Her zaman merak edilen, üzerinde tartışılan, yıllardır cevap aranan bir konu bu. Kadınların sık sık tekrarladıkları bir soru: Erkek neden aldatır?
Bir erkeğin kaleminden, aldatmanın nedenlerini okuyacaksınız bu yazıda. Belki de ilk kez bir erkek tüm içtenliğiyle, tüm açıklığıyla ve tüm çarpıcılığıyla eşini neden aldattığını anlatıyor. Katılırsınız, katılmazsınız; tabii ki herkesin kendine göre düşünceleri olacaktır bu konuda. Ancak ne olursa olsun, anlatanın kendi dünyasını yansıtırken, bir yandan da genellikle erkeklerin duygu ve düşüncelerini yansıttığını kabul etmek zorundayız. Yalnız erkeklerin mi? Aldatan kadınlardan da söz ediyor. ‘Bunlar muhtemelen bildiğimiz ama toplumumuzca dile getirilmesi yasak olan duygular ve yaşananlar’ diyor.
*Rumuz: Mavi Duygular
Sevgili Güzin Abla, sizin de katıldığınız gibi, evlilik neredeyse olmazsa olmaz bir kurum. Ancak, farklı kültür, eğitim, anlayış ve düşünce yapısı ile yetişmiş iki ayrı insanın aynı çatı altında ölünceye kadar yaşaması aslında imkansız. Bu ancak birbirlerine katlanabilmeleri ile olabiliyor.
Ben 12 senelik evliyim. Küçük bir oğlum var. Evliliğimiz tahmin edebileceğiniz gibi katlanma şeklinde devam ediyor. Ama tabii ki dışarıya karşı her şey güllük gülistanlık gösteriliyor. Şimdilik bu evliliğe oğlum için devam ediyorum.
Evlilikte birçok şeye alışmak veya katlanmak mümkün ama tek bir şeye katlanmak mümkün olmuyor, cinselliğe. Belli bir süre sonra eşinize isteğinizi kaybettikten sonra sevişme arzusu tamamen yok oluyor.
İlişkiniz sürse bile sahte, saçma, anlamsız ve ruhsuz oluyor. İşte böyle durumda kabul etmek zor bile olsa bir eş, örneğin erkek bu ihtiyacı için dışarıya gider ve zevk aldığı bir kişiyi bulursa; onunla tatmin yolu arar. Evinde de daha anlayışlı bir kişi haline dönüşür.
Köşenizde sık sık eleştirdiğiniz evli erkeklerle ilişkiye giren genç kızlar, esasında bunun için en büyük aday ama bir erkeğin tatmin olması için genç kız şart değil. Eşinden daha çirkin ve yaşlı bir kadın bile bazen yeterli olabiliyor.
Evet haklısınız, çoğunlukla erkeğin evliliği de bu şekilde, dışarıdaki arayışlarla devam ediyor. Bu senaryo aslında her iki cins için de geçerli. Benim başımdan her ikisi de geçti. Henüz evlenmemiştim.
Eşi ile son derece şiddetli anlaşmazlık yaşayan ve bir çocuğu olan evli bir kadınla ilişkim oldu. İnan bana bundan sonra evliliklerindeki anlaşmazlıklar bitti. 27 yıldır evliler ve artık birbirlerine alıştılar, mutlular. Çocukları da evlendi. İlginç gelebilir ama benimle yaşadığı ilişki belli ki onda bazı duyguları düzene soktu. Bildiğim kadarıyla benden başkası ile de ilişkiye girmedi.
Birkaç sene önce, evliliğim sürdüğü halde, eşinden ayrılmış bir kadınla birkaç ay yaşadığım birlikteliğim oldu.
Burada da ben aynı şeyleri yaşadım. O birliktelik esnasında ve onu takip eden bir yıl boyunca eşime daha kolay katlanır oldum.
Ben değişiklik mi arıyorum? Bilmiyorum. Ama cinsel yönden doyuma ulaşmak istiyorum. Pek çok erkek gibi. Sadece cinsellik yüzünden boşanmak bana saçma geliyor. Çünkü oğlumun, anne ve babası ile sağlıklı bir ortamda büyümesini istiyorum. Dışarıda da para ile karşılanacak cinsellik hem riskli hem de insan sarhoş değilse mutluluk vermiyor.
Yine yaşadığım için biliyorum. Yanında eşi varken bile çevresindeki kadınlara aç gözlerle bakan erkekler eşi ile doyum yaşayamayan erkeklerdir. Bunu hem arkadaşlarımdan biliyorum, hem de ben böyleyim.
O kadınla birlikteliğim esnasında inan bana, kadınlar benim için sadece insandı. Kadın-erkek diye ayırmadan bakıyordum onlara. İlişkim bittikten sonra ise her kadın potansiyel sevişilecek nesneye dönüştü gözümde. Çünkü evimden dışarıya cinsel açıdan doyumsuz bir şekilde çıkıyorum. İşte böyle Güzin Abla. Bunlar muhtemelen bildiğin ama toplumumuzca dile getirilmesi yasak olan duygular ve yaşananlar. Belki bu yazdıklarımdan sonra benim yaşadıklarımı kişiselleştirmez ve çevreni bir de bu gözle incelersin.
Evli ve bekar, erkekler ve kadınlar bu oyunun oyuncuları. İnsanın bu oyunu kendini harap edercesine oynamasına, kendini mutsuz kılmasına ihtiyaç yok. Mutlu veya mutsuz yaşıyoruz işte, günler geçiyor. Aslında çok küçük şeylerden mutlu oluyor ya da olmaya çalışıyoruz. Ama genellikle evliliklerde pek fazla mutluluk yok.
Elbette bu yaşadıkların kişisel değil sevgili okurum. Ve ben sandığından çok daha fazla gözlemciyim. Üstelik insan ilişkilerinde söz sahibi olabilecek kadar çok belge var elimde: Hemen hepsi birer yaşam öyküsü olan mektuplar. Çok özel mektuplar da var içlerinde, seninki gibi. Bir insanın tüm iç dünyasını yansıtan, belki de hiç kimselere açamadığı özel duygu ve düşüncelerini içeren mektuplar.
Bu yüzden çevremi incelememe hiç ihtiyaç yok. Hepsi avucumun içinde. dosyalarımda ya da bilgisayarımda gizli. Ancak bu anlattıkların acı veriyor insana. Umutları yıkıyor, kaygılandırıyor. Kadın erkek ilişkilerinin geleceği açısından kaygılanıyorum. Ne dersen de, aldatma üzerine kurulmuş evliliklerde sonsuz bir mutsuzluk olmalı diye düşünüyorum. Üstelik, dışarıda da mutluluğu bulabildiğini hiç sanmıyorum. Sadece mutluluk oyunu olmalı bu oynadığın.