Merhaba Güzin Abla. Şu an saat 00.28 ve cumartesi gecesi. Gecenin bu saatinde bilgisayarımın başına oturup da sana bu yazıyı yazma gereğini ‘Bir anda’ hissettim inan. Tam 1 yıldır derdimi anlatma, tabiri yerindeyse sana ‘Sesimi duyurma’ çabasındaydım.
Aslında senin açından olaya bakıyorum da, ‘Zor bir iş’ diye düşünmeden kendimi alamıyorum doğrusu. Yani bunca insanın dert mektuplarını okuyup, anlamaya çalışmak ve içlerinden gerçekten yanıtlamaya değer olanları tek tek eleyip bir de onlara cevaplar yazmak... Hem de öyle böyle cevaplar değil; o insanların senden bir umut beklentisi içerisinde olduklarının bilinciyle, kendini onların yerine koyarak ‘Acaba ben bu durumda olsaydım’ cümleleriyle düşünmeye başlamak ve sonuçta emek vererek o insanlara tek tek cevap vermek... Hem çok hoş, takdire değer hem de gerçekten zor doğrusu.
Henüz 24 yaşındayım Güzin Abla... Büyüklerim benim umutsuz bakışlarım karşısında ‘Sen daha hayatın başındasın. Düşün ki, sen baharda yeni filizlenmiş bir çiçeksin’ diyorlar. Oysa ben sadece bir çiçekten değil, binlerce çiçeğin soluşundan dertleniyorum. Ben ve benimle aynı sorunu yaşayan tüm gençlerden, tüm insanlardan, yani işsizler kervanının yorgun savaşçılarından bahsediyorum.
Henüz 1 yıl oldu üniversiteden mezun olalı. Ne umutlarla tırmanmıştık okulumuzun o dik yokuşunu ve ne heyecanlarla, koşar adımlarla inivermiştik, emeğimizin karşılığını alacağız diye...
Oysa şimdi sadece bir kişide bile olsa ‘Bu ülkenin okullarından yetişmiş nice genç insanlar ne yapacak? Ne olacak?’ diye bir düşünce oluşturabilir miyiz umuduyla yazmaktan başka çare gelmiyor insanın elinden. Ne acı... Gerçekten acı ki insan, yıllarca doyduğu vatanını bu yüzden terk etmeyi bile düşünebiliyor. İşte bu nedenlerle olmuyor mu ‘Beyin göçü’ denilen afet? Bu nedenle olmuyor mu ‘Keşfedilmemiş hazinelerin’ yaban ülkelere yolculuğu? Oysa ben bir dönemlerde, geleceğini yaban ellerde arayanlara çok öfke duyardım.
Ben, İletişim Bilimleri Fakültesi, Eğitim İletişimi ve Planlaması bölümünden mezun oldum. Aldığım eğitim doğrultusunda sektörlerin İnsan Kaynakları departmanlarında çalışmayı, sömürülmemeyi, para hesabı bile gütmeden sadece ideallerime ulaşmayı düşledim hep. Ancak her gittiğim görüşmede, onu da bırakın her okuduğum ilanda ‘En az 2-3-5 yıl deneyim’ yazısını görmekten uykularım kaçar oldu. Sorarım; hem kendime hem de işverenlere: ‘Deneyim’ denilen bu olgu nerede ediniliyor? Sorarım bir kez daha iş hayatında kariyer yapmış yöneticilerimize, ‘Sizler ilk işinize başlamadan önce de deneyimli miydiniz?’
Henüz ‘Evet deneyimliyim’ demek şerefine nail olma fırsatı verilmediğinden şu an için bunu söyleyemiyorum; ancak şunu tüm ülkemin insanlarına duyurabilirim ki ‘Ben güzel ülkemde, yıllarını verip dirsek çürütmüş binlerce yoldaşım gibi her gideceğiniz bir iş kapısının ardında o kapıyı size açacak bir ‘dayınız’ın olması, sorduklarında bilmeseniz de bilmiyorum diyebilecek kadar rahat ve cesur bir ‘yüreğe’ sahip olmanız ve yaşadığınız sürece asla ‘İdeallerinizin’ olmaması gerektiği konularında son derece deneyimliyim.
Bu yazıyı biraz da ABD’den size Türkiye’deki işsizlik konusunda yazan, kariyer sahibi hanımın yazısı üzerine yollamak istedim.
Sevgili Güzin Abla, bana da zaman ayırıp gözünü yorduğun için çok teşekkür ederim.
Sedef AHISKALI
Çok sevgili genç okurum, bu güzel yazın, gerçekten günümüz gençliğinin en büyük sorununu dile getiriyor ve yürek burkuyor. Ben de gençliğin bu dev işsizlik problemi karşısında hep elim kolum bağlı olmaktan büyük bir acı duyuyorum. Çünkü tahmin ettiğin gibi pek çok yeni meslek edinmiş genç ya da orta yaşlı ama, bir şekilde işini gücünü kaybetmiş dertli okurlarımdan böyle yakınmalar alıyorum. Zaman zaman bir işyeri kurabilmek ve hayatını kurtarabilmek adına borç isteyenler bile oluyor. Elbette bunlar karşısında çaresiz kalıyor ama yapım nedeniyle de umursamaz bir tavır alamıyorum. Bunun gibi her mektup uykusuz gecelerime mal oluyor.
Sana katılmamak mümkün değil. Gerçekten düşününce, insan bu deneyimi nasıl elde edecek? Elbette ona güvenip iş veren birtakım kuruluşlarda çalışarak edinecek. Okuldan çıkıp, mastır, doktora yapsan ne olacak? İş hayatına girdiğin andan itibaren okulda öğrendiklerin bir anda siliniveriyor. Bir şirketin çarkına girdi mi insan, orada yepyeni bir dünya ile karşılaşıyor, eğitimle edindiği bilgiler temel oluştursa da yepyeni bilgilerle donatılıp işe yarar hale geliyor. Ama gençlere bu ilk adım tanınmazsa bu ilk fırsat verilmezse ‘Haydi başla ve öğren, deneyim kazan’ denilmezse bu nasıl olacak?
Oysa gençler haklı olarak bin bir zorlukla girebildikleri bin bir meşakkatle hem kendi hem de ailelerinin bin bir fedakarlığıyla tamamlayabildikleri, üniversiteden çıkar çıkmaz ‘Tamam artık oldu, beni havada kaparlar bana iş mi yok’ düşüncesine kapılıyorlar. Ve işte senin gibi, bir yılı işsiz ve boşlukta, umutları yıkılmış, omuzları çökmüş, ailelerine karşı biraz mahcup, geride bıraktıklarında ise büyük bir hayal kırıklığına uğruyorlar.
Bunun çözümü elbette ki ülkemizi yönetenlerin elinde. Ekonomik krizi atlattıklarını söylüyorlar. İş olanaklarının açıldığını söylüyorlar. O halde sizin gibi pırıl pırıl çalışmak ve üretmekten başka bir şey beklemeyen gençlere fırsat versinler. Ufuklarını açsınlar onların. Geleceğimiz ve umudumuz olan genç kuşakları böyle umutsuz bırakmayalım, geleceğimizi yok etmeyelim gençlerle birlikte.
Keşke bir iyilik perisi gibi, elimde mucizeler yaratabilen bir değnek olsaydı, neler yapmazdım!..