"Sizin hiç babanız oldu mu? " diye soruyor Gamze Erkök. Ankara’da, yüzlerce hayvanı barındıran, Türkiye’nin en eski hayvan koruma derneklerinden biri olan HAYKOD’un ikinci başkanı.
Hayır benim hiç babam olmadı. Ama onunki gibi bir babam olması için neler vermezdim? İşte, kendini, ailesini ve tüm yaşamını hayvanlara adamış bir muhterem insanın öyküsünü bu hafta sizlerle paylaşmak istedim.
Siz hiç hayvan korumacılık nedir bilir misiniz?.. Yüreğinize tamamen Tanrı tarafından yüklenmiş bir yüktür bu. Onun dileğiyle; onun isteğiyle hayvanlara adarsınız kendinizi. Sizi "o" görevlendirmiştir. Bu duyguyu herkesin anlaması elbetteki beklenemez. Bu bir gönül işidir, merhamet işidir. Allah’ın yarattığı her canlıya saygı duymak, bu evrende yaşam hakkının sadece biz insanlara ait olmadığının farkına varmaktır. Ölene kadar taşıyacağınız bir sorumluluktur bu...
Hiç kimse sizi gece yarıları zorla sokaklara dökemez bir lokma yiyecek vermek için onlara. Hiç kimse sizi zorla barınaklarda çamurlara bata çıka, karda soğukta, yazın sıcağında onlar için çabalamaya gönderemez. Üstelik sizi anlamayan pek çok insana karşı da yapayalnızsınızdır... Sürekli fiziksel ve manevi acılarla yaşarsınız. Hatta sizinle beraber olduğunu düşündüğünüz dostlarınız bile zaman zaman sizi sırtınızdan hançerlemeye kalkışabilirler. Hiçbir zaman paranız olmaz, paranız hiçbir şeye yetmez. Bazen "Öleyim artık" diye dua bile edebilirsiniz. Ölmek isteseniz de ölemezsiniz; çünkü bıraktığınız anda ölecek o kadar canlının sorumluluğu vardır üzerinizde. İşte size böyle bir sorumluluğun öyküsü.
Sizin hiç babanız oldu mu? Benim oldu. Hem de öyle bir babaydı ki, bana kendisinden sonra da hayvanlar için her şeyi feda edecek düzeyde bir hayvan sevgisi aşılayan, eşsiz bir babam oldu.
Belki bazılarının, hele hayvan sevmiyorlarsa dudak bükeceği ama aslında rahatlıkla söyleyebileceğim, dünyanın en iyi insanı olan bir babaya sahiptim ben. İşte ondan bana geçen bu sevgiyle, bugün HAYKOD’un ayısından atına, köpeğinden kedisine, papağanından şahinine 500 hayvanıyla o uçsuz bucaksız karanlık uçurumun derinliklerinde yuvarlanıp duruyoruz.
Oysa ne kadar mutluyduk 40 yıl öncesinde... Orta halli bir aileydik. Annem ve babam gece gündüz çalışıyor, kısıtlı ama bereketli bütçeleri ile beni en iyi şekilde yetiştirmeye gayret ediyorlardı. Güzel bir karne getirmiştim ve babam tek kızını ödüllendirmek için yıllar öncesinden verdiği Disneyland’a götürme sözünü tutacaktı. Tüm hazırlıklarımız tamamlanmıştı. Sadece köpeğimiz Bugi’yi bırakacak bir pansiyon arıyorduk. O akşam babam başı önünde, gözleri buğulu, Bugi’nin kayışını sımsıkı tutmuş bir şekilde eve gelip de koltuğa adeta yığılınca ve Bugi`ye sımsıkı sarılınca, önemli bir şeyler olduğunu sezmiştim.
Babam, anneme "Amerika gezisi iptal oldu. Bugün 1955’te kurulmuş bir derneğin, Türkiye’deki tek barınağına gittim. Yangın çıkmış, 600 hayvan yanarak ölmüş. Geriye kalan 50 tanesini de portakal sandıklarının içine hapsetmişler, önlerinde su yok, yemek yok. Yangının kokusu hálá genzimde. O hayvanlar bu ağustos sıcağında orada mahpusken, ben sizi Amerika’ya götüremezdim. Tüm parayı bu hayvanlara bağışladım" dedi.
Babam kadar merhametli, duygulu ve bir o kadar da hayvansever bir insan olan annem, sevgiyle ve gözyaşları ile babama sarıldı. Bense şaşırmış kalmıştım. Bir an ne söyleyeceğimi bilemedim ama ben de Bugi’ye sarıldım.
Ertesi gün, evimize çok yaşlı bir hanım geldi; Müfide Hanım’dı. Hayvanları Koruma Derneği’nin başkanı imiş. Babamın ellerine sarıldı ve başkanlığı kendisinden almasını rica etti. "Beyefendi, sizi Allah gönderdi. Ben bugün bu 50 hayvanı uyutup, kalp ameliyatı olmak üzere hastaneye yatacaktım. Ne olur bu hayvanları yaşatın" dedi.
Babam kabul etti. Annem üst kattan, ipek bir mendile sarılı küçük bir bohçacık getirdi. Kenarından gördüğüm kadarıyla, düğününde takılan altınlar ve annesinden kalan takılardı bunlar. "Al, hepsi senin. O zavallıcıkları yaşat" dedi babama.
O günden sonra babamın ölümüne kadar bir daha ne annem ne de babam tatil yapabildiler. Babam yıllar önce yaptırdığımız ve "Bir gün gidip görebilsem" diye hayal ettiği yazlığı göremeden öldü. Annem de göremedi. Ben gittim, gördüm, sattım, parasını derneğe bıraktım.
BARINAKLARIZİYARET EDİN
Kolay değil derneğin ve yüzlerce hayvanın bakımını, tedavisini, aşılamasını, kısırlaştırmasını, barındırmasını, işçisini, her türlü derdini ve sorumluluğunu tek başına yıllarca omuzlamak. Annemle babam iki yıl barınaklarda yaşadılar; geceleri gelip deney hayvanı olarak onları çalmak isteyenlere engel olabilmek için.
Çok onurluydu babam, asla kimseden bir kuruş talep etmez Ama ihtiyacı olan herkese, her canlıya yetişmeye çalışırdı. Dokuz yıl önce bu dünyaya veda ederken "Ne olacak bu hayvanların hali" oldu son sözleri. Cenazesine yüzlerce insan, bir o kadar da sahipli hayvan katıldı. Ama annem katılamadı; çünkü o babamın "Bunlar öksüz, bunlar suçsuz müebbet mahkumu, sakın yemek saatleri geçmesin, suları eksik olmasın" vasiyetini tutmak zorundaydı.
Babamın ölümünden sonra, Annem ve hayvanlar ile birlikte düşmekte olduğumuz uçurumdan, yakın arkadaşlarımın destekleri sayesinde, tırnaklarımız kanaya kanaya, canımız yana yana çıktık... Babamın en büyük hayali olan, Türkiye’nin en güzel, en çok hayvan barındıran ve adını yaşatan HAYKOD Cemil Erkök Hayvan Huzur Evi ve Rehabilitasyon Merkezi’ni kurduk. O günden bugüne bayrağı yere düşürmemeye çalışarak, daha da yükseğe çıkartmak için çabalıyoruz.
Hayvanları Koruma Derneği, 1955 yılında kurulmuş, Türkiye’nin ilk barınaklarına sahip olan, kamu yararına faaliyet gösteren derneği. Babam Cemil Erkök’ün 30 yıllık başkanlığından ve 1997’deki vefatından sonra derneği yürütme görevini üstlenmiş durumdayım. Bugün, hayvanlara ve hayvanseverlere, tüm maddi imkansızlıklarımıza rağmen yardımcı olmaya çalışıyoruz. Hayvanlarımız barınaklarında mutlular ama uzak olması sebebi ile hiç ziyaretçileri yok. Türkiye’de belediyeden destek alamadığı gibi, fosseptiği bile ücret karşılığı çekilen tek barınak maalesef bizimki. Üstelik en ekonomik barınak olmak mecburiyetinde, bağışçımız çok az, sponsorumuz ise hiç yok. Annem 76 yaşında ve hálá tek işçi ile her gün yüzlerce hayvanın bakımını yapmak zorunda. Her şeye rağmen, hayvanlarımızı doğal hayatlarının sonuna kadar yaşatabilmenin huzuru bizlere en büyük destek. Ama ah keşke birilerinin HAYKOD’un öksüzlerini düşündüğünü de görebilsek... Acaba o zaman, babamın o ölüm anındaki endişeli yüzü yerine, gülümseyen gözleri mi girer her gece rüyalarıma?
Bağışlarınız için: Garanti Bankası, Bahçelievler/Ankara Şubesi / 17 629 9445 numaralı Hayvanları Koruma Derneği Hesabı. T: 0312 215 15 55.