Sevgili Güzin Abla, genellikle okurlarının bazen basit sorunlar nedeniyle, isyan halinde olduklarını görüyorum.
Her türlü problem karşısında hemen pes ettiklerini, umutsuzluğa düştüklerini, inançlarını kaybettiklerini fark ediyorum. Hatta bağışla beni ama, hepimize umut dağıtan, yol gösteren, akıl veren, yolumuzu aydınlatan sizin bile, zaman zaman acılar, üzüntüler karşısında sarsılmış, isyan eder duruma düşmüş olduğunuzu hissediyorum.
Örneğin pazartesi günkü yakınları kanserle mücadele eden okurlarına verdiğin cevaptan bunu hissetmek mümkündü.
Güzin Abla, hem sana destek olmak, hem de okurlarını isyandan korumak amacıyla, bana ulaşan çok beğendiğim bir yazıyı paylaşmak istedim. Yayınlarsan sevinirim...
"Neden ben?"
"Efsane Wimbledon tenis oyuncusu Arthur Ashe, AIDS hastasıydı. Ünlü sporcuya, dünyanın her köşesindeki hayranlarından mektup yağıyordu. Bunlardan biri ise şöyle soruyordu: "Neden Tanrı böylesine kötü bir hastalık için seni seçti?"
Arthur Ashe bu hayranına, şu cevabı verdi:
"Tüm dünyada; 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir,
500 bin çocuk profesyonel tenisi öğrenir, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50’si Wimbledon’a kadar gelir, 4’ü yarı finale, 2’si finale kalır.
Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı’ya "Neden ben?" diye hiç sormadım. Ve bugün acı çekerken, Tanrı’ya "Niye ben?" mi demeliyim? Mutluluk insanı yumuşatır, zorluklar güçlü yapar,
hüzün ise insan yapar, yenilgi mütevazı yapar, başarı insanı ışıldatır.
Ama yalnız Tanrı yolumuza devam etmemizi sağlar. Tanrı’ya asla "Niye ben?" diye sormayın. Ne olacaksa olacaktır. O’nun kendine has usulleri vardır. Her şey kendi İyiliğiniz içindir. İnancınızı her zaman koruyun." ALINTI: F. CAN
RUMUZ: OKURUN METE
Çok sevgili okurum, bu güzel iletiyi benimle ve okurlarımla paylaştığın için, sonsuz teşekkürler sana... Evet beni çok iyi anlamışsın... Bazen gerçekten isyan raddelerine geliyorum.
Allaha inancım ve sevgim, ailemden gelen bir mirastır. Her şeye ona olan güvenimiz, sevgimiz ve inancımızla katlanılabileceğini biliyorum. Bugüne kadar da öyle de yaptım. Ancak bir küçük çocuğun acı çekmesine, bir köpeğin insanlar tarafından eziyet görmesine, insanların ve hayvanların aç kalmasına, bazen elimde olmayarak isyan edebiliyorum. Tanrım beni bağışlasın. Bu güzel yazıdaki anlamı zaten ben büyüklerimden hep duymuşumdur. Büyük annem, her zaman "Sakın isyan etmeyin, Allah her şeyin en iyisini bilir, hikmetinden sual olunmaz" derdi. Ben de bu düşüncelerle büyüdüm, eğitildim. Ama haklısın. Saçma sapan dertler edinen, basit bir sorun karşısında ölümü düşünenlere gerçekten ben de kızıyorum.
Karımla annem arasında kaldım, çıldıracağım
Ablacığım, evlenerek yurt dışına gelmiş binlerce gençten biriyim. Karım, aileme, özellikle de anneme karşı inanılmaz soğuk davranıyor. Halbuki evlenene dek bana hep "Aile olmanın zevkini sizde yaşadım" derdi. "Zamanla ilişkileri düzelir" diye düşünürken aradaki uçurum giderek büyüdü. Annem İstanbul’da yalnız yaşıyor. Küçük kardeşim evlenince maalesef ayrı eve çıktı. Şimdi annem yapayalnız kaldı. Buraya getirme imkánım yok. Çünkü eşim istemiyor. Ve korktuğum başıma geldi; annem şu anda çok hasta. Hastaneye komşuları götürmüş. Eşimi ikna edemedim. Kardeşim bakmıyorsa ben de mi bakmayayım anneme? Ne yapayım, yaşlılar evine mi göndereyim? Sonuçta anneden bahsediyoruz en kutsal varlığımızdan. Yarın bunun hesabını nasıl veririm? Eşim çocuklarıma olan düşkünlüğümü bildiği için devamlı beni onlarla tehdit ediyor. "Bir hafta da olsa annemin yanına gideyim" dedim, dünyanın kavgasını yaptık. Kardeşim oradaymış, ne gerek varmış... Annem o benim, gözümü karartıp, çekip gitsem dünyalar tatlısı iki evladım var; "boş ver" desem, annem orada hasta ve perişan. İki arada kaldım, çıldıracağım. Ayrıca, senin aracılığınla genç arkadaşlarıma seslenmek isterim: Türkiye’de gerekirse ayakkabı boyasınlar, ama Avrupa’ya, bu acılar ülkelerine heveslenmesinler
RUMUZ: AVUSTURYA’DAN UMUTSUZUM
Güzel oğlum, belli ki yumuşak başlı, duygusal bir insansın... Eşin de senin bu halinden yararlanıyor ama sanırım seni eziyor ve hükmediyor. Bu durum hiç hoşuma gitmedi... Ne demek? anneni, hastane köşelerinde yalnız mı bırakacaksın? Çocuklarınla seni nasıl tehdit edebilir? Bu insanlığa sığar mı? Yarın öbür gün kendisi aynı duruma düşse, pek mi hoş olacak? Sen de anneni bu durumda bırakmayı nasıl göze alıyorsun? Elbette ona koşacaksın, hatta gerekirse onu yanına alıp getirecek, tedavi ettireceksin. Hiç düşünme; karın hiçbir şey yapamaz; ağzının payını verirsin... Aaa çok kızdım ben bu işe...
Vücudunda jilet izleri olan Mini Mini’den son bir istek
Sevgili Güzin Abla, geçen gün yayınlanan Dr. Ümit Ukşal’ın jilet izleri konusunda verdiği tavsiyeyi yayınladığınız için çok teşekkür ederim. Bu konuda hem durumumdan utanç duyduğumdan hem de derdimi kimseyle paylaşamadığımdan, ümidimi kesmişken sayenizde sorunuma çözüm bulunduğu için nasıl sevindiğimi anlatamam. Sizden son bir isteğim olacak; Deri ve Zührevi Hastalıkları Derneği’nden olan bu uzmana adresimi verebilir misiniz? Kendisiyle irtibata geçip, önerdiği yoldan gitmek istiyorum. Gereken ameliyatları karşılamaya hazırım. Sadece güvenebileceğim birini bulmam şart.
RUMUZ: MİNİ MİNİ
Senin mailini ona göndermek yerine, derneğin telefonunu bulup, kendisine başvurabilirsin. Ayrıca estetik cerrahiyle bu izlerin silinmesine kararlıysan, Marmara Üniversitesi Hastanesi Plastik cerrahi dalında çok başarılı olan Doç. Dr Özhan Çelebiler’e başvurabilirsin. E-mail adresi ocelebiler@tnn.net