Paylaş
Çok mutlu bir evliliğim vardı. Tanıştığımız andan itibaren sanki büyülenmiş gibi birbirimize çekilmiştik. Tesadüfen Antalya’da bir plajda tanışmıştık. Ama aslında ikimiz de İstanbul’da yaşıyorduk.
O bir fabrikada işçiydi. Ben de küçük bir işletmenin muhasebe bölümünde çalışıyordum. İkimiz de aynı yaştaydık. Onun babası ölmüştü. İki erkek kardeşi ve annesiyle yaşıyordu. Bense babam bizi terk ettiğinden beri, annem ve küçük kız kardeşimle yaşıyordum. Annem sürekli hastaydı, hayatımız hep onun üzerine titremekle geçiyordu.
İstanbul’a döndükten bir süre sonra ailelerimize evlenmeye karar verdiğimizi söyledik.
Her şey inanılmaz bir şekilde gelişti. Tek sorun annemin kendisiyle yaşamamızı istemesiydi.
Annemin şişmanlık ve şeker hastalığı nedeniyle bacakları şişiyor, yürümekte zorlanıyordu. Kabul ettik.
Akşamları eve geldiğimde yemek de dahil evin bütün işlerini ben yapıyordum. Sonuçta birbirimizi çok seviyorduk ve nerede olursa olsun yaşayabileceğimizi düşünüyorduk. Ancak bu sandığımızdan daha zordu.
Annem sürekli sızlanıyor, onunla ilgilenmem gerektiğini hatırlatıp duruyordu.
Küçük kız kardeşim ise kendi dünyasında yaşamaktaydı. Evle ve annemle pek fazla işi yoktu. Üniversiteye yeni başlamıştı.
Biz yine de mutluyduk. Bize kalan saatlerde birbirimizi tamamlıyorduk.
Her şeyden mutluluk payı çıkarıyorduk. Biz bize yetiyorduk.
Aşk buydu demek ki...
Derken birden her şey altüst oldu.
Eşimin sağlığı bozuldu.
Şikayetleri artınca hastaneye gittik ve pankreas kanseri olduğunu öğrendik.
Dünya başımıza yıkıldı, hayatımız karardı.
Ayrıntıları yazamayacağım, çünkü o 1 yıllık ıstırap dolu günleri tekrar yaşamak istemiyorum.
Çok fazla tedavi, çok fazla doktor, çok fazla hastane...
Yine de onu kurtaramadık.
Henüz 3 yıllık evliydik ve çok sevdiğim insanın son zamanlarında artık “Bir an önce bitse” diye düşündüğümü hatırlamak istemiyorum.
Bütün bunları size yazmamın sebebi şu Güzin Abla; eşimi kaybedeli 2.5 yıl oldu. Hiç düşünmezdim ama şimdi birine ilgi duymaya başladım. Ama bundan bir tür utanç duyuyorum. Buna kendimi alıştırmam gerek, biliyorum. Ama sanki eşimi aldatıyormuşum gibi geliyor bana.
İşyerime yeni gelen bir gençten hoşlanıyorum. Ama henüz sanal hesaplarımdan eşimin fotoğraflarını silemedim bile. Ne dersin abla, yardımcı olabilir misin bana?
◊ Rumuz: Kader
YANIT
Sevgili kızım, yazdığın gibi
bir aşk yaşadıktan
sonra sevdiğini böyle acı bir şekilde kaybetmiş olman tüylerimi ürpertti.
Yaşadığınız o olağanüstü sevgiyi ve evliliği o kadar güzel anlatmışsın ki, böyle bitmesine gerçekten gönül razı olmuyor.
Ama sonuçta kanser genç yaşlı, çocuk demiyor. Herkesi pençesine alabiliyor.
Günümüzde her ne kadar yeni ilaçlar, yeni yöntemlerle ölüm oranı düşmüş olsa da bazen çaresiz kalınıyor.
Gelelim, çok sevdiğin eşini kaybettikten sonra yüreğinin
ilk defa bir başkası
için çarptığını hissetmene...
Çok gençsin kızım, elbette bir an gelecek ve içgüdülerin seni yönlendirecek, doğa seni tekrar yaşama çağıracak...
Yüreğini yeniden çarptıran biri çıkacak karşına. Bu kaçınılmaz güzel kızım.
Bu yüzden asla utanmamalısın, suçluluk duymamalısın.
Sevdiğin adam hep sende yaşayacak...
Ama sen de hayatına devam edeceksin...
Paylaş