Sevgili okurlarım; geçen hafta Hürriyet Cumartesi’nde yazım çıkmadığını görerek bana yüzlerce e-mail attınız.
Sağ olun; ancak eklerde sayfa adedinin azaltılması nedeniyle, benim asıl yerimin de Kelebek olduğu göz önünde bulunduralarak bundan böyle Hürriyet Cumartesi’nde yazım çıkmayacak. Bu güzel mektupları arada bir Cuma günleri sizlerle paylaşacağım. İşte bu ilginç, gerçek yaşam öykülerinden birisi...
Gelin de şu erkekleri anlayın bakalım! Gerçekten bir erkek aynı anda iki kişiyi birden sevebilir mi aynı derecede? Bana kalırsa burada iki arada kalmış bu genç adamın en büyük hatası kesinlikte "Aşığım" dediği halde sevgilisine sadık olamayıp, sık sık macera yaşama alışkanlığıysa da bu defa gerçekten mutsuzluğuna yol açacak bir tutkunun esiri olduğu ortada... Hem kendinin hem de bu durumu gerçekten hiç hakketmeyen, gencecik iki insanın hayatını altüst ederken, gelgitler içinde kendine olduğu kadar onu gerçek anlamda seven bu iki kadına da zarar verdiğinin farkında mı acaba? Böylesine bir kararsızlık, yıllar süren bu tutkuya rağmen, hiç kimseye yarar getirmiyor, görüldüğü gibi... Oysa bu sorunun çözümü sadece kendisinde... İşte bakın, görün; bir erkeğin anlaşılması güç duygu karmaşasını, yakından izleyin...
Sevgili Güzin Abla; ben 27 yaşında, İstanbul’da yalnız yaşayan bir mimarım... Benim sorunum dertsiz başıma dert açmaktan başka bir şey değil. Ama artık içinden çıkamadığım bir durumdayım ve sizin bakış açınıza ihtiyaç duydum. Ben 3 yıl önce üniversiteden mezun oldum. Üniversitenin ilk yılından bu yana bir kız arkadaşım var. Ona kesinlikle aşığım. Sekiz yıldır devam eden ilişkimizde tabii ki sorunlar yaşadık, ama hiç ayrılm adık ve problemlerimizi hep aştık. Çünkü birbirimizi anlıyor ve seviyorduk. Ama ben arada onu başkalarıyla aldatıyor, bunu da doğal görüyordum. O her zaman yanımda olamıyordu ve çeşitli fırsatlarda başka kızlar ilgimi çekince beraber oluyordum. Ama bu kız arkadaşımdan vazgeçeceğim anlamına hiç gelmedi.
Bundan 2 sene evvel üniversitede okuyan bir başka kızla tanıştım. Çok güzel, sempatik ve hoş bir kızdı. Hemen ilgimi çekti. Ağır başlı bir karaktere sahipti ama bir o kadar da neşeli ve eğlenceliydi. Birbirimize telefonlarımızı verdik ve aylarca telefonda saatler boyu konuştuk. Ona gitgide bağlandığımı hissediyordum; onu aramadan yapamıyordum. Ona kız arkadaşım nedeniyle yaklaşmıyordum, ilk defa birini üzmekten korkuyordum. Ama birbirimize duygusal yoğunluğumuz olduğunu her ikimiz de anlamıştık. Aradan aylar geçmişti. Sesini duymadan uyuyamıyordum, asıl kız arkadaşıma da soğuk davranıyordum. Hayatımda her şey alt üst olmuştu.
Sonuçta olan oldu. Bir gün, bir çırpıda ağzımdan "Benim 5 yıllık bir ilişkim var ama sana da aşık oldum; olmam zannettim ama oldum, şimdi acı çekiyorum" sözleri dökülüverdi... Dondu kaldı, önce tepki veremedi. Gözleri doldu, bağırdı, çağırdı ve çekti, gitti... Arkasından koşup sarılmak istedim, ama yapamadım. Aradan birkaç gün geçince bir akşam içip içip onu aradım, ağladım... "Seni seviyorum ama beraber olmamıza engel, anlatamayacağım sebepler var" dedim. O da bana "Seni kız arkadaşından ayırmak istemiyorum, bu kadar uzun süreli bir ilişkiyi çöpe atma. Sonuçta biz birbirimize hiçbir şey için garanti veremeyiz, artık beni arama" dedi. Ama sesi titriyordu, beni üzmemek için böyle söylediğini biliyordum.
Aradan 2 yıla yakın bir zaman geçti. Bu zaman zarfında onu hiç unutmadım. Kız arkadaşımı öperken bile onu hayal ediyordum. Her ne kadar, kendime kızsam da onu unutamıyordum. Arkadaşlarım "Bırak eskisini, onunla ol" diyorlardı. Ancak ben kız arkadaşımın ilk erkeği olmuştum. Bakireliğini paylaşmıştı benimle ve en önemlisi de okul bitince "Ailenin yanına dönme, İstanbul’da kal" deyince, benim için kalmıştı. Fedakarlıklarını da görmezden gelemiyordum; onu bir anda silip atamazdım.
Bundan birkaç ay önce diğer kız arkadaşımla karşılaştık. İstanbul’a yerleşmişti o da, önemli bir kariyeri vardı artık. Onu ilk gördüğüm an, ona karşı hislerimde hiç azalma olmadığını fark ettim. Onun da aynı duygular içinde olduğunu anladım. Beni affetmemişti belki; bu belliydi, bakışlarında acı vardı çünkü. Ama özlem de okunuyordu. O bana kız arkadaşımı sormadı, ben de söylemedim ama hálá beraberliğimiz devam ediyordu. Bir hafta çok iyi vakit geçirdik. İstanbul’un altını üstüne getirdik. Aramızda gözle görülen bir tutku, özlem ve aşk vardı. O sırada kız arkadaşım yurt dışındaydı. Rahattım kısacası.
Bir gece uyumadan, günlerdir içimi yiyen gerçeği yani, eski beraberliğimin hala devam ettiğini ona söyleyiverdim. Bana öylece baktı ve sustu. Gözlerinden akan yaşlar bir süre sonra yerini hıçkırıklara bıraktı ama yine de bana sarılıp, ağladı. Ağlamasına dayanamadım ve gitmek istedim. "Gitme" diye çok ısrar etti. O da çaresizdi. Kendini kötü hissediyor, bir sürü soru soruyordu. "O zaman, neden onu bırakamıyorsun?" diyordu. Biliyorum bunları söylemek bile ona ağır geliyordu, karakterine aykırıydı ama çaresizliğini okuyabiliyordum. Ben cevap veremedikçe o ağlıyordu. Nasıl cevap verebilirdim; ben de ne yapacağımı bilmiyordum ki!..
Sonra "Sen uyuyunca gideceğim, yarın bensiz ve yeni bir güne uyanacaksın" dedim. O gece birbirimize sarıldık ve uyuduk. Biraz kımıldasam uyandı; sonra derin bir uykuya daldı. Ve ben çekip gittim. İçim sızlaya sızlaya, öle öle, onu bırakıp gittim.
En son bir hafta önce dayanamadım, aradım ve yine buluştuk. Bitti mi o tutku, diye merak ettim. Çok özlemişiz birbirimizi ve ona sarıldığım an irkildim çünkü ilk günkü gibi hala tazeydi hislerim. Aramızdaki bağ kronik bir tutku halini almıştı. Bunu fark ettim. O gece buluştuk ama yine aynı kriz yaşandı. O ağladı ve ben de onu bırakıp gittim. Ona da "Bitmiş, bittiğini görmek için gelmiştim" diye yalan söyledim. Hatta ona kötü bile davrandım, onu ittim ve gittim...
Şimdi ne yapacağım?.. Kız arkadaşımla ilişkimiz devam ediyor. Onu seviyorum; alışkanlık belki de artık bizimki... Ama ben ötekini unutamıyorum. Söküp atamıyorum içimden; deli olacağım...
Kız arkadaşımdan ayrılıp onu arasam, her şeyi anlatsam, onunla yeni bir beraberliğe başlasak mı?..
Yoksa onu aramasam, yeni bir düzen kurmasına izin mi versem, bilemiyorum...