25 Mayıs günü CEDAT (Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği) tarafından düzenlenen Medyada Cinsellik konulu panelde bir konuşma yaptım.
Güzin Abla köşesinin cinsel eğitimdeki yeri ve kırk yılda neler değişti, konusunu işlediğim konuşmamın bir özetini bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Güzin Abla, yılların birikimi ve duyarlılıkla yaratılmış bir köşe. Yayımlandığı 40 yıla yakın sürede Türkiye ‘deki insan gerçeğinin gözler önüne serilmesine sahne olmuştur. Binlerce mektup, binlerce öykü demek. Bu köşe cinsellik yönünden ele alındığında da, toplumumuzda eğitimsizliğin boyutları hakkında gerçek bir aynadır, denebilir. Feyza ALGAN
Flört ve Cinsellik : Günümüzde dikkat çeken en büyük olgu, gençlerin romantizmden uzaklaşmış ve yüzeysel, kısa süreli ilişkiler peşinde olmaları. Bunun bir nedeni de evliliği çok erken yaşta düşünmemeleri. Annemin döneminde romantizm ağır basıyordu. Seviyor ama bir türlü bir araya gelemiyorlardı. Eskiden sevgiliden gelen bir çiçek, yanağa kondurulan bir masum öpücük çok değerliydi. Bugün kızlar eskiye oranla çok daha küçük yaşlarda flörte başlıyorlar. Üstelik flörtle de yetinmiyorlar, gerçek bir ilişki kuruyorlar. Doğru dürüst bir cinsel eğitim almadan, sevgiyi öğrenmeden, kendilerini balıklama cinsel ilişkilerin kucağına atıyorlar. Önlem almayı bilmedikleri için beklenmedik bir hamilelik yaşamlarını karartıyor.
Doğanın çağrısı mı diyelim, bilemiyorum ama bugün genç kızların da sekse düşkünlüğü erkeklerinkini aratmıyor. Kadınların, hayatlarına giren çok sayıdaki cinsel partnerin varlığı yüzünden, büyük bir dejenerasyon içine girdiklerini görüyorum. Bir kadın için sevgiyle, sevdiği insanla bütünleşmek dünyanın en güzel duygusudur. Cinsellik sevginin ve aşkın tamamlayıcısıdır. Ancak bunu öğrenmeleri için belirli bir düzeye ulaşmaları gerekli.
Bekaret hálá tabu: Bu sorun annemin zamanında da vardı. Türkiye’de zihniyet değişmedikçe de hep var olacağa benziyor. Üniversite gençliğinde bile bu incecik zar hala önem taşımaya devam ediyor. Töreler, örf ve adetler, şu bu derken bir paniktir gidiyor. Ancak doğanın çağrısına karşı konamıyor. Çevrenin, televizyonun, kitapların, klip ve filmlerin etkisinde de kalarak, cinselliğini tüm dünyadaki hemcinsleri gibi özgürce yaşamaya kalkışıyor. Sonra birden gerçeği hatırlayıveriyor. Onun yaşadığı ortamda bakire kalması zorunludur. Onun ailesinde bekaret çok önemlidir, onun evleneceği erkek için bekaret vazgeçilmezdir...
Annemin döneminde daha çok kızlık zarı diktirme yoluna gidiliyordu. Şimdi ise ancak töre cinayetlerini düşündürecek türden olaylarda doktor öneriyorum. Aksi halde ‘Eğer evleneceğin genç seni bu şekilde kabul edecekse, onunla evlen, yoksa evlenme‘ diyorum. Toplumumuzda hálá bekaret zarının çeşitliliğini bilmeyen erkekler var. Bir zarın esnek, derinde yani ilişkiye izin verecek türden oluşu yüzünden, hemen namussuz damgası yiyen hatta evine geri gönderilen, aslında bakire pek çok kızcağız var. Bu uğurda cinayetler işlenen bir toplumda, erkeklerin namus ölçüsü olarak tek kanıt kabul ettiği incecik bir zar ve erkekten anlayış ummaktansa, ameliyat olmak çok daha kolay geliyor tabii.
Mastürbasyon: Genç erkek, mastürbasyon yaparsa giderek erkeklik gücünün azalacağına, ya da çocuğunun olmayacağına, hastalanacağına inanıyor. Ya da bunun günah olduğunu düşünüyor. Erkeklerde görülen en ciddi cinsel sorunların başında erkeklik organını beğenmeme, buna bağlı olarak iktidarsızlık, ya da erken boşalma geliyor. Kendini pornografik filmlerde, dergilerde gördüğü erkeklerle kıyaslama telaşı içindeler. Bunun sonunda karşı cinse yaklaşmaktan, evlilikten korkuyorlar.
Vaginismus: Kadınlarda en büyük sorunlardan biri kadının cinsel ilişkiyi reddetmesi. Bazen aylarca, bazen yıllarca kardeş kardeş yaşayan çiftler var. Doktor korkusu yüzünden doktora da gitmiyorlar. Bunun kökeninde, ailelerin cinsel ilişkiyi küçük kıza korkulacak bir şeymiş gibi göstermesi ya da erkeğin cinsel yaklaşımını ürkütücü bir şekilde anlatmaları yatıyor. Evlendiğinde, sevdiği erkeğe bile yaklaşamıyor. Ancak psikiyatrik bir tedavi sonucu birleşme mümkün oluyor.
Türkiye’nin utancı ensest: Üvey babası, hatta bırakın üvey babayı, öz babası, ağabeyi tarafından kullanılan kızlar var. Hem de hiç küçümsenmeyecek bir sayıda. Burada, küçücük yaştan itibaren ruhen ve bedenen ezilmiş, kullanılmış, kirletilmiş, paramparça olmuş kızcağızlardan söz ediyorum. İleriki yaşlarında büyük bir ihtimalle hayat kadını oluyor, ya da o erkekten bu erkeğe acınacak bir yaşam sürüyorlar. Hayat kadınlığını seçmeleri bir anlamda, o babadan ya da ağabeyden, ya da bu olayı bildiği halde sessiz kalan o anneden intikam amacı taşıyor. Tabii, eşleri askere giden genç gelini kullanmakta bir sakınca görmeyen kayınpeder ya da kayınbiraderleri saymadan geçemeyeceğim.
Tecavüz: Komşu amcalar, komşu ağabeyler ya da çalıştığı işyerindeki patronları tarafından tecavüze uğrayan kız ve kadınlar çok fazla. Sırf kendisiyle evlensin diye göz diktiği kıza tecavüz edenler de çoğunlukta. Ne yazık ki yasalar da kadını tecavüzden koruyacak gibi gözükmüyor. Genellikle tecavüze uğramanın suçu hep kadına yükleniyor. Açık saçık giyinmiştir, fazla makyaj yapmıştır, adama gülümsemiştir, tecavüzü hak etmiştir; ya da meslek olarak fahişeliği seçmiştir, tecavüze uğraması doğaldır deniyor.
Eşcinsellik hálá tabu: Eşcinsellik bir ahlak düşkünlüğü veya ruhsal bozukluk olarak görülüyor. Gerek aileler, gerek çevre ve arkadaşlar, gerekse eşcinselin kendisi, bunu bir utanç olarak algılıyor. Eşcinsel eğilimli çocuklar anne ve babanın tepkisini görüyor.