Kalp krizi hikayem: Ben de artık stentliyim

Doktorlar, benim için gerçek birer kahramanlar, özel görevleri var... Bugün size hayata tutunma hikayemin kahramanlarını anlatacağım. Hepsi birbirinden değerli. Ve bizler onlara ne kadar teşekkür etsek de asla haklarını ödeyemeyiz.

Haberin Devamı

Kalp krizi hikayem: Ben de artık stentliyim

Söylememe gerek var mı, bu koronavirüs bize doktorlarımızın, tüm sağlık personelimizin ne denli güçlü, fedakâr, bilgili, başarılı ve her birinin nasıl da gerçek kahramanlar olduklarını gösterdi.
Ne mutlu ki hayatım boyunca hep birbirinden değerli doktorlar tanıdım.
Onları tanımaktan gurur duydum ve de her birinin gücüne, bilgisine, insan hayatı kurtarmadaki sıra dışı becerilerine tanık oldum. Bunu zaman zaman bir dönem Hürriyet gazetesindeki sağlık köşemize yaptığım röportajlar sırasında, zaman zaman da kendi tecrübelerim sayesinde gözlemledim.
Ve işte karşıma o meleklerinden birkaçı ama bu defa da benim hayatımı kurtarmak için çıktı. Sizlerle paylaşma fırsatını bulamadım ama ben geçtiğimiz günlerde bir kalp krizi geçirdim.
Gün boyu yüreğimde bir sıkıntı vardı. Ara ara kollarımda ve sırtımda garip bir soğukluk, tam ağrı diyemeyeceğim bir basınç hissediyordum. Eşimin ısrarlarına rağmen bir türlü hastaneye gitmek istemedim, nedense...
Ancak gece yarısından sonra dayanamadım. Sonra ambulans ve acil servis... Ve o gece yarısı, hem acil, aynı zamanda ambulans doktoru olan ve benim için gerçekten çok değerli, çok önemli, her şeyden önce insanlığıyla ön plana çıkanbir doktor tanıdım.
Dr. Ercan Yılmaz; ilk müdahalesiyle, yerinde teşhisiyle hayatımı kurtardı.
Meğer kalp damarlarımdan biri tamamen tıkanmış. Dr. Ercan, EKG’mi çekti ve şefkatli sesiyle “Ablacım sen kalp krizi geçiriyorsun” dedi. Ne olduğunu bilmiyorum, damarıma bir iğne yaptı. İnanılmaz bir şekilde, birden bütün endişem ve sıkıntım geçiverdi.
Ambulansla Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne giderken yol boyunca yanımdaydı. Ve beni rahatlatmak için elimi tutuyordu. O anda güvendiğim candan bir evlat gibiydi benim için...
Doktor Ercan Yılmaz’ın yön vermesiyle, acil servisten hemen anjiyo bölümüne alındım. “Ölüm tehlikesi olabilir” diye imzalarım alındı ama ben kendimi o kadar doktorların ellerine bırakmıştım ki öyle tevekkül içindeydim ki... Anlatılacak gibi değil ancak yaşayan bilir.
Sonuçta iki melek daha katıldı hayatıma, beni yeniden hayata döndüren doktorlar: Doç. Dr. Yusuf Emre Gürel ve Dr. Çağan Yıldırım. Pırıl pırıl gencecik doktorlar... Gecenin 3’ünde yüzde yüz tıkalı damarıma 2 stent taktılar. İyi ki de onlara rastlamışım. Bütün bunlar o saniyeler içinde, o kadar önemliymiş ki.
Bu kısacık ömrü
nasıl da boşa harcıyoruz
Ve yoğun bakımda geçen iki gün...
Ardından kardiyoloji servisinde geçen 3 gün daha... Orada da, benimle yakından ilgilenen ve annemin soyadını taşıyan Prof. Dr. Nurten Sayar’ı da tanımış oldum.
Nedense bu tür olayların hep başkalarının başına gelebileceğini düşünürüz. Hayatın ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu, insanların birkaç dakika sonra bile neyle karşılaşabileceğini bir kez daha anladım.
Hastanede yattığım sırada, aslında ne boş işlerle uğraştığımızı, saçma sapan konuları dert edindiğimizi, bize bir ödül gibi sunulan bu kısacık ömrü nasıl da boş yere harcadığımızı düşündüm hep.
Ve işte şu son günlerde tanık olduğumuz gibi doktorlarımız, tıpkı beni kurtardıkları gibi kendilerini insan hayatını kurtarmaya adamış,
Allah onlardan razı olsun!

Yazarın Tüm Yazıları