O kadın öldürüldüğünde henüz 30’unda yoktu bile... Çok hazin bir yaşam öyküsü vardı. Ölmekten hiç korkmadı ama böyle bir ölüm çok zamansız ve çok haksızdı.
Toplumun kaldıramayacağı kadar uçta ve özgürdü. Onda hemen herkesi rahatsız eden bir yan vardı. Öyle fevkalade bir güzelliği yoktu ama ince ve hoş bir kadındı. Biraz deli, biraz uçuk... İnsanlar, özellikle erkekler onu asla sindiremediler. Çünkü erkekler dünyasında bir kadın olarak var olmaya çalışıyordu. En kötüsü de çevresinde hep erkekler vardı (dost gülüşlü düşmanlardı hepsi). Erkekler asla kadın arkadaşları olmasına izin vermediler son 5 yılda... Çünkü tek istedikleri bu kadının yalnızlığından kendilerine düşen payı almaktı!
Entelektüel, güzel kalpli bir kadındı o. Onu kullanan erkekler, daha sonra bu kadının ölmesini istediler. Çünkü kadına hak etmediği muameleyi yaptıkları gibi bir de iftiralar atmaktan geri kalmıyorlardı. O da zamanla bunalıma girmeye başladı. Kendine hákim olamadığında yerli yersiz tehditler savuruyordu. "Yeni sevgililerinizle sizi gördüğümde, ne aşağılık insanlar olduğunuzu anlatacağım" diyordu ve bu da adamların hiç hoşuna gitmiyordu. Kendisini hiçe saymış erkeklerin keyfini mi kaçıracaktı bu minik kadın? Olamazdı!
Son olarak, ailesiyle de arasını bozmayı başardılar kadının. Ve hayatta kaybedecek hiçbir şeyi olmayan tiner bağımlısı, gaspçı bir psikopata "Bu seni ihbar eden kişidir" deyip, azmettirip, o gencecik, yüreği tertemiz kadını öldürttüler. Sıra dışı, yetenekli, üniversite bitirmiş bu insanı öldürttüler.
Ailelere sesleniyorum: Kızlarınıza sahip çıkın ki, sonra pişmanlık duymak zorunda kalmayın.
Bu adamlar, eminim onların ne derecede tehlikeli olduklarını bilmeyen yeni sevgilileriyle, keyifle biralarını içmeyi sürdürüyorlar.
Hiçbir suçu, günahı olmayan o kız ise ıslak toprakta bir kefene sarılı yatıyor. Haykırmak istiyorum, sesim çıkmıyor.
RUMUZ: ÇİÇEK BAHÇESİ
Sevgili okurum, haksız yere ölüm fermanı çıkarılmış kadınlar için yazdığınız bu yazı, birçok gerçeği dile getiriyor. Belki bir üçüncü sayfa haberi üzerine, belki de gerçekten bir yakınınızın yaşadığı öyküyü yazmışsınız bize.
Gerçekten bu tür cinayetlere sıklıkla rastlanıyor gazetelerin üçüncü sayfalarında... Hafif meşrep kadın, yolunu kaybetmiş kadın, kötü kadın şeklinde tanımlanan birçok kadının, gerçek öyküsünü kimse bilemiyor aslında. Onlar bir şekilde kandırılıp, inandıkları bir aşkın peşinden bir çukura yuvarlanıveriyorlar çoğu zaman. Sonları ise genelde haksız bir ölüm oluyor.
Kimi gencecik kadın ise masum bir aşk uğruna, aile fertlerinin ortak ölüm fermanı sonucu hayatını kaybetmiyor mu? İşte sizinki de sıradan bir üçüncü sayfa haberi olarak, okuyup geçeceğimiz ’bir kadın cinayeti’ sadece! Kim bunlara karşı bir şey yapabiliyor? Kim önlem alabiliyor? Kim bu haksız kanıları yıkabiliyor? Hiç kimse!
AŞK İKİ KİŞİLİKTİR
Sevgili Güzin abla; sana Almanya’dan yazıyorum. 25 yaşındayım ve 2,5 yıldan beri köşeni takip etmekteyim... Seni artık ailemden biri sayıyorum. Ne mutlu ki gerçekten sevgi dolu bir insansın... Ben de sana sevgi hakkında yazmak istedim.
Köşene yazan birçok arkadaşımız, hep karşılıksız sevgiden ve karşısındakini kendine bağlamanın yollarından bahsediyor. Şu kadarını söyleyeyim; sevgi iki taraflı olduğu sürece güzeldir. Sevgi olgunlaştırır, sağlık verir, mutlu eder... Ama eğer tek taraflı olursa, bu sevgi mutluluk vermez. Sağlığınız bozulur, psikolojik olarak çökersiniz, iş hayatınızla beraber özel hayatınızdaki tüm dengeler de bozulur.
Ben de 10 ay öncesine kadar böyleydim. Son 10 aydırsa son derece mutlu ve sağlıklıyım, düzenli bir iş ve özel hayatım var. Önemli olan seçici ve mantıklı davranmak... Ben de seçici ve mantıklı davrandım, bu sayede şimdi sevginin en güzelini yaşamaktayım.
Sevgi sadece cinsel arzuları tatmin etmek değildir. Sevgi köle olmak değildir. Sevgi maddiyat değildir. Sevgi bir kovalamaca, ya da kim daha gururlu oyunu hiç değildir! Ben şahsen bunu son aylarda öğrendim. Ve bunu bana öğreten sevgilime buradan minnetlerimi ve sonsuz sevgimi gönderiyorum...
Sevgiyi aramayın; mantıklı ve olgun davrandığınız sürece o sizi bulur zaten. İşte bir Ataol Behramoğlu şiiri; "Binlerce yıl uzaklardadır, binlerce kez dokunduğun ten / Yazabileceğin şiirler çoktan yazılıp bitmiştir / Ölümdür yaşanan tek başına / Aşk iki kişiliktir"...
Evet, aşkı tek kişilik yaşayıp da kendinizi öldürmeyin lütfen.
RUMUZ: LEOPAR212
Evet kızım, güzel düşünüyorsun. Şairin dediği gibi, aşk iki kişiliktir. Tek kişilik olduğunda ise sadece acı ve keder getirir. Keşke herkes bunu anlayabilse...
Sevginin gelip seni bulacağı meselesine katılıyorum. Ama mantıklı ve olgun olmakla sevginin hiçbir bağlantısı olamaz bence! Olsa da o sevgi değildir, çünkü sevgi mantık tanımaz.
Sivilceler yüzünden özgüvenimi kaybettim
Merhaba, ben 16 yaşında bir genç kızım. Yüzümdeki sivilce ve siyah noktalar nedeniyle kendimle hiç barışık değilim. Birçok doktora gittim, ama hiçbirinden sonuç alamadım. Bu nedenle toplum içinde kendime güvenim yok. Arkadaşlarım "Güzelsin, bu kadar sorun yapma" deseler de kabullenemiyorum. Sivilcelerimi geçirmek ve yeniden özgüvenimi kazanmak için ne yapmalıyım?
RUMUZ: DAHLİA
Güzel kızım, senin yaşında hangi gencin sivilce sorunu olmamış ki? Yaşın gereği bir süre bunları yaşayacaksın. Bu sorun nedeniyle aşağılık kompleksine girmemelisin. Sakın bunları sıkma, sıkarsan da kafurulu alkole batırdığın pamukla sık. Yüzünü kükürtlü sabunla yıka, cildini hep temiz tut. Hatta yumuşak bir fırçayla sabunlayıp temizle. Ayrıca artık lazer tedavisi ile sivilcelere kolaylıkla çare bulunuyor.