Paylaş
Sevgili Feyza Hanım, köşenizi sürekli takip ediyorum ve hem gençlere verdiğiniz modern destekten hem de hayvanseverliğinizden ötürü sizi tebrik ediyorum.
Bir süre önce genç bir kız, erkek arkadaşının tam da evlilik arifesinde kendisini aldatmasından ötürü ayrıldığını yazmıştı. Çok iyi yapmış, buna hiç sözüm yok.
Fakat yazısındaki bazı ifadeler, erkekler tarafından uydurulmuş bazı kavramların hiç eskimeden nesilden nesile geçip nasıl da kadınlar tarafından büyük bir hevesle sahiplenildiğini bir kez daha görmemi sağladı.
Neden genç bir kız, kendi bedeninden gelen cinsel istekleri bastırıp duymazlıktan gelirken, erkek arkadaşının bu isteklerini ‘ihtiyaç’ olarak kabul eder?
Ya da neden tamamen kendi tercihinden ötürü cinsel ilişkiye girmeyi reddederken, yine kendi tercihinden ötürü bunu yaşamaktan çekinmeyen bir kadına “kötü” yaftasını yapıştırmayı kabul eder?
Kendisi de yazısında, ‘benim iyi aile kızı olduğumu anlayınca’ diye yazmış.
Evlenmeden önce cinsellik yaşamayanlar iyi aile kızı, yaşayanlar kötü kız, öyle mi?
Bu yüzden evlendikleri adamla en ufak bir ten uyumları var mı yok mu bilmeden, adamın cinsel fonksiyon bozukluğu olup olmadığını anlamadan evleniyorlar. Sonra da tek görevlerinin adamın ‘ihtiyaçlarını’ tatmin etmek olduğunu sanıyorlar.
Kocaları, ‘hafif kadın’ zanneder diye yaşamak istediklerini eşleriyle bile yaşayamıyorlar.
Geçen gün başka bir kadın bana yazmıştı.
Diyor ki; “Erkeklerin uydurduğu bu iyi kız-kötü kız, evlenilecek kız-yatılacak kız ayrımlarına artık bari kadınlar sahip çıkmasın.
Kadınlar zaten kiminle böyle bir yakınlık yaşamaya değip değmeyeceğini bilir. Bu konuda zaten erkekler gibi değildirler. ‘İhtiyaç gidermek’ tabiri aynı sizin de dediğiniz gibi iğrençlikten başka bir şey değil. Fakat birbirlerini böyle sınıflara ayırmayı önce kadınlar bırakmalılar.”
Rumuz: İkiyüzlülüğe hayır
Ne kadar güzel açıklamışsın ve ne kadar doğru bu tespitin. Kadınların bazen hemcinslerine karşı çok acımasız davrandıkları bir gerçek. Bazen erkekler bu açıdan çok daha olgun davranıyorlar.
Ama örneğin anneleri böyle bir konuyu öğrendiğinde hemen karşı çıkmaya hazırlar. Kendi oğulları türlü türlü kızlarla ilişkiye girdiğinde, “Benim oğlan da pek çapkın” diye övünür, dururlar da.
Genç bir kızın hayatına sevdiği bir erkek girmiş, onunla birlikte olmuşsa, artık onu yerden yere vurmaktan kaçınmazlar.
Türkiye’nin gerçeği bu maalesef. Hâlâ bu cinselliğin kişinin kendi özgür iradesi altında olduğu gerçeğini hiç kimse kabul edemiyor.
Bu nedenle de senin dediğin gibi, evliliklerde çok önemli olan cinsel uyum sağlanamayınca, evlenip aradan üç ay geçmeden boşanan çiftler giderek artıyor.
Bu sorun hem kadınlar hem de erkekler açısından bir kenara atılamayacak kadar önemli.
Ama kim bilir ne zaman bu olgunluğa erişebileceğiz?
Paylaş