Sevgili ablacığım, bu yazıyı yazmamın sebebi eşimin beni senin sütunlarına olumsuz şekilde taşımasıdır. Şimdi ben de size yaşadıklarımı anlatayım.
Beş senelik bir flört dönemi geçirdik. Ben bu dönemde hem parasal anlamda eşime yardım ettim hem de evlilik hazırlığı yaptım, bir sürü eşya aldım. 2005’in mayıs ayında evlendik. Birbirimizi sevmiştik. Aileler pek yardımcı olmadı, zaten biz de istemedik. Sağ olsun, eski eşim eve sadece bir perde ile girdi. Dostlarıma eşimi hiç ezdirmedim, "Her şeyi birlikte yaptık" dedim. Zaten o dönemde çok da önemli değildi bunlar... Eşim bu arada 6-7 kez iş değiştirdi.
Aynı günlerde psikolojisini düzeltmek için sürekli ilaç kullandığını öğrendim. Doktor desteği alıyorduk sürekli, ama eşim onlarla da anlaşamadı, sık sık doktor değiştirdik. 13 ay evli kalabildik. Bu süre içinde sürekli tek başıma çalıştığım için bir sürü kredi kullandım. Kira, borçlar, taksitler ve kredi kartı ile çıkılan tatiller... Ben onun ailesini hep kendi ailemin üstünde tuttum.
Bir seyahate çıkacağım günlerde, boşanmak istediğimi söyledim. Konuşup anlaştık. Bir hafta sonra döndüğümde evin altını üstüne getirmişlerdi. Zaten evliliğim boyunca sürekli ağladım; o anda ise yıkıldım. O evde az da olsa iyi anlarımız olmuştu. Demek ki ben buna layıkmışım.
Şu anda hálá boşanabilmiş değilim. Para istediler veremiyorum; yok ki vereyim... Bütün borçlar üzerimde. Şimdi ailemin yanında kalıyorum. Eski eşimin yüzünden onları da kırdım. Ama şu inancımı hálá kaybetmedim: Bir gün mutlaka mutlu olacağım. Tabii benim de yanlışlarım olmuştur; ama 29 yaşında genç bir erkeğim. Allah önüme hayırlı bir insanı çıkarır umarım... Eşime karşı asla zor kullanmadım, şiddet uygulamadım. Alkol, kumar ve aldatma gibi olayların yanından bile geçmedim. Ama o size yazdığı mektupta, benden iğrendiğini, bana dokunmak bile istemediğini, aynı yatağa girmekten kaçındığını, boşanmak istediğini, fakat annesinin "Dul kalırsan çevre ne der" baskısı yüzünden ayrılamadığını yazmıştı. Ben iğrenilecek ve sevilmeyecek ne yaptım ona?
RUMUZ: HAYAL KIRIKLIĞI
Sevgili oğlum, bir kere bana aylar önce o mektubu gönderenin eski eşin olduğunu nereden biliyorsun? Belki de sadece rastlantı sonucu benzetmişsindir...
İkincisi de olan olmuş, anlaşamamışsınız, yol yakınken ayrılmışsınız. Belli ki eski eşin biraz sorunlu bir hanımmış. Ama sen de sürekli parasal yardımlarını başa kakar bir tarzda yazıyorsun. Olabilir, onların imkanları kısıtlıdır, erkek tarafı ya da imkanı varsa kız tarafı bu gibi şeyleri karşılar.
Keşke her şey iyi gitseydi de mutlu olsaydınız, bunları düşünmezdiniz bile. Ama olmamış, yürümemiş... O halde artık üzülme, geleceğini düşün yalnızca. Umarım bundan sonra beklediğin mutluluğu yakalarsın.
Her erkek evliyken başka kadınla cinsellik yaşar
Evlilik ve ihanet konusunda bir erkek olarak size düşüncelerimi yazmak istedim. Evliyken başkalarıyla cinsellik yaşamayan erkeğin sayısı yok denecek kadar azdır. Ama bu ilişkiler aile bütünlüğünü bozacak boyutta olmaz, en fazla bir gecelik, anlık zevklerdir.
Gelelim evli erkeklerin ikinci kadınla olan sürekli ilişkilerine. Bence ilişkilerde tencere yuvarlanıyor ve kapağını buluyor. İki taraf da sevmek değil doyum sağlamak için, var olan eksik yanlarını tamamlamak için birbirlerine yöneliyor. Mesela kimi erkek, egemen kadın görünümündeki kişilere ilgi duyar. İster ki bazı sorumluluklar onlar tarafından karşılansın. Ama sonra da kadının egemenliği kendisine özgürlüğünün kısıtlandığı hissini verir. Giderek bu egemen kadına öfke duymaya başlar ve bir başka kadın arayışı ortaya çıkar.
Bir de evli erkeklerle ilişki yaşayan kadınlar konusu var. İstedikleri kadar tesadüf ya da kader desinler, bu tamamen tercih meselesi... Bazı kadınlar hemcinslerini o kadar çok kıskanırlar ki, sürekli rekabet içinde olurlar. Ellerinden eşlerini almak da onları mutlu eder.
RUMUZ: UFUK
(BİR ERKEK)
Bir erkek olarak bazı gerçekleri dile getirmiş olabilirsin oğlum, ama çok fazla da genelleme yapmamalısın. Sonuçta bu senin sözünü ettiğin kadın ve erkek tiplemeleri bence çoğunluk değil ya da ben hálá böyle düşünmek istiyorum.
"Yeterince iyi değilim" duygusu beni çok üzüyor
25 yaşını aşmış, eğitimli ve çalışan bir genç kadınım. Derdim ise fazla sessiz olmak. Çocukken de sessizdim ama "İleride geçer" derdi herkes. Sessizliği bir yana bırakın, bazen çocuk gibi utangaç oluyorum. Kalabalık ortamlarda bulunmak beni çok rahatsız ediyor.
Örneğin arkadaş toplantılarına gitmemeye çalışıyorum. "Çekingendim ve çok az konuştum" sıkıntısının sonrasında gelen "yeterince iyi değilim" düşüncesi kendime güvenimi tümüyle yok ediyor. Biriyle baş başayken konuşmak bana o kadar zor gelmiyor ama topluluk içinde tamamen içime kapanıyorum. Bu sorunu yaşayanlar çok mudur ve biz ne yapmalıyız?
RUMUZ: SESSİZ KIZ
Çekingenlik, içine kapanıklık, bir tür kendine güvensizliktir. Her şeyden önce kendine güvenini kazanmak için sende eksik olan neyse, hangi yönün ise onu güçlendirmeye, değiştirmeye bakmalısın. Bunu kendi başına başaramıyorsan bir psikoloğun yardımını alabalirsin. Belki de sorunun çocukluğunda yaşadığın bir olaya bağlıdır.