Paylaş
Biz biri erkek, 6’sı kız, 7 kardeştik. Adıyaman-Posok’ta ailemizle birlikte yaşıyor, çiftçilikle geçiniyorduk.
Ben güzel, gösterişli bir kızdım. İlkokulu bitirdikten hemen sonra babam beni, bizim köyden Belçika’ya gidip yerleşmiş bir ailenin serseri oğluyla zorla evlendirdi. Kocam demeye bile dilim varmayan o adamla evlendiğimde 14’ümde bile yoktum. Beni Belçika’ya götürdüler, ailemden de kopardılar.
Kaynanam beni evde hizmetkar gibi kullanıyordu. Beni dövüyor, eziyet ediyordu. Bu arada kocam eve bir geliyor bir gelmiyordu, çalışıp çalışmadığı bile belli değildi.
O da zaten eve geldikçe beni döver, zorla cinsel ilişkiye sürüklerdi.
Bir gün, kayınvalidem üzerime yürüdü, kocamın eve gelmemesinin suçlusu benmişim gibi tartaklamaya başladı. Beni itince açık pencereden üç kat aşağı düştüm.
Belden aşağım felç olmuştu. Doktorlar bir daha asla yürüyemeyeceğimi açık açık söylediler.
Kocam ve ailesi, polislere “Bir şey silkelerken kendim düştüm” demeye zorladılar.
O yabancı ülkede kimsem yoktu. Lisan bilmeden, kimseyi tanımadan, bu özürlü halimle kime sığınabilirdim.
Hastanede yeni yaşamıma adapte olmam için eğitim verdiler. Bana yol gösterdiler. Akülü bir tekerlekli sandalye verildi. İnanın o ülkede her şey engelli insanlar düşünülerek yapılmış.
Kaldırımlar, tüm vasıtalar onlara göre dizayn edilmiş.
Bu yüzden yeni hayatıma kolaylıkla uyum sağladım. Hatta bana maaş bile bağladılar.
Ailemin sahip çıkmadığı bana, Belçika devleti sahip çıktı.
Yetkililere başvurup, benimle hiç ilgilenmemiş eşimden boşanmak istediğimi belirttim, tek celsede boşandım.
Neredeyse sakatlanıp onlardan kurtulduğuma dua edecek haldeydim.
Ailemi aradım, döneceğimi söyledim, iyi karşıladılar. İstanbul’a gelip ailemin yanına yerleştim.
Ancak burada yaşamak Belçika’da yaşamaya benzemiyordu, nakil vasıtalarına binip inemiyordum, kaldırımlar benim gibi engellilere göre değildi.
Bu arada ilkokulda son sınıfta birlikte okuduğum bir çocuk vardı. Onun da ailesi bizim köydendi.
Ailece tanışırdık.
Onlar geldiğimi duymuşlar, ziyaret etmek istediler. Ve o okul arkadaşım da koca delikanlı olmuş, benim gibi 20 yaşlarına gelmişti.
Beni eskiden beri sevdiğini, kimsenin bizi ayıramayacağını, bu halimle de kabul ettiğini, bana ömür boyu bakacağını, asla beni terk etmeyeceğini söyledi.
Gelip beni ailemden istedi. Ve sonunda sevdiğim adama kavuştum.
Onunla nikahlanır nikahlanmaz Belçika’ya döndük. Eski düzenime kavuştum. Sevdiğim adamın ne kadar iyi biri olduğunu size nasıl anlatsam bilmiyorum...
Bana bebek gibi bakıyor, banyomu yaptırıyor, fizik tedavimi bile kimseye bırakmıyor.
Ona burada iş bulduk... Çok mutlu bir hayatımız var.
Ama ablacığım şimdi aramızda bir sorun çıktı. Eşim bir çocuğumuz olmasını istiyor.
Doktorlarımla konuşmuş, bir sakıncası olmadığını, sezaryenle rahatlıkla doğum yapabileceğimi söylemişler.
Bu halimle çocuğuma yeterince iyi bir anne olabilir miyim? Onunla yeteri kadar ilgilenebilir miyim? Çocuğum benim gibi engelli bir anneden utanmaz mı?
RUMUZ: KAYBOLAN ÇOCUKLUĞUM
YANIT
Bu kadar acı çekmiş, bu kadar ezilmiş, bu kadar haksızlığa uğramış gencecik bir kadınsın, şimdi ise bir mucize gibi hayatının erkeğini bulmuşsun. O belki de senin bunca zamandır çektiğin acıları gidermek için gönderilmiş bir melektir, kim bilir?
Belli ki seni bu kadar seven adam, seninle tam bir aile olmak istiyor, senden çocuk bekliyor. Madem doktorlar da “Bir sakıncası yok” diyor, o zaman bu gereksiz endişeleri, soruları kafandan at.
Bu kadar iyi bir babadan, bu kadar iyi bir anneden dünyaya gelecek ve böyle sevgi dolu bir aile içinde büyüyecek çocuk hiç sana “Sen neden diğer anneler gibi değilsin?” şeklinde acımasız bir soru sorabilir mi? Hiç sanmıyorum.
Layıkıyla anne olamama endişene gelince... Ah kızım, ellerin ayakların tutması, iyi bir anne olmak için yeterli mi sanıyorsun?
Kadınlar genellikle çalışıyorlar ya da 3-5 çocuk yapıyor, evlatlarının her birine gereken ilgi ve sevgiyi gösteremeyebiliyor. Ben sizin gibi iyi insanların evlatlarını da sevgi ve şefkate boğacaklarına, onları da kendileri gibi sevgi dolu bireyler olarak yetiştireceklerine inanıyorum. Birlikte çok mutlu olacağınızı düşünüyorum.
Sevdiğin adamın hakkını ödeyemeyeceğini söylüyorsun. İşte sana bir fırsat... Ona bir evlat ver...
Kadına yapılan baskıyı neden yazmıyorsunuz?
Güzin abla, yıllardır kadınlar ve kadın haklarıyla ilgili her konuda yazıp çiziyorsunuz. Peki ülkemizde kadına şiddet ve tacizin giderek arttığını görmek sizi üzmüyor mu?
Dikkat ettiniz mi, mini etek ve dekoltenin yaygın olduğu ülkelerde kadına şiddet ya da tecavüz çok az ya da hiç görülmüyor. Kadın kendini güzel ve çekici hissediyorsa, mini de giymek ister, dekolte de. Bu çok kadınsı bir dürtü. Bunu toplumsal baskılarla engellemeye çalışmak, psikolojik yönden sağlıklı mıdır sizce?
Kadın sonuçta özgürlük arayacaktır, kendini baskılardan kurtarmak isteyecektir. Düşüncelerinizi yazar mısınız?
RUMUZ: İLYAS
YANIT
Sevgili okurum; kadına baskı, taciz ve şiddet, yıllardır yazıp çizmekten bıkmadığım konular. Kadınlarımız bundan 20-30 yıl önce çok daha rahatlıkla gece sokağa çıkabiliyordu. Bugünkü zihniyet kadının çalışmasına bile karşı görünüyor neredeyse. Birtakım çevrelerde “kadın mini etek giyiyorsa, gece sokağa çıkıyorsa, tacizi hak ediyor” şeklinde bir düşünce hakim.
Dediğiniz gibi, böylesi baskılar er ya da geç bir tepki oluşturur. Bilinçaltı şaha kalkar, onu baskılamak isteyen topluma karşı çıkar. Biz Türk kadınları olarak, haklarımıza Atatürk sayesinde yıllar önce kavuştuk. Değerini bilmeliyiz.
Zihin mi bizi insan kılar, beden mi?
Merhaba Güzin abla; annem Beyhan Gökbulut, bir ALS hastası ve gözleriyle tek tek harfleri işaret ederek bir kitap yazdı. Adı “Birer Birer Terk Ettiler”... Köşenizde bundan bahsedebilirseniz çok sevinecektir:“Bir sabah uyandığında bedeninin onu terk etmeye başladığını hissetti. Önce sol eli, sonra diğerleri...”Beyhan Gökbulut ve kızı Bihter İyidoğan
YANIT
Sevgili Bihter Hanım, sanırım tek bir cümle bile, annenizin büyük güçlüklerle kaleme aldığı kitabın çok değişik ve çok etkileyici olduğunu anlatmaya yeterli. İnsanın zorunlu kaldığında nelerle mücadele edebildiğini gösteren bu eseri köşemde yayınlamaktan ben de mutluluk duydum.
Eminim insanları sarsacaktır.
Paylaş