Paylaş
7 aydır her gün aynı evin içinde, tüm güzellikleri beraber yaşadığım bir erkek arkadaşım vardı. Birkaç hafta öncesine kadar onun olduğu şehirde tek başıma yaşıyordum.
O, annesi ve kardeşleriyle… Babası küçükken vefat etmiş.
Başta her şey güzeldi ama ilişkimiz başladıktan kısa bir zaman sonra onun bazı hatalarını gördüm. Eski flörtüyle konuşması gibi mesela.
Ayrılmak istedim ama yalvar yakar son bir şans istedi. Her şeyi düzelteceğini söyledi. Ona bu süre içinde defalarca şans verdim ama yine de hep yüzüne vurdum yaptıklarını. O, buna bile razı olduğunu söyledi.
Tartışmalarımız gittikçe artmaya başladı. Onu, ne kadar kavga edersek edelim terk etmedim. Bana açıklama yaptığında hep affettim. Kendimi mükemmel hissettirip sevdiğini hissettirip sonrasında beni terk etti. Pişman olup döndü.
Ayrıca ilişkimizin son aylarına doğru şiddet uygulamaya başladı. Tartışmalarımızda kollarım ve boğazımda morluklar oluşmaya başladı. Beni tutmak, sakinleştirmek için yaptığını söylüyordu. Son olarak da bana defalarca vurdu. Ben de şikayetçi oldum ve uzaklaştırma kararı çıkardım.
İş için aldığı güvenlik sertifikasını bundan dolayı kaybetti.
İki hafta sonra tekrar konuştuk. Ben aradım. Beni sevdiğini ama olamayacağımızı söyledi. Hatta beraberken ona mesaj atan ama cevap vermediğini söylediği birileriyle konuştuğunu öğrendim.
Bana öyle umutlar verdi, öyle anlar yaşattı ki… Ben hâlâ “Bu aynı adam mı” diye düşünüyorum. Her şeye rağmen ona karşı içimdeki acı, öfke ve sevgi hiç bitmiyor.
◊ Rumuz: İçimdeki öfke
YANIT
Hayretler içindeyim, bütün bu yaşadıklarını nasıl bu kadar basit şeylermiş gibi anlatıyorsun. Yaşadığın şiddeti neredeyse küçümser gibi görünüyorsun.
Sevgili kızım işte şiddetten cinayete kadar giden yol bu şekilde ilerliyor. Başta basit dokunuşlarla, itip kakmalarla başlayan şiddet giderek dayağa, yumruğa tekmelemeye kadar gidiyor. Bunun da ötesinde bıçaklamak, boğmak, kurşunlamak var.
Kadınların en büyük zaafı bunu görememek, sevdikleri insana bunu asla kondurmamak.
Oysa kadın cinayetlerini işleyen erkekler kendi halinde, sıradan, normal görünümde insanlar olabiliyor.
Kadınlar ise hâlâ kendilerini sevdiğini düşünerek onlarda bu şiddeti göremiyor. Bu da onların sonunu getiriyor ne yazık ki.
Danıştığım uzmanlar bu tiplerin aslında ezik, korkak, çocukluklarından itibaren itilmiş, özellikle de babaları tarafından sevilmemiş hatta şiddet görmüş kişiler olduklarını söylediler.
Şiddete başvurmak onların doğasında var. Hatta şiddete başvurmak onların kendilerini güçlü, kadından üstün görmelerini sağlıyor.
Yine hiçbir zaman anlayamadığım ve beni en çok şaşırtan da kadınların şiddeti sineye çekip hâlâ “O adamı seviyorum” diyebilmesi.
Bu bir tür mazoşizm mi acaba? Ama mutlaka ruhsal açıdan incelenmesi gereken bir durum olarak görmek lazım bunu.
Bana anlattıkların arasından sadece gördüğün şiddeti, bu şiddete ve ona duyduğun öfkeye rağmen hâlâ onu sevdiğini söylemeni önemsedim.
Bir kez daha bu kadınların neden kendilerini aşağılayan, küçümseyen, şiddet gösteren erkeklere karşı bu kadar zaaf gösterdiklerini düşünmekten kendimi alamadım.
Kadının çocukluğundan itibaren ailede hep ezilmiş olmasından mı kaynaklanıyor acaba bu durum?
Neyse ne, çok yazık ediyorsunuz kendinize.
Siz el üstünde tutulması gereken, çok değerli varlıklarsınız sevgili hanımlar. Lütfen, bunu unutmayın.
Paylaş