1 Mayıs kirazı

BUGÜN 1 Mayıs ve kimine göre bahar, kimine göre de emek bayramı kutlanıyor.

Biri diğerine engel değil, ben her ikisini birden sahipleniyorum.

Çünkü, hem baharı sonsuz seviyorum, hem de emeğe sonsuz saygı duyuyorum

Fakat buna rağmen, Taksim Meydanı restleşmesine ilişkin tek satır yazacak değilim.

Yeni bir tatava çıkmamasını temenni ediyorum, o kadar!

* * *

SONRA, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın "ayaklar baş olamaz" sözü hakkında da öyle uzun boylu yorum yapmayacağım.

Cümleyi tabii ki "dehşet verici" (!) buluyorum. Tabii ki reddediyorum.

Hele hele, Anglosaksonların "politically correct" diye tanımladığı şu "kitabına uygun konuşmak" çağında, böyle bir şeyin söylenebilmiş olmasına daha da çok şaşırıyorum.

Fakat bugün bahar iyimserliği var ya, o halde "şer"de "hayır" keşfetmeye çalışayım.

* * *

YANİ, yanlış manlış, eğer Erdoğan böyle bir saptama yapıyorsa, bu demektir ki, şimdiye dek "İslami cihet"i büyük ölçüde belirlemiş olan bir kompleks artık yıkılmaktadır.

Başka bir deyişle kendi "ben"ini "baş" addeden bir dışavurum, bundan böyle o "ben"ini "ayak"la özdeşleştiremez.

Dolayısıyla da, "iktisadi mağduriyet" ekseninde siyaset üretemez.

Eh, 1 Mayıs’taki "maná ve ehemmiyet"in son tahlilde "sınıf mücadelesi" üzerine oturduğu göz önüne alınırsa da, yukarıdaki olgu aslında çok önemli bir gelişmedir.

* * *

DAHA sonra, gerçekten inanılmayacak yüzsüzlük ve gerçekten inanılmayacak fodulluk, Türkiye’deki 1 Mayıs’a toz konduran diğer bir kepazeliğe de fazla değinmeyeceğim.

Zira düşününün ki, bütün dünyada ve bütün tarihte daima ve daima en-ter-nas-yo-nal kelimesiyle özdeşleşen o 1 Mayıs bir tek bizim ülkemizde "ulusalcı içerik" (!) kazanıyor.

Ergenekon irtibatlı "karanlıkçı maocular"dan "ordu göreve" pankartlı ajan-provokatörlere dek, her boy ve her soydan "ulusalcı" zevát, marşının adı dahi söz konusu ideolojiye tamamen zıt olan "uluslararası proletarya günü"nü sahiplenmeye yelteniyor.

Pes ki pes ama n’apim, ne halleri varsa görsünler!

* * *

ASLINA bakarsanız, ben bugün yalnız, "Kiraz Vakti" adlı Fransız şarkısını tercüme etmek istiyordum. O kadar! Başka hiçbir şey yazmayacaktım.

Çünkü, duyarlılığını zaten çok sevdiğim bu şarkı, ilk başta hiç ilgisi olmamasına rağmen giderek, önce 1871 Paris Komünü ayaklanmasıyla; ardından da 1 Mayıs kutlamalarıyla özdeşleşmiştir.

Nitekim, Fransızca konuşan ülkeler zaten bir yana; başka dillere uyarlandığı için diğer pek çok memlekette de, yürüyüş ve şenliklere hep "Kiraz Vakti" eşlik eder.

Bir nümayiş korteji, bir şölen pikniği, halk balosu yoktur ki, güftesi Jean - Paptiste Clement’e, bestesi de Antoine Renard’a ait olan şarkı akordeon eşliğinde söylenmesin.

İnsanın içi gider. Hem hüzünler, hem romantikalar, hem de iyimserlikler iner.

Zira buradaki kiraz metaforu kızıl bayrağın isyan rengini simgeleştirdiği ölçüde, bahardan yaza doğru ilerleyen mevsimin hayat sevincini de sembolize eder.

* * *

AMA tercüme edemedim. Zor geldi. Yalap şalap biçimde içine etmek de istemedim.

Dolayısıyla, 1 Mayıs’ın "maná ve ehemmiyet"ine rağmen, hem baharın sevinç, hem de emeğin özgürlük rengiyle bütünleşen o cánım kirazı bugün size tattıramayacağım.

Olsun, kiraz henüz turfanda ve de sevinç ve özgürlük her 1 Mayıs ufukta!
Yazarın Tüm Yazıları