Hayvanlara yapılan iyilik mutlaka mucize olarak size geri döner

10 Ocak 2003 sabahıydı. Bir gece önce müthiş bir tipi çıkmıştı. Oturduğum sitenin karşısındaki parkta yürürken belediyenin bir temizlik elemanı, ilerdeki çalıların arasında yeni doğum yapmış bir köpek olduğunu söyledi.

Bir hanım daha onları arıyormuş ve birlikte arayıp bulduk. Bir gece önce doğum yapmış bir anne ve yarım avuç büyüklüğünde dört yavrusuydular. Biraz ilerde başka bir çalılığın arasından gelen iniltiye doğru yürüdük. Yeni doğum yapmış bir anne daha ve 12 tane yavrusunu bulduk. Belli ki bizler sıcacık evlerimizde yataklarımızda uyurken bu iki anne tesadüfen aynı zamanda doğum yapmışlar.

Orada tanıştığım hanım ve daha sonra bize katılan hayvansever bir beyin de yardımı ile üçümüz bu iki loğusa anne ve toplam 16 yavruyu iş bölümü yaparak yaşatmaya çalıştık. Tahta, karton, naylon, gazetelerden, çalıların arasında iki kulübe yaptık, iş bölümü yaparak anneleri günde üç öğün beslemeye başladık. Anneler kalkamayacak kadar bitkin oldukları için onları yattıkları yerde, ağızlarına süt, yumuşak yiyecekler vererek besledik. Bu arada annelerin memeleri yara oldu, o yaralara her gün pomat sürerek tedavi ettik.

Bir hafta sonra anneler güçlendi ve ayağa kalktı. Bu arada kulübeler kar ve yağmurdan su almaya başlamıştı. Üç komşu nöbetleşe, günde üç kere annenin ve bebeklerin üzerinde yattıkları karton ve gazeteleri değiştirerek kuru yerde yatmalarını sağladık. Tüm bu işleri yaparken annelerin bize minnetle bakışlarını hayatım boyunca unutmayacağım.

12 yavrulu annenin sütü bebekler büyüdükçe yetmemeye başladı, her sabah diz boyu kar, ayaz demeden bebekleri biberonla beslemeye gittim.

Derken kulübelere yakın binalardan şikayetler başladı: ‘Burada bunları istemiyoruz, alın yoksa belediyeye haber vereceğiz’’ diye. İki defa ekip geldi, yavruları götürürlerken kucaklarından zorla aldık. Sonunda anladık ki bu işin sonu yok. Bütün yavrulara tek tek yuva bularak, onları hayvansever dostların bahçelerine yerleştirdik. İki anneyi de Ataşehir Barınağı’nda kısırlaştırıp, yine parkımıza bıraktık. Şu an Ataşehirli hayvanseverlerin, çocukların sevgilisi olarak o parkta yaşıyorlar ve besleniyorlar; tabii aşılı olarak.

2003 mayısında bir akşam oğlum ve üç arkadaşı Ataşehir girişindeki TIR yolunda kaza yaptılar. Araba, oğlumun sayısını hatırlamadığı kadar çok takla atmış. Ve bu gençler burunları dahi kanamadan, ters dönmüş arabadan dışarı çıktılar. Polis bile ‘’Bu çocukların bu arabadan sapasağlam çıkmaları bir mucize’ diyerek şaşkınlığını belirtmekten kendini alamadı.

İşte bu mucize, benim o köpeklere, yavrularına bakmam, beslemem, korumam, belediye ekiplerinin kucaklarından kurtarmam sayesinde oldu. Ben onları yaşattım, Tanrı da benim yavrumla beraber dört arkadaşını anne babalarına bağışladı, onların yaşamasına izin verdi.

Bir yıl sonra çok sevdiğim erkek kardeşim arabası ile işe giderken bir kamyonun altına girerek büyük bir kaza yaptı. Araba hurda oldu ama kardeşim sadece sağ el bileği kırılmış olarak sağ salim çıktı.

Bu yaşadıklarımdan öyle mutlu oldum ki, başka anne köpeklere ve yavrularına bakıp, sonra annelerini kısırlaştırıp doğaya bırakmaya, beslemeye devam ettim.

Bu hayatta şu gerçeği öğrendim: Hayvanlara yapılan iyilik, mucize olarak bize geri dönüyor. Ben bu mucizeleri yaşadım. Ama şundan da eminim ki, onlara yapılan kötülük de karşılıksız kalmayacaktır.

Şeyda Onat Ataşehir, İstanbul

Sevgili okurum, ne mutlu size ki, bu mucizenin farkına varabilmişsiniz. Yaptığınız bu iyiliğin karşılığını görmüşsünüz. Elbette Tanrı yarattığı her varlığın yaşamasını ve değer verilmesini ister. Yapılan iyiliklerin de, kötülüklerin de karşılığını değerlendirip mutlaka bir gün size hissettirir.

Benim de bir öyküm var, bu yazınız bana bunu yazma fırsatı verdi. Bir dönem İstanbul yakınlarında bir yazlığımız vardı. O zaman siyah bir kurt kırması, henüz 6 aylık Tony isminde bir köpeğimiz vardı. Bir hafta sonu, Tony site içindeki bahçemizde oynarken, birden kıvranmaya başladı. Ne olduğunu anlamadık. Meğer sokak köpekleri için zehir atmışlar. Ne yaptıksa fayda etmedi ve 10 dakika içinde kıvrana kıvrana, acı içinde öldü. Hepimiz hasta olduk, yemeden içmeden kesildik.

Bir yıl geçmeden, bu zehri atan kişinin 6 yaşındaki oğlunun ağır bir hastalığa yakalandığını, kendisinin ise bir süre sonra trafik kazasında öldüğünü öğrendik. Tabii ki çok acı bir olaydı ama görüyorum ki, bu masum hayvanlara zarar verenler, er ya da geç, bir şekilde Tanrı tarafından cezalandırılıyorlar. Ya da tam tersine, sizin yaşadıklarınızda görüldüğü gibi, Tanrı yapılan iyiliği mutlaka bir mucizeyle ya da beklenmedik bir iyilikle mükafatlandırıyor.

İnsanoğlu, dünyaya sevmek ve korumak için gönderildi. Bu sevgi insan, hayvan, bitki, ağaç, orman ve her türlü canlıya yönelik olmalı. Birbirimizi de sevelim, koruyalım ama çevremizdeki diğer canlıları yok saymayalım. Nasıl insan Tanrı’nın mucizesiyse, onlar da öyledir. Unutmamalı ki dünya yalnızca insanoğlunun yaşaması için yaratılmadı.
Yazarın Tüm Yazıları