ATO Başkanı Gürsel Baran: Getirin bir milyon kişiyi, iş bulalım

‘İddialıyım, bugün getirin bir milyon kişiyi, iş bulalım. Hatta belki daha fazlasına bile ihtiyaç var.’

Haberin Devamı

Bundan sonra her hafta bu sayfada, başkentte ekonomiye yön verenlerle buluşacağız. Hayatın her alanını ve tabii ki ekonomiyi konuşacağız. Eko-Nabız’ın ilk konuğu ise geçen günlerde tamamlanan seçimlerde güven tazeleyen Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran... ATO Başkanı Baran, işsizlikle ilgili tartışmalara, “Getirin bir milyon kişiyi, iş bulalım” çıkışıyla yanıt verirken, özel sektörde de başka iş yerlerine geçişlerde ‘muvafakat alınması’ önerisini getiriyor. Baran’la yaptığımız keyifli sohbetin ana başlıkları şöyle:

ATO Başkanı Gürsel Baran: Getirin bir milyon kişiyi, iş bulalım

* Ticareti nerede öğrendiniz?

1960 doğumluyum. Babam devlet memuru, annem ev hanımıydı. 4 kardeşiz biz. Öyle olunca ekonomik olarak imkânlarımız sınırlıydı. Ben her yaz bir yerde çıraklık yaptım. Bir yaz yorgancıda, bir yaz markette, bir yaz spor malzemeleri satan bir dükkânda... 15-16 yaşındaydım, babam 19 Mayıs Stadyumu’nda bilet kesme işini buldu, ek iş olarak. Biz de gidip gelirken fark ettik ki maç izlemeye gelenler eski gazete arıyor. Çünkü yerler beton. O yıl 2 kardeş, her hafta sonu orada gazete sattık. Dolmuşla bir yere kadar gidiyoruz, Ulus’tan da çuvalla gazeteleri taşıyoruz... İşin bir de güzel tarafı var. Sermaye hiç azalmıyor, akşamları gazeteleri tekrar topluyoruz. Annem onları ütülüyor, katlıyor, kullanıma hazır hale getiriyor. Bir nevi döner sermaye. Babam 20 lira kazanıyorsa biz 100 lira kazanıyorduk. Çıraklık bende hiç bitmedi. Ulus Endüstri Meslek Lisesi’nde okurken de elektrik malzemesi satan bir dükkânda çalışıyordum. Okuldan önce dükkâna gider, temizliği yapar, okula geçerdim. Aralarda tekrar gelir, akşamları da dükkândan eve giderdim. Bu inanılmaz bir süreç. Alımı, satımı, insan ilişkilerini hep sahada öğrendim. O arada babam emekli oldu. Yıl 1980... En büyük hayali de bir ev sahibi olmak. Ama gitti geldi, o paraya bir ev bulamadı. Bir gün geldi ve dedi ki: “Ben evi alamadım. Alın bu para sizin sermayeniz olsun.” İşte o sermayeyle biz iki kardeş inşaat malzemeleri üzerine bir dükkân açtık. YİBA Çarşısı’nın 3’üncü katında... Daha sonra başka bir yere taşındık. Şu anda da 22 kişi çalıştırıyoruz. Tüm sistem başladığımız gündeki gibi sürüyor. Başka bir firmaya da süreç içinde ortak olduk. Yıllar geçti ama ben babamın 40 yıllık emeğini bize emanet etmesini asla unutmadım. Sonrasında hayalindeki o evi de alabildik ona.

Haberin Devamı

ATO Başkanı Gürsel Baran: Getirin bir milyon kişiyi, iş bulalım

Haberin Devamı

* Uzun yıllara dayalı bir ticari hayatınız var, bu tecrübelerden yola çıkarak neyi önerirsiniz?

Benim temelde gördüğüm bir sorun, biz aileler olarak çok doğru davranmıyoruz. Çocuklar üniversiteye gitmediğinde onları suçluyoruz. Oysa hayat çok yönlü. Mesela ben de üniversiteye gitmedim ama seçtiğim yolda bir eksikliğim de yok. Herkesin üniversite mezunu olması gerekmiyor. Ara elemanlarda gerçekten ciddi bir sıkıntı var. Böyle denilince herkes sanayide ara eleman ihtiyacı diyerek olaya bakıyor ama öyle değil. Mesela satış ve pazarlama da çok önemli bir ara alan. Benim bir elemanım var, ilkokul mezunu ama satış ve pazarlamada o kadar iyi ki asgari ücretin 4-5 katı geliri var. Muhasebe alanı keza öyle.

Haberin Devamı

*İşsizliğin çözümünü ara eleman yetiştirilmesinde mi görüyorsunuz?

Türkiye’de yüzde 9 civarında işsizlik var ama yüzde 9’dan daha fazlası eleman arıyor ve bulamıyor. Geçenlerde bir ayakkabı firması yetkilisi söylüyordu, ‘sektörde 150 bin civarında iş gücüne ihtiyaç var’ diye. Bu hale gelmesinde tabii biz kaynaklı sıkıntılar da vardır. Atılması gereken adımları atalım, ben buna hazırım. Ben kendi işletmemde çalışanların hakkını korurum. Buna uymayanlar da cezalandırılsın ama gençlere de bir çağrım var. Başlangıç ücreti asgari ücret olabilir ama biraz hevesle çalıştığınızda o rakamın çok çok üstüne çıkılır. İddialıyım, bugün getirin bir milyon kişiyi, iş bulalım. Hatta belki daha fazlasına bile ihtiyaç var.

Haberin Devamı

ATO Başkanı Gürsel Baran: Getirin bir milyon kişiyi, iş bulalım

İŞTEN AYRILIRKEN MUVAFAKAT ALSIN

Bir de şöyle bir durum daha var. Ben birine emek veriyorum, yetiştiriyorum, 3 yıl sonra ayrılıyor. Geçenlerde kamuda bir kurumdan diğer kuruma geçişte muvafakat alınması süreçlerini anlatıyorlardı. Çok mantıklı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’mız Vedat Bilgin’e de söyledim. Özel sektörde de benzeri bir sistem olmalı. Başlangıçtaki 3-5 yıllık bir süreç için olabilir, bu sürede eğer işten ayrılacaksa bir muvafakat alması gerekmeli. Bakan Bey ‘inceleyeceğini’ söyledi.

ATO Başkanı Gürsel Baran: Getirin bir milyon kişiyi, iş bulalım

EŞİMLE İLK TANIŞTIĞIMDA ‘BEŞİKTAŞLIYIM’ DEDİ MASAYI TERK ETTİM

* Gürsel Baran’ın hayattan kaçış noktaları nelerdir, nelerden keyif alır?

Gölbaşı’nda bir evimiz var, her pazar tüm aile kahvaltı yaparız. Çocuklar, yeğenler, torunlar derken, 20 kişi falan oluyoruz. Bu aralar beni en çok mutlu eden bu buluşmalar. Bir de bahçeden kendi hasadımızı toplarız, 3-4 ay pazara bile gitmeyiz.
Öncesinde ise futbol tutkum vardı. Babamdan gizli Kavaklıdere’de 6 yıl oynadım. 5 yıl amatör lig, orada kaptanlığa kadar yükseldim, sonrasında A takımı ama babam fark etti ve “Bırakacaksın” dedi. Benim için tutkuydu ama babamın sözünün üstüne bitti futbol kariyerim. Hatta eşimi (Özlem Hanım) ablamlar, akrabalar bir düğünde görüyorlar. Uygun bulunca, bizi bir pastanede buluşturdular. Ama yalnız değiliz, akrabalar da bizimle. Sohbet ederken laf arasında “Hangi takımı tutuyorsun?” diye sordum, “Beşiktaş” yanıtını alınca benden hiç beklenmeyecek bir tavır, tek kelime etmeden pastaneden çıkıp, gittim. Düşünsenize ilk defa görüşüyorum ve tuttuğu takımı söylediği an masayı terk ediyorum. Arkamdan geldi, “Niye gidiyorsun” dedi. “Beşiktaşlı biriyle olur mu” demişim, “Sen hangi takımı tutuyorsun” dedi. Söyledim. “Tamam ben Fenerli olurum” dedi de bizim evlilik yolu açıldı. Ama hala gizli gizli Beşiktaş’ı tuttuğunu düşünüyorum. (Gülümsüyor...)

Haberin Devamı

ATO Başkanı Gürsel Baran: Getirin bir milyon kişiyi, iş bulalım

ANKARA ESKİ ANKARA DEĞİL

* Ankara ekonomisi deyince sizin aklınıza ne geliyor?

Ankara eskiden ‘memur kenti’ diye anılırdı ama artık çok farklı. Savunma sanayiinin merkezi. Dünyadaki en büyük 100 savunma sanayi firmasından 3’ü Türk ve Ankara’da. Savunma sanayii firmalarının yüzde 70’i Ankara’da. Sağlık turizminde çok farklı bir yerdeyiz. Vichy’i biliyorsunuz. Oysa Haymana’da da en kaliteli termal sulardan biri çıkıyor. Dünyanın en büyük kongresi Davos’ta ama Beypazarı ve Kızılcahamam buralardan geri kalmaz. Medikalde, eğitim sektöründe çok iyiyiz. 350 bin öğrencimiz var, 17 bini yurt dışından gelmiş. OSTİM’de 6 bin işletmemiz var. Bir tek Ankara’dan yurt dışına direkt uçuşlarda bir sorun var. Aslında 34 destinasyona ulaşmıştık ama pandemi bütün planları alt üst etti. Yeni yılla birlikte bunun da aşılacağına inanıyorum.

BÜTÜN SIĞINMACILARI GÖNDERME LÜKSÜMÜZ YOK

* Sık sık tartışma konusu oluyor. Sığınmacıların Ankara ekonomisindeki yeri nedir?

Bazı sektörlerde mesela mobilya üretiminde çok sayıda yabancı çalışıyor. Suriyelileri çıkardığımızda bu sektörde büyük sıkıntı yaşarız. Mobilya’da 10 bin firmamız var. Orada her bir işletmede birer Suriyeli çalışsa, 10 bin kişinin bu sektörde çalıştığı söylenebilir. Hayvancılıkta da Afganlar ağırlıkta. Evlerde çalışanların bir kısmı da Kırgız. Dolayısıyla bugünün şartlarında sığınmacıların hepsini gönderme lüksümüz yok.

* Yeni dönemde bir prestij projeniz var mı?

Gelecek yıl 100’üncü yılımız ve yeşil dönüşümü en öncelikli konu yaptık. İhracatımızın yüzde 40’ı Avrupa’ya. Yeşil ekonominin şartlarını yerine getirmediğimizde büyük zorluklar yaşarız. Bu nedenle ağırlığımız bu konu olacak. Eğitimler düzenleyeceğiz, farkındalığı sağlayacağız.

* Bir öz eleştiri yapsanız, bu ne olur?

Yurt dışındaki fuarlara çok gidiyorum. Sık sık görüyorum, işletmelerin tabelalarında ‘since 1875’, ‘since 1900’ yazıyor yani 1875’ten bu yana, 1900’den bu yana işletme devam etmiş. Hayranlıkla izliyorum. Bizim bu kültürü almamız lazım. “Az olsun, benim olsun” mantığından vazgeçip, güçlerimizi birleştirmemiz lazım. Bunu yapmadığınızda yapan biri geliyor, sizi yok ediyor. “Küçücük bir bakkal dükkânı açayım” demek yok artık. Küresel bir rekabet ortamı var. Bu nedenle ortaklık kültürünü öğrenmemiz gerekiyor. Bizde kurulan şirketlerin ortalama ömrü 10 yıl. Bir araya gelemiyoruz. Bir araya gelsek bile en ufak bir sıkıntıda ayrılıyoruz. Markalaşmayı da beceremedik. Tabii markalar var ama bizi mutlu edecek sayı ve seviyelerde değil.

Yazarın Tüm Yazıları