüş sayılmayız.


Oysa 20. asır bunun tam tersidir!

* * *

TAM tersidir, zira aynı 20. yüzyıl aynı Cihan Harbi’yle ve yine aynı 1914’de başladı.


Berlin Duvarı’nın yıkıldığı 1989’da da bitti. Bütün ömrü topu topu yetmişbeş yıldır.


Ve, bu “en kısa yüzyıl”ı noktalayan o 1989’a dek yaşanmış olan bütün olaylar, bütün gelişmeler ve bütün hercümercler aslında hep o 1914’ün uzantısıdır.

Kesin devamlılık vardır.


Başka bir deyişle, bizimkisi dahil imparatorlukların tasfiye olması; bizimkisi dahil geç uluslaşma ve anti – sömürgeleşme atılımlarının başlaması; komünizm, faşizm, nazizm gibi totalitarizmlerin hükümranlık kurması; insanlık tarihindeki en korkunç vahşetlerin gemi azıya alması; 2. Savaş’ın, kolonyal savaşın, Soğuk Savaş’ın patlak vermesi; dolayısıyla da 1989 nihayetinde Duvar’ın yıkılması, bunların tümünün ve tümünün kökeni hep 1. Harp’tedir!

Haberin Devamı


Dolayısıyla, “en kısa yüzyıl” 20. asrı noktalamış “en uzun yıl”a, yani 1989’a varmak için önce o yüzyılı başlatmış 1914’e dönmekgerekiyor ki, başka bir yazıya bırakıyorum. 

Yazarın Tüm Yazıları