Yurtdışına yollanan hayvanlar hakkında uzun zamandır çok fazla yazıldı çizildi, pek çok şey söylendi. Ama söylemlerin yanında bu konuda kim, ne çalışma yaptı bilmiyorum...
Ben, yurtdışı çıkışlarında evrak denetiminin artırılması için uzun yazışmalar yürüttüm. Evrak denetlenmesi bir süre dikkatlice yapıldı. Daha sonra yine yavaş yavaş eski haline döndürülmeye çalışıldı. Bu yazışmaları yürüttüğüm sırada, havaalanlarını kullananlara sordum ve havaalanlarının hiç denetlenmediğini öğrendim. ışyerimden izinli olduğum bir dönemde de birkaç kez gidip hayvanların nasıl “denetlenmediğini” gözlerimle gördüm. Hayvanların dijital cihazlardan geçirilmiyor olması ise ayrıca dikkatimi çekti. Yine hayvan sever çevrenin “Ama o cihazlar hayvanlara zarar veriyor” söylemleri üzerine, önce o cihazlardan geçen hayvanların zarar görüp görmediğini araştırdım. Ve bu aletlerin zararsız olduklarını öğrendim. Veteriner dostlarım da “ınsana da bir şey olmuyor, hayvana neden olsun? Hiçbir şey olmaz” dedi. Bu söylentiyi, hayvanların etkin denetlenmesi işlerine gelmeyenler yayıyor olabilir. Bu sebeple şimdi de bu yönde yazışmalara devam ediyorum. Kim hayvanlar konusunda hassasiyet duyuyorsa, kimin aklında soru işreti varsa, hayvanların ve özellikle ameliyatlı hayvanların mutlaka denetimden geçirilmesi için yazışma yapsın. Emin olun bu yazışmalar işe yarıyor. şimdilerde her hayvan olmasa da bazıları denetleniyor. Yurtdışına çıkışlarda havaalanları ve tüm gümrük kapılarında hayvanların mutlaka o derinlemesine denetim yapan aletlerden geçirilmesini talep etmenizi rica ediyorum sizden. Hayvanların yaşamlarının korunması adına bu konuyu gündeme getirmek zorundayız. Nasıl ki insanlar çok detaylı olarak inceleniyorsa, hayvanlar da mutlaka incelenmeli. Nuray ŞAKAR (Sessizliğin Sesi Platformu)
Yurtdışına köpek gönderilmesi konusu, ne yazık ki hâlâ denetim altına alınmadı. Ben yıllardır bu konuyla ilgili yazıp çiziyorum. Ancak hâlâ bazı derneklerin ve insanların “Kurtarıyoruz, sahiplendiriyoruz” diyerek çeşitli yollardan yurtdışına hayvan göndermeye devam ediyor olmalarını kabul edemiyorum. Yurtdışında hiç köpek kalmadı da, bizim kemikleri çıkmış çomarlarımıza, tüyleri karmakarışık terrier’lerimize mi ihtiyaç duyuyorlar? Onların barınaklarında yüzlerce hayvan sahip ararken, Türk köpeklerine mi merak sardılar? Mantığımın almadığı bu konunun yıllardır engellenememesi çok üzücü. Ben bu yurtdışına gönderilen köpeklerimizin akıbetinden her zaman kuşku duyuyorum. Bilemediğimiz pek çok amaçla dışarı gönderilen bu hayvancıkların, Çin pazarlarından eldiven, oyuncak, terlik olarak ülkemize geri dönmelerinden de endişe ediyorum...
Mutlu olmak sadece zenginlere mi özgüdür
Ben doğduğuna pişman bir genç kızım. Derdim çok büyük. Önce büyük şehirde doğduğuma pişmanım. Büyük şehrin sorunlarını kaldıramıyorum. Ayrıca doğduğum günden beri tek bir gün bile mutlu olamadım. Çünkü ablacığım, belki inanmayacaksın ama bugüne kadar hiç kimse beni sevmedi. Buna annem, babam ve abim de dahil... Hiç kimse bana övgü dolu tek bir cümle etmedi. Bir tek gün olsun kendimi mutlu hissetmedim. Sorarım size, mutlu olmak yalnızca zenginlere mi özgü? Tekrarlayıp durduğumuz bir söz var, “Parayla saadet olmaz” diye. Oysa nereye baksan, paradan başka bir değer kalmamış. Para dışındaki tüm değerler unutulmuş, bir kenara atılmış. ınsanların gözünü para hırsı bürümüş. Ne sevgi, ne saygı, ne dostluk, ne kardeşlik ne de kendi kendimize saygımız kalmış. Henüz çok gencim ama ben bile çevremde bunu görüyorum. Siz yaşamış, görmüş, geçirmiş birisiniz. Elbette benden çok daha derin bilgiye sahipsiniz. Bilmem siz ne düşünüyorsunuz... Rumuz: Mutsuz kız
Canım kızım, evet senden daha fazla yaşadığım için daha çok bilgi edindim insanlar hakkında. Zaman zaman benim de umudumun tükendiği anlar oluyor ama yine de senin kadar karamsar düşünmüyorum. Elbette benim de senin gibi para hırsının ve paraya verilen değerin her şeyin önüne geçtiği fikrine kapıldığım bir gerçek. Dünya ne yazık ki böyle bir yola girmiş, gidiyor. Manevi değerlere, sevgiye ve dostluğa, aile bağlarına eskisi kadar önem verilmediğini ben de görüyorum. Ama bu yalnızca bizde değil, bütün dünyada yaşanan bir sorun. Parayla mutluluğu satın almanın mümkün olmadığı da bir gerçek. Ama tabii bugünkü dünyada para birçok kapıyı açıyor, pek çok soruna çözüm getirebiliyor. Bir tek şey dışında: Para “sevgi”yi satın almıyor. Bir de sağlık için para şart ama her sağlık sorununu da parayla çözmek mümkün olmuyor. Bu durumda da senin düşüncenin yanlışlığı ortaya çıkıyor. Yani para her zaman zenginlere de mutluluk getirmiyor... Beni üzen asıl konu, ailenin hiçbir ferdinin sana bir kez bile sevgiyle yaklaşmamış, seni kucaklamamış olması. Oysa her şeyden önce bir annenin kızına sevgiyle sarılıp, ona sevgiyi öğretmesi gerekirdi. Bazen büyükler, çocuklarını şımartmamak adına yüreklerindeki sevgiyi onlara hissettirmekten kaçınabiliyor. Bugün bile kızını ancak uykusunda öpen anne ve babalar var demek ki. Psikologlar, psikiyatrlar hep aynı noktada birleşiyorlar; çocuğa her şeyden önce sevgi ve güven sağlamak gerekiyor... Sen de kızım ailene ve çevrene kızıp, hayata küserek yüreğinin kapılarını dünyaya kapatma...