Gelin öğrencilerime siz anlatın bakalım

Haberi okudum ve şu anda kendimden utanıyorum. "Serpil Öğretmen’in tinerci katilleri 24 Aralık’ta tahliye oluyorlar."

Eğitimimde katkısı olan, beni biçimlendiren tüm öğretmenlerimden utanıyorum....

Bize öğrettikleri "adalet"le, yaşadığımız "adalet"in aynı olmadığını bize öğretmedikleri için.

Öğrencilerimden utanıyorum....

Onlara öğretmeye çalıştığım; etik ilkeler, vicdan, sorumluluk, adalet, ahlak, erdem, evreni/insanı anlamak ve açıklamak çabasında olan filozofların anlattıklarını, "insan" olmanın yüceliği gibi konuları öğrencilerime aktardığım için şu anda utanç duyuyorum.

Bu ülkede bu değerlerin/kavramların realitede yaşanışını anlatamadığım için utanıyorum.

Demokraside hak ve özgürlüklerin teminat altında olduğunu, adaletin mağdurun tüm haklarını teslim ettiğini, öğrettiğim için utanıyorum şu anda...

Öğretmen olarak da, kadın olarak da utanç içindeyim.

Bu haberi içim sızlayarak değil, içim parçalanarak ve ağlayarak okudum...

Öğrencilerimin yüzüne 24 Aralık’ta nasıl bakacağımı, sorularına ne yanıt vereceğimi bilemiyorum.

Rahşan Hanım ve onları serbest bırakanların; 24 Aralık 2005 günü okuluma gelip derslerime girmelerini, geleceğimizi emanet edeceğimiz gencecik, seneye üniversitelerde okuyup meslek sahibi olacak öğrencilerimin bu konudaki sorularını benim yerime yanıtlamalarını rica ediyorum.

Ben utanç içindeyim, yanıtlayamam... 


RUMUZ: F.D., BAHÇEŞEHİR LİSESİ

Çok saygı duyduğum değerli öğretmenlerden okurum, mektubunuzu tam bu konuda bir şeyler yazmayı düşündüğüm anda aldım. Bu öğretmen kızımızın başına gelenleri ben de hazmedemedim. Hatta pek çok yazarın, bu gençler tiner bağımlısı olduğu, sokaklarda bırakıldığı, aile sevgisi görmedikleri düşüncesiyle neredeyse suçu topluma atmalarına rağmen, ben bu haksızlığa hep isyan ettim. Hele o genç öğretmenin annesinin "Kızımı bırakın beni öldürün" diye feryadını hiç unutamadım.

Aynı isyanı Hürriyet gazetesindeki bir başka manşet nedeniyle de yaşıyorum. Töre cinayeti nedeniyle kız kardeşini öldüren gence verilen cezanın müebbetten 3 yıla indirilip, ardından yattığı süre göz önüne alınarak, serbest bırakılması... Neymiş iyi hali görülmüş. Gerçekten kim utanç duymalı, bilemiyorum!

Günümüz kızları paralı erkek istiyor

Sevgili Güzin abla; ben 32 yaşında, oldukça yakışıklı, bakımlı ve bekar bir erkeğim. İyi bir işim, kariyerim, bir jeep’im, bir evim ve yazlık bir villam var. Ama yine de mutlu değilim, evlenmek istediğim halde bir türlü evlenemiyorum.

Siz şimdi "Senin gibi bir insana, elini sallasa ellisi" diye düşünüyorsanız, maalesef öyle değil. Ben aşk evliliği istiyorum; ömür boyu aynı kişiyle evli kalmayı düşlüyorum. Ama gel gör ki, aşk evliliği ölmüş; yerini mantık evliliği almış. Hatta daha da ileri gidilmiş, paralı erkek olsun da gerisi boş olsun, düşüncesi günümüz hanımlarına has bir tarz olmuş.

Şimdi soruyorum: Beni ben olduğum için sevecek, iyi günde kötü günde hep yanımda olacak, evliliğimizi ömür boyu sürdürebilecek bir hanımın, beni sırf param için değil de, aşık olduğu için istediğini nasıl anlarım? 


RUMUZ: BEETHOVEN

Sevgili oğlum, keşke bunun basit bir işareti olsa... Ancak bir insanı, zaman içinde tanıyabilirsin. Bunun için küçük belirtiler, işaretler var tabii. Sana karşı samimi olup olmadığını anlamak için, bakışları, davranışı, sana hitap ediş şekli, senden lüks hediyeler beklemesi, lüks lokantalara gitmek istemesi ve konuşurken kendisini ele veren birtakım sözleri yeterli olacaktır.

Hikayeler farklı, karakterler hep aynı

Merhaba Güzin Abla; hiç kimsenin beni anlamadığını düşündüğüm için, bir kez de sana danışmak istedim. Yıllar önce çıktığım bir çocuk vardı, beni aldattığını söyledi ve çekti gitti.

Ama onu unutamadım. Çünkü o hayatta güvendiğim, sevebildiğim tek erkekti. Aradan 2 yıl geçtikten sonra gerçekten pişman olarak, geri döndü.

Ama bu sefer de ben istemedim. Hálá arkadaş olarak görüşüyoruz. O şimdi nişanlı, onunla asla bir geleceğimizin olamayacağını biliyorum. Ama onu sevmekten de kendimi alamıyorum.

Görüşmeyi kesersem, o arıyor, internetten de görüşüyoruz. Ama artık sevgili değil de dost, arkadaş konumunda sohbet ediyoruz. Onun da beni hálá sevdiğini hissediyorum. Ve çok üzülüyorum. Gördüğün gibi hikayeler farklı olsa da, sonuçta erkekler ve kadınlar hep aynı.


 RUMUZ: KALYON

Sevgili kızım, çok haklısın... Genelde başı sonu bir olsa da, öyküler farklı oluyor. Ama insan yapısı, erkek ya da kadın, fark etmiyor.

Aldatma, nefret, pişmanlık, vazgeçememek, hep yaşadığımız sıradan sorunlar. Şimdi bu genç adam, senden kopamıyorsa, neden bir başkasıyla evleniyor? Ya sen, neden onu hálá seviyorsan, onunla arkadaşlık sınırlarında kalmayı tercih ediyorsun?

Yakında evlendiğinde, ne yapacaksın? Sevip, sevilmek en güzel duygu da, bunu neden aşk acısı haline getiriyorsunuz? Neden açık olamıyor, sevginizi paylaşmaktan kaçınıyorsunuz?
Yazarın Tüm Yazıları