"Bugün 23 Nisan... Neşe doluyor insan" diye şarkılar söylerdik ilkokul dönemimizde...
İşte şimdi ben de bir öğretmenim. Ne yapacağım bu yıl çocuklarımla? Yine her zaman olduğu gibi öğrencilerimi, makamıma oturmaya mı davet edeceğim? Bana sorarsanız, "Hayır" diyorum. Herkesi bulunduğu yere davet ediyorum. Kendi adıma diyorum ki "Kimse makamını çocuklara bırakmasın. Onlara ağır gelir..."
Hele "Öğretmenim" diyenler... Öyle geleceğe, tarihe falan havale etmek yok! Ben sadece "Öğretmenim" diyenlere nefes tüketiyorum. "Öğretmenim" diyenlere, görevlerini hatırlatmanızı rica ediyorum. Hiçbir öğretmen, yerini çocuklara bırakmasın bu 23 Nisan’da. Her çocuk, her talebe kendi yerini bilsin yeter! Ben de bir kadınım ve anneyim! 8 yaşında bir oğlum var.
RUMUZ: SUNA
Ben de sizin gibi eski 23 Nisan törenlerimizi özlemle anıyorum. Kendi çocukluğumla, şimdiki çocukları kıyaslıyorum. Evet bugünkü çocukların her şeyi var ama sanırım çok erken yaşta her şeyi öğrenmenin getirdiği bir şeyleri eksik. Çok önemli şeyleri... Onların elinden çocukluklarını aldık. Ne yazık... Yine de sevgili Ata’mızın tüm çocuklarımıza, tüm dünya çocuklarına da armağan ettiği bu eşsiz günü, değerini bilmeleri dileğiyle, yürekten kutluyorum. Nice 23 Nisanlara çocuklar!...
"GÖNÜL YORGUNU"NA KIRGINIM
Sevgili Güzin Hanım, ben 42 yaşında, 3 çocuk sahibi, evli bir kadınım. "Gönül yorgunu" rumuzuyla evli bir erkeklerle ilişki konusunda size yazan ve çocuğum yaşta olan hanım kızımıza çok kızgın ve kırgınım. Aldatan erkeklerin her zaman ilk sözü "Karımı sevmiyorum, onunla anlaşamıyorum" olur. Ama bu sözlere lütfen kimse inanmasın. Kendinizin ve özellikle eş durumunda olan kadınların mutluluğuyla oynamayın. Çünkü aldatma olayı meydana çıktığında erkekler karşı tarafın gençliğini, güzelliğini, ona vaat ettiği sözleri unutup, biz eşlerin önünde diz çöküp ağlayarak af dilerler. Bu olayı evli erkeklere gönül veren hanım kızların görmesini çok isterdim. O zaman erkeklerin gerçek yüzünü görmüş olurlardı. Ayrıca o kızımızla, sizin aracılığınızla, aldatılan bir eşin duygularını paylaşmak istiyorum. Bir eş için aldatılmak ne kadar zordur biliyorlar mı? Bu durum son derece gurur kırıcı, acı veren ve insanın kendine olan güvenini alıp götüren bir duygu fırtınasıdır. Bunu hiçbir kadının hak ettiğini düşünmüyorum. Bu yüzden o kızımız eş adayını lütfen bu yazıları dikkate alarak seçsin.
RUMUZ: KIZGINIM
Evet bu durum gerçekten giderek yaygınlaşıyor. Evli erkeklerin sloganı haline gelen "Artık eşimle hiçbir konuda anlaşamıyorum, aramızda sevgi yok. Sanki iki yabancı gibi yaşıyoruz aynı evde. Çok mutsuzum, sevmeye, sevilmeye ihtiyacım var..." sözleri ne yazık ki hálá pek çok tecrübesiz genç kızımızı kandırabiliyor. Evli erkekler kendisine iyi günde, kötü günde destek olmuş, yıllarını ve tüm gençliğini onun uğruna harcamış, ona çocuklar vermiş evdeki eşlerini hiç sıkılmadan kötüleyebiliyor hatta... Ne büyük haksızlık... Tüm amaç kendine acındırıp, karşısındaki taze güzelliğe sahip olabilmek. Bu gerçeği ne zaman görebilecekler, anlayabilecekler bilmiyorum.
Sen bana adam gibi hasret çekmeyi öğrettin
Bahar geldi sevgilim, güneş bütün samimiyetiyle gülümsemeye çalışıyor. Öyle güzel ki hava gökyüzünün maviliğini bozacak tek bir bulut bile yok. Senin bana geldiğin gün sonbahardı... O zaman, korkaklığını örtbas etmek için bütün asiliğini kullanan bir kız vardı karşında, gülümsemeyi unutmuş gözleriyle hüzünlü bakışlar dağıtıyordu etrafa ve sen, sen geldin işte, sonbahardı o zaman, geçtin karşıma özlemeyi anlattın; adam gibi hasret çekmeyi öğrendim. Sarılmayı anlattın; dokunduğumda hissetmeyi öğrendim. Hayal kurmayı anlattın; yedi renkli bir masal düşledim ikimize... Gittin... Kış geldi, yedi rengin üstünü gri renkli bulutlar kapladı, tamamlayamadım masalımı, çünkü sonunu bambaşka hayal etmiştim, gittin... Kapım çaldı çoğu kez ama hiçbiri sen değildin, hissedemedim. Hiçbir şeyi hissedemedim, sanki bedenim buz tutmuştu. Gittin unutmadım özlemeyi, sen şimdi gittin ya adam gibi bir hasret var içimde, her gün büyüyüp ağırlaşan, yüreğimin ayaklarına sarıp sarmalanan, adam gibi adam bir hasret var sol yanımda...!
RUMUZ: HASRET
Bu güzel yazını eski mektuplar arasından bulup çıkardım, çok hoşuma gitti. Gerçekten bir ayrılığı çok güzel anlatmışsın umarım bu mektubu bana yazdığın günden beri hayatında çok güzellikler gelişmiştir, bu hasret bitmiş ya da yüreğinde bir başka sevgi tohumları baharı bekliyordur açmak için... Sana mutluluklar dilerim kızım...
Evlilikten korkuyor, onu nasıl ikna edebilirim
Merhaba abla, umarım mektubuma hemen cevap verirsin çünkü kendimi gerçekten çok kötü hissediyorum. Yakınlık kurduğum biri var; yaklaşık 1 yıldır beraberiz. Bir süre ayrıldık ama yapamadık, şimdi tekrar beraberiz, beni seviyor, bana değer veriyor. Ben de onu çok seviyorum. Onunla evlilikle ilgili uzun uzun konuştuk; evlenmeyi düşünmüyor. Ama bu düşüncesinin benimle alakası yok; sadece evliliği sevmiyor, sırf bu yüzden mutlaka ayrılacağız. Acaba ben bu adamı evliliğe ikna edebilir miyim? Yoksa artık bu ilişkiyi bitirmeli miyim? Ancak şunu da söyleyeyim ki; biz ayrılınca ikimiz için de hiç iyi olmuyor; her şey çok daha kötü gidiyor. Bana akıl verirsen sevinirim.
RUMUZ: MADALYON
Güzel kızım, bazı erkeklerde gerçekten evlilik bir fobi halindedir. Onlar ya ailelerinde çok acı olaylar yaşamışlardır, evlilik gözlerini korkutmuştur ya da yapı olarak evliliğe kendilerini hazır hissetmiyorlardır. Bu ikinci türdekileri bir zaman sonra evliliğe ikna etmek mümkün olabilir. Evlilikle ilgili baskı yapmazsan, (erkekleri korkutan aslında baskı altında yaşamaktır) onda yumuşak başlı, sevgi ve şefkatli bir hayat arkadaşı olabileceğin fikrini uyandırırsan, (ki bu gerçek tavrın olmalı), o zaman değişebilir. Ama bir de müzmin bekarlar vardır ki onları hiçbir şekilde ikna edemezsin, çünkü daldan dala konmaya meraklıdırlar.