Paylaş
Sevgili Güzin Abla, ben bir hayvanseverim. Ormanlarda düzenli olarak hayvan beslemeleri yapıyorum. Lokantalardan yemekler alıyorum.
Hayvanları ilgisizlikten koruma derneği HAÇİKO, bize mama yardımı yapıyor. İstanbul’un çeşitli ormanlarında beslemeler yapıyorum.
Ölüme terk edilmiş binlerce köpek var. Çoğu da sahipleri tarafından bırakılmış.
Anlayacağınız, şehir merkezlerinden ormana çöp gibi atılmış dostlarımız. Sesimizi nasıl duyururuz bilmiyorum? Bu yüzden bir de size yazmak istedim.
Yaşam sadece insanlara özgü değil. Hayvanları satın almayıp sahiplensinler... Barınakların hali facia. Genelleme yapmıyorum ama gerçek bu. Ceyhun Güven
YANIT
Sevgili Ceyhun, sizi o kadar iyi anlıyorum ki... Sizde bir dönemlerdeki kendimi görür gibi oluyorum... Hayatımın önemli bir bölümünü, hemen hemen 20 yılımı çok sevdiğim ama ne yazık ki hayvanlarla ilgili mücadelesi ve yaşadığı acılar sonucu kalp krizi nedeniyle kaybettiğim arkadaşım Gönül’le köşe bucak barınakları ziyaretle geçirdim. Sevgili Ceyhun, sizi o kadar iyi anlıyorum ki... Sizde bir dönemlerdeki kendimi görür gibi oluyorum... Hayatımın önemli bir bölümünü, hemen hemen 20 yılımı çok sevdiğim ama ne yazık ki hayvanlarla ilgili mücadelesi ve yaşadığı acılar sonucu kalp krizi nedeniyle kaybettiğim arkadaşım Gönül’le köşe bucak barınakları ziyaretle geçirdim. Ancak o ölünce, mücadelemizin umutsuz olduğunu fark ettim. Beni sonsuz üzen o bakımsız, perişan barınakları ziyaretten vazgeçtim. Mücadelemi gazetedeki köşemden, zaman zaman da gruplarla mesajlaşarak, yöneticilere seslenerek, uyararak sürdürmeye karar verdim. Barınakları unutmaya çalıştım. Çünkü her gittiğim barınakta çaresizliği, umutsuzluğu, onurlu bir yaşam hakları olduğu halde, esaretin pençesinde kıvranan o kafes arkasındaki canları görüp hiçbir şey yapamamanın ezikliğini defalarca yaşıyordum. Bir de çeşitli amaçlarla köpekleri kullanan, onları denek olarak yurtdışına gönderip üzerlerinden para kazanan bazı grupların hedef tahtası haline geldim. Zaman zaman beni mahkemeye verdiler, zaman zaman üzerime yürüyüp tehdit ettiler. Bu arada bazı kararlar alındı. Barınakların kapatılmasına ve toplanan hayvanların bundan böyle ormanlık alanlara, güya doğalarına terk edilmesi gibi... Oysa barınak ölüm demekse, ormanlık alan ölümlerin en korkuncu demekti... Orman uçsuz bucaksız bir hapishaneydi. En iyi niyetli hayvan korumacıları bile onlara ulaşamıyordu. Bir zamanlar barınaklar için endişelenen ben, bu defa “Aman barınaklar olsun, hayvanseverlerin kontrolü altında hayvanlar yine. Yeni bir düzen içindeki barınaklarda toplansın” diye yazıp çizmeye başladım. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, benim için tek bir örnek barınak vardı, hâlâ da var. Mimar Meral Olcay’ın yönettiği İstanbul Fatih Belediyesi’ne bağlı Yedikule Hayvan Barınağı ya da gönüllülerinin verdiği adla “Sevgi Yuvası”. Mimar Meral Olcay’ın 2001’deki girişimiyle kuruldu. Şu anda 3 bin köpek ve 150 kediye yaşam alanı sunan Yedikule Barınağı bence Türkiye’nin tek örnek barınağıdır. Ancak elbette ki hayvanseverlerin bağışlarına ihtiyaç duyuyorlar... Sesimizi duyurmak deyince... Bu köşeden en az 20 senedir yetkililere sesleniyorum. Benim gibi başka yazarlar da aynı şeyi yapıyor. Hayvanların yaşam haklarına saygı duyulması, eğer barınaklarda toplanacaksa, barınakların koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini, hayvanlara uygulanan eziyetlerin mutlaka ciddi yasalarla sonlandırılması gerektiğini yüzlerce kez yazdım... Bilmem ben görecek miyim ama tüm umudum siz gençlerde...
Paylaş