Babası bir ikinci kadın yüzünden annesini terk etmiş bir çocuk olan ben, elbette ki yuva yıkan kadın imajı taşıyan tüm ikinci kadınlara düşmanım. Onlarda beni babasız bırakan o kadının yüzünü görür gibi oluyorum çünkü. Ama bir de bu yazıyı okuyunca, düşündüm... Evet yine de kızdım ona, "Ne diye bu adamlasın? Başka adam mı yok, sevdinse sevdin, silkin ve kurtul ondan. Hayatını mahvediyorsun, kendin de biliyorsun, bunun sonu yok" diye bağırdım içimden ona... Ama yine de boğazıma bir yumru tıkandı. Yine de üzüldüm.
Bu öykü aslında, erkeklerin evlilik dışı sevgililerinin, ikinci kadın durumundaki kadınların ortak öyküsüydü. Hemen hemen hepsi birbirine benzer öykülerdi bunlar... Eğer erkeği sadece parası pulu için kullanmıyorsa, gerçekten sevmiş ve umut bağlanmışsa, işte böylesine buruk öykülerdi bunlar.
Ama hayır, asla ikinci kadın olmayı kabul etmemek gerektiğinin de örneğiydi aynı zamanda...
Sevgili Güzin Abla, sana bu konuda daha önce de yazmıştım ama sanırım sıram gelmediği için yayınlamadın. İlk yazımda evli erkeklerle beraber olan kadınları suçlayan okurunuza bazı cevaplar vermiştim. Şimdi de evli erkeklerle beraber olan okurlarınıza anlayış göstermek, bazı sorunları paylaşmak için yazıyorum. Aslında biraz da biz ikinci kadınlar hakkında insanların önyargılarına artık bir dur densin diye yazıyorum. Ablacığım biliyorum kızıyorsunuz ama size daha önce de yazmıştım, ben de evli bir adamla 3 yıldır beraberim.
Benim sevgilim de beni 2 . karısı olarak görüyor, bu tür beraberliklerde sıkça görüldüğü gibi o da karısının olduğu gibi, benim de geleceğimi düşünüyor. Beni de tatile götürüyor. Benim için elinden ne geliyorsa fazlasını yapmaya çalışıyor. Ben de onun için çok şey yaptım, aynı zamanda ben onun dert ortağıyım ablacığım. Ben karısının bilmediği pek çok şeyi bilirim. Çünkü benimle dertleşir, tüm sorunlarını paylaşır, cebindeki paraya, katılacağı ihaleye kadar ben bilirim. Bana sarılıp çok kez ağlamıştır, ne kadar mutsuz olduğunu ve karısının onu hiç anlamadığını anlatmıştır bana. Karısının onun için tırnağını bile oynatmadığını, hiç sevgi nedir göstermediğini anlatıp dertlenmiştir bana. Bazı kadınlar için kadınlık görevi sadece yatakta eşine "Evet" demektir. Onlara göre bu görevdir ve birkaç dakikada biter. Geriye ne sevgi ne şefkat, ne yakınlık kalır. Koca ise illaki para getiren bir kaynaktır. Ona katlanmak gerekir. İşte hepsi bu.
Yalanlarını bilsek de...
Bu adam, beni sevdiğini söylüyor. Ben olmasam hayatına zor katlanacağını söylüyor. Hatta eşine bile katlanamayacağını anlatıyor. Ona inanıyorum, çünkü benim sevgimi biliyor, onsuz ayakta zor duracağımı biliyor. Ama tabii maalesef tüm diğer evli erkekler gibi, çocuklarını bahane ediyor ve hiç sevmediği karısından ayrılmayıp, benimle evlenmek için çaba göstermiyor. Tabii ki ben de imzanın çok önemli olmadığını düşünüyorum ama ben sevdiğim adamla aynı evi paylaşmak istiyorum; sabahları uyandığımda onu yanımda görmek istiyorum. O da boşansa benim onun çocuklarına çok iyi bakacağımı biliyor. Onlar hiç bilmezler ama, ben onların tarafını tutar, onlar için babalarıyla kavga ederim. Ama çocuklarını da bahane etse karısından kopmasını engelleyen gizli bir bağ var içinde. Yine de beni daha çok sevdiğini biliyorum. Bütün özel günlerde beraberiz, beni üzmemek için elinden geleni yapıyor. Söylüyorum, "Madem beni seviyorsun, onu bırak bana gel" diyorum ama cevap çok tanıdık: Çocuklarım var... O zaman diyorum "Benimle işin ne?" Ve daha da komiği, bütün erkelerin sanki sözleşmişler gibi ortak yanıtı "Eşimle cinsel sorunlarımız var; görücü usulü evlendik ama işte alışkanlık; biliyorsun çocuklar var, sen benim canımsın, sensiz yaşayamam. Yaşam nedenimsin... vs. vs."
Kısacası hep aynı ortak yalanlar... Yani bildik... Yahu hepinizin mi eşiyle cinsel sorunlarınız var, hepiniz mi karınıza karşı soğudunuz, hepiniz mi zorla evlendirildiniz? Görücü usulüyle evlendiniz ama bizi de düşünün biraz zamanla kaybolan umutlar, olmayacak hayaller sonu gelmeyecek bir macera... Yani bizi öyle zorluyorsunuz ki bu oyunun hep iyi kahramanlarıyız bizler. Karınızı aldatacak cesaretiniz varsa kendinizde, madem sevgililerinizi daha çok seviyorsunuz, nedir bu korkaklığınız anlamıyorum... Nedir amacınız... Sadece cinsel dürtülerinizi paylaşacak bir yatak arkadaşı mı istiyorsunuz? O zaman açık konuşun bizimle, işimize gelirse kabul ederiz sizi... Ama gelmezse hiç değilse umutla beklemeyiz. Belki günün birinde boşanır da benimle evlenir, diye...
Hem milletin ağzına düşeriz hem nefret edilen biz oluruz. Biz mutlu bir yuvayı yıkan kötü kadın damgası yemişizdir. Yani bu erkeklerin hiç mi hatası yok. Hiç mi bizleri saf saf kandırdıklarını düşünmüyor insanlar... Onlar bu arada kendi egolarını tatmin etmekteler. İyi güzel de ama bizim hayatımızı da düşünün biraz... Çocuklarınız dahi olsa... Ama işte bizler ikinci kadınlar bu yalanları bile bile yutuyor ve sevdiğimiz adamları bırakamıyoruz. Ya doğru söylüyorsa... Ya ilerde gerçekten mutlu bir yuva kurabilirsek, diye... Ama lütfen bizlere de kızmayın bu ilişkilerde tek suçlu da biz değiliz ablacığım ya da sevgililerimiz değil... Gerçek eşlerin hiç mi suçu yok, bir aldırmazlık, bir vurdumduymazlık... Bir boşvermişlik... Eşini kapıda bile karşılamaz, bir tatlı söz, bir güler yüz göstermez...
Sevgilimle hem karı koca, hem sevgili, dahası çok iyi iki arkadaşız. Biz böyle de mutluyuz... Mutluyuz ama iş onun yanından ayrılmaya gelince o zaman gerçek dünyama dönüyorum... Sonra da "Mutluyum" diyorum. Diyoruz... Ama gerçekten mutlu muyuz? Bunu da bilmiyorum. İkinci kadın olmak zor tabii ama sevdiğiniz insanı mutlu görmek bu zorluğu kolaylaştırıyor elbette... Ablacığım, aslında yazacak daha o kadar çok şeyim var ki, inan biraz rahatladım. Bizi tasvip etmiyorsun biliyorum ama beni anlayacağından eminim... Yine de iyi ki varsın... Biliyorum bize de hak vereceksin, bunları okuyunca... Biz de insanız, bizim de yüreğimiz ve duygularımız var, biz de sevdik mi bir kere acı çeksek de kopamıyoruz işte... Evet evli de olsa, ben kötü kadın durumunda da olsam, onu seviyorum ve onu mutsuz görmeye dayanamıyorum... Bir an olsun bizi düşünün, sevdiğiniz adam sizin yatağınızdan çıkıp başka bir kadına gidiyor, daha onun kokusu üzerinden gitmemişken size geliyor... Zor be ablacığım; ne kadar mutluyuz desek de zor...