Öyle haberler okuyorum ki ancak korku filminde olur

Sevgili Güzin Abla, gazetelerde öyle şeyler okuyoruz ki; bunlar ancak korku filmlerinde olur diye düşünüyorum.

Gerçek hayatta bile bu tür olaylara rastladıktan sonra, filmlerde neyi abartma gereği duyacaklar merak ediyorum. Şu patronundan işkence gören sekreter, ortaçağın Engizisyon dönemini andıran bu işkenceler, ya da 16 yaşında annesini çarşafla boğan kızın durumu... Nedir bu insanlardaki değişim? Nedir bu merhametsizlik, bu vahşet? Bu nasıl bir psikoloji?

Okurken bile insanın tüyleri ürperiyor. Bu insanlar toplum içinde hep vardı da biz mi fark etmiyorduk, yoksa toplum gerçekten cinnet mi geçiriyor? Psikologlar, sosyologlar, psikiyatrlar, bu olayların nedenini araştırmalı bence... Sizin gibi işi insanlarla uğraşmak olan biri ne düşünüyor, merak ettim de...

RUMUZ: KORKU FİLMİ GİBİ


Sayın Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun dediği gibi, bu haberleri okurken bile yüreği dayanamıyor insanın... Bu inanılmaz olayların nedenini mi soruyorsunuz?

Bir milletin aklını hurafelerle, aşırı bağnazlıkla, dinimizde olmayan yasaklarla, insanlığa sığmayan, orta çağdan kalma katı kurallarla karıştırırsanız, her yerde şeyhler, şıhlar, efendi babalar türer ve beyin yıkarlarsa, sonu bu olur. Her davranışı dinle bağdaştırır, yasak veya günah sayar, kimi insanların ruhuna şeytan girdiğine karar verir, hatta onu çıkarmak için işkence bile yapabilirler.

Giderek toplumsal bir çılgınlığa sürüklenir insanlar... Herkes her şey için birbirini suçlamaya, "şu dine aykırı" şeklinde uydurma yasaklar koymaya başlarlar. Dinimizle uğraşmaya başladıkları andan itibaren toplum olarak tehlikeli bir yola girdik. Bugün bilen bilmeyen, bilgisi olan ya da olmayan herkes İslam dini hakkında bilgiçlik taslar oldu. Herkes hacı-hoca kesildi. Sonuç işte ortada...

Bu caniler akıl hastası ki, akıl hastaneleri bunlar gibi kendini peygamber ilan edenlerle dolu. Ama bu tür insanlar tedavi göreceklerine ortalıkta gezinip, din adına, Allah adına akıl almaz cinayetler işleyip, işkenceler yapabiliyorlar. Allah hepimizi bunların şerrinden korusun.

Karşı cinsi suçlamadan önce hemcinslerini yargılasınlar

Genç kızların artık ahlaki değerlere önem vermediği, maddiyata dayalı ilişkiler yaşadıkları hakkında yazılar yazılıyor. Ben 20 yaşında, güzel bir işi olan, üniversiteyi dışarıdan okuyan bir genç kızım. Bu yaşıma kadar 2 kere sevdim ve hep terk edildim. Neden mi? O bahsedilen ahlaki değerlere fazla önem verdiğim için.

İkisi de benden bekaretimi istedi. Yetiştiğim ortama göre bu ahlaksızlıktı; bana göre de bekaretim eşimin olmalıydı... Bu düşüncelerimi çağdışı bulan iki erkek arkadaşım da çekip gittiler. "Artık kızlar eskisi gibi namuslu, iyi aile kızları değil" diyen erkeklere cevap olsun. Karşı cinsi suçlamadan önce hemcinslerini yargılasınlar. Gönlünüzün güzelliği devam etsin.

RUMUZ: İYİ AİLE KIZI


Genelleme yapmak çok yanlış... Her iki tarafta da ahlaki değerlere, sevgiye önem veren, ilişkilerinde saygılı, düzgün insanlar var elbette. Bu karşılıklı suçlamalar ortamı daha da germiyor mu sence?

Beni öğrencimle buluşturduğunuz için teşekkürler

12 Ağustos 2006 günkü köşenizde önce beni arayan eski bir öğrencimin mektubunu, ardından da sizin kısa ama içten yanıtınızı okudum. Öncelikle, beni arayan öğrencime hakkımdaki düşünceleri için teşekkür ediyorum. Ben hálá Değirmendere Ortaokulu’ndaki çocuklarımla, dahası yaşamıma giren binlerce çocuğumla övünüyorum. Sanırım tek servetim de bu.

Kanıt mı istiyorsunuz? İşte dünyanın öte yakasından bir genç sizi arıyor. Dahası tüm öğretmenlerin çocukları böylesine sevdiklerini de biliyorum. Bu yüzden onlara "dünyanın bütün çiçekleri" diye şiirler yazıyoruz. O okuldan ayrıldıktan sonra değişik liselerde ve üniversitelerde öğretmenlik yaptım. Eskiden eğitimciydim; şimdi seyirciyim. Ama her zil çalışında ya da her formalı öğrenci gördüğümde içimdeki coşkuyu ve heyecanı anlatamam...

İyi ki varlar o çocuklarım, çocuklarımız... Hepsini gözlerinden öpüyorum, sevgiyle kucaklıyorum. Size de yanıtınız için teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

ERTAN YILMAZ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ


Çok sevgili Ertan öğretmen, bana yazmanız ne büyük bir incelik... Siz öğretmenlere karşı saygım ve sevgim sonsuzdur. Beni de bir edebiyat öğretmeni, buradan sevgiyle andığım merhum Leyla Çınar hocam şekillendirdi. Bugünkü mesleğimi ona borçluyum.

Elbette ki size köşemde yer veririm. Sevgili öğrencinizle sizi kavuşturmanın mutluluğunu da kat be kat hissediyorum. Sizler unutulmaz öğretmenlerimizsiniz...

Bugünkü eğitim sistemimize baktığımda, bizlerin (hatta bizden bir-iki kuşak sonrakilerin bile) ne kadar mutlu olduğumuzu, ne kadar şanslı olduğumuzu görebiliyorum. Sağolun, var olun, lütfen çevrenize ışık saçmaya devam edin.
Yazarın Tüm Yazıları