Paylaş
Tam patisini atacakken, içinden bir ses “Ne gözleri görüyor ne de kaçabiliyorlar. Tıpkı senin çocukların gibi” dedi.
Depo olarak kullanılan garajdaki bir sepetin içinde loğusa anne kedi, iki yavrusuyla yatıyordu...
Yavrular dünyaya geleli ancak bir-iki gün olmuştu. Acınacak haldeydiler. Küçük pençeleriyle bir yere tutunamıyor, hep kayıyorlardı.
Kocaman kafalarını annelerinin karnına sokuyor, meme aranıyorlardı.
Gözleri daha kapalıydı. Çok tuhaf bir görünüşleri vardı. Fakat anneleri onları eşsiz güzel buluyordu.
Kedi anne, gururla yerinden doğruldu, sırtını kabartıp gerindi, dünyaya getirdiği küçük mucizeleri seyretti.
ÖNCE YEMEYİ DÜŞÜNDÜ AMA...
Bu garaj, her bakımdan tam istediği gibiydi; sessiz ve rahat. Çocuklar için tırmanma denemeleri yapacakları bir sürü şey de vardı içeride. Geniş kapı altından sızan güneş ışığı, bazen de mehtap, oyun oynamak için geniş boşluklar ve sonra... Bol bol fare delikleri...
Çocukların mesleki bilgiler edinmeleri, ihtisas yapmaları için arasalar bulamayacakları bir yer!
“Şu farelerle biraz ilgileneyim hazır çocuklar uyurken. Hem eğlenmiş olurum hem de karnımı doyururum” diye sepetten doğruldu...
Karton kutuları, eski mobilyaları koklaya koklaya dolaşmaya başladı.
“Bu hışırtı da ne? Fare kokusu değil mi şu kutunun içinden gelen?” diye düşündü.Kadife terlikleriyle usul usul, ihtiyatlı bir adım attı...
Ve işte, karton kutunun aralık kapağının tam üstündeydi. İçinde küçük iki fare yavrusunun yattığı bir kutu...
“Hepsi bu mu?” dedi. “Bunların ne gözleri görüyor, ne koşturuyorlar. İki küçücük lokma için zahmete bile değmez. Her neyse... Kısmetimize... Aperatif niyetine...” Tam patisini atacakken, içinden bir ses şöyle dedi: “Ne gözleri görüyor ne de kaçabiliyorlar. Tıpkı senin çocukların gibi. Bak nasıl acınacak haldeler. Anaları ölmüş olmalı. Sen yanlarında yokken çocukların nasıl aciz ve savunmasızsa, bunlar da öyle işte. Evet, bunlar ‘fare’ ama küçücük yavrular. Yavru ne demektir, en iyi senin bilmen lazım.”
Ona seslenen, onu büyüleyen bu ses, ancak bir anne yüreğinden kopup gelebilirdi. Kedi bile olsa, yüreklerin en büyüğü olan anne yüreğinden...
FARELERE ANNELİK YAPTI
Kedi eğildi, başını kutunun içine soktu. Küçük fareleri teker teker kendi sepetine taşıdı. İkisini de bağrına bastı, yavrularıyla birlikte onları da emzirdi.
Fare yavruları açlıktan ölmek üzereydi. Ama sıcak anne karnında canlandılar, karınları doyunca keyifleri yerine geldi. Annelerinin yanındaymış gibi kendilerini güvende hissediyorlardı.
Kedi yavruları büyüdüler, tabii fare yavruları da onlarla birlikte. Dördü de gözlerini açtıklarında, aynı ananın büyük sevgisini buldular.
Birlikte oynuyorlardı. Dışarıya çıkıp mayıs güneşini de oyunlarına katıyor, başka kedi gördüklerinde garajlarına kaçıp, içeriye sızan güneşin başında altından bir hale ördüğü kedi annelerinin koynuna sokuluyorlardı...
Yaşanmış bir hikâyedir bu anlattığım. Dünya kanunları acımasız ve güçlü ama yenilmez değil. Adım adım, basamak basamak gelişip, onları alt etmek mümkün.
SEVGİ, canlıların ruhunda bir güç olarak mevcut. Yavaş yavaş da bugünkünden farklı bir dünya doğacak.
Mayıs güneşi insanların bilmediğinden fazlasını pek güzel biliyor. Bunun için de yüreği sevgi dolu tüm annelerin başına altından bir hale örüyor...
Gamze Erkök Neer / HAYKOD
Paylaş